"Hiç sorma babacığım. Hiç keyfim yok valla..."
"Hayırdır? Bi sorun mu var?..."
Kız ağlamaya başlar babası ise üzüntü ve meraktan köpürmektedir:
"N’ooldu kızım? Anlatsana..."
"Murat evi terk etti. Boşanmak istiyormuş..."
"Ne evi lan? Ne boşanması? Sen ne zaman evlendin de boşanıyorsun?..."
"Hani senin hiç hoşlanmadığın esrarkeş çocuk vardı ya. Ben onunla evlendim."
"İyi halt ettin, zilli. Neyse, artık yapacak bir şey yok. Versin mahkemeye, hemen boşanın..."
"Boşanalım ama benden 10 milyar istiyor. Eğer vermezsem, iyi zamanlarımızda çektiği çıplak fotoğraflarımı internetten herkese yollayacakmış...."
"Püüh. Rezil... Çıplak fotoğraf çektirdin, öyle mi?"
"Ama babacığım. O benim kocamdı. Ne biliyim böyle bir edepsizlik yapacağını."
"Peki. Olan olmuş artık. Yarın havale ederim parayı...Öğleden sonra bankaya gidip çekersin sonra da alıp yakarsın o kahrolası fotoğrafları..."
"Sağol baba. Eeee. şey....Bir de kürtaj için 2 milyara ihtiyacım var..."
Adam artık iyice fenalaşır. Boğuk bir sesle seslenir:
"Kürtaj mı? Bi de hamile mi kaldın o serseriden sen?..."
"Aslında ondan değil... Zenci bi çocuk vardı...Zaten o yüzden ayrılıyoruz ya...."
Adam bayılmak üzeredir. Nabzı yükselir, tansiyonu düşer, artık inleyerek konuşmaktadır:
" Biz seni oraya okumaya yollamıştık. Sen ne haltlar çevirmişsin. Aman Allah’ım. Nedir bu başımıza gelenler...Okulu bitirir bitirmez Ankara’ya dönüyorsun, yoksa kırarım bacaklarını..."
"İstersen hemen dönebilirim babacığım. Ben geçen yıl okuldan atıldım çünkü..."
Adam masanın üzerindeki soğuk su dolu sürahiyi başından aşağıya devirir ve ancak bu şekilde konuşmasını sürdürebilir:
"Okuldan mı atıldın? Hani birlikte avukatlık yapacaktık, zilli?...Eh ulan? Sen hele bi gel buraya. Ben sana yapacağımı bilirim. Evden dışarıya adım attırmayacağım sana. İlk isteyenle de evlendireceğim...."
"O iş zor be baba.. Biliyorsun, moda oldu, artık evlenmeden önce eşler birbirlerinden sağlık raporu istiyorlar... Pekiyi bi rapor sunacağımı zannetmiyorum ben..."
"Ya Rab! çıldıracağım... Bir de cinsel hastalıklar haaa.....Kesin o zencidendir..."
"Çok pis arkadaşları vardı. Bilmem artık hangisinden kapmışımdır..."
Güm diye bir ses duyulur. Adam kısa bir süre için kendinden geçmiştir ancak hemen kendisini toparlayıp tekrar telefonu sarılır.
"Hemen bu aksam dayını yolluyorum oraya. Seni alıp gelecek. Adresini ver bakayım..."
" Karakoldayım... Gelirken kefalet için de biraz para getirsin yanında..."
"Karakol mu?...Bi de karakola mı düştün layyynnn? Ne yaptın?...."
"Dün kafam çok bozuktu, çok içmişim. Araba kiralayıp dolaşmaya çıktım. O kafayla bir dükkana girdim. Ama neyse ki kimse ölmedi. Dükkan sahibiyle kiralık araba firmasına biraz para vermek gerekir sanırım..."
Adam artık iyice fenalaşmıştır. Hatta fenalaşmak ne kelime adeta kahrolmuştur.Telefonda kısa bir sessizlik olur. Kız tekrar konuşmaya başlar:
"Babacığım. Sakin üzülme. Bütün bunlar bir şakaydı. Ben sadece sınıfta kaldığımı söylemek için aramıştım..."
Bunun üzerine adam sevinçle ve mutlulukla haykır:
"Canın sağolsun be güzelim, boşveeerrr. Okul da neymiş Hiç mühim değil, tatlı canın sağolsun senin...."
Patronunuza, eşinize, anne veya babanıza eğer sizin de söylemeye çekindiğiniz bir mevzu veya mesele varsa siz de bir ara bu yöntemi deneyin bakalım, nasıl olacak. Lakin karşıdaki şahsın tansiyon ve kalbi için ambulans numarasını elinizin altında bulundurmayı unutmayın…