İnsan davranışlarını etkileyen çok çeşitli faktörlerin varlığını hepimiz biliyoruz. Bu faktörlerden etkilenen davranışlarımız zaman içinde tavır adını almakta ve kişiliğimizin bir parçası haline gelmektedir.
Tavır haline gelen fiillerimiz, bizi tanımada ve tanımlamada başrolü oynamakta, bizim üzerimizde hesap yapan oluşumlar tarafından yakinen takip edilmektedir.
Bu yazıda, davranışlarımıza etki eden faktörleri sayacak değiliz fakat yazımızın başlığının hakkını verme adına korku duygusunu işlemeye çalışacağız.
Korkunun çekiciliğini ve kitlelere nizam verme özelliğini bilmeyenimiz yoktur.
Bireyin davranışlarını istenilen yöne kanalize etme ve toplumu belli bir kalıba sokma işlemlerinde en yaygın şekilde kullanılan duygu hep korku duygusu olmuştur.
Bu sebepten korku çekiciliği kavramı, sosyal bilimler ve psikoloji literatüründe başköşeye oturtulmuştur.
Dünyanın yaşadığı şu son iki yıl, korkunun en ihtişamlı saltanat yılları olarak tarihteki yerini almıştır.
Normal zamanda elimize almaya tenezzül etmeyeceğimiz maskeleri, iki yıl boyunca en hassas bölgemiz olan yüzümüzden hiç düşürmedik.
Akıl sır erdiremeyeceğimiz bağışıklık sistemi ile donatan Allah’ın, dağların bile yüklenmeye cesaret edemediği vekillik vazifesini üstlenen insanoğlunu, bir maskeye muhtaç bırakmayacağını da düşünemedik.
Bunlar hep neden oldu?
Dünyaya nizam vermeye çalışan birileri korkuyu sultan yaptı, dünya insanlığı da pısırık tebaaya döndü.
Korkuyu sultan yapanlar biliyorlardı ki korkunun olduğu yerde zihin fazla mesaiden hoşlanmazdı.
Zihnine mesai yaptırmayan bireyin iradesinden ve keyfiyetinden bahsedilemeyeceğini, her bireyin birer kemiyetten ibaret olacağını, cemiyet olarak bizler de akıl edemedik.
Anlatmaya çalıştığımızı şu cümle ile daha anlaşılır hale getirelim o zaman.
Son iki yılda korkunun sözcülüğünü yapan Mehmet Ceyhan isimli şahıstan sonra adını en çok duyduğumuz şahıslardan biri olan Bill Gates isimli ve hekim olmayan şahıs, covidin aslında bir grip kadar etkisinin olduğunu ancak ilk başlarda bu durumu anlayamadıklarını söyleyerek, iki yılımızı bize zehir eden korku sultanlığı provasına bir süre ara vereceklerini ilan etmiş oldu.
Tabi ki bu ilan, mesai yapan zihinler tarafından ‘plandemi’ olarak adlandırılan pandeminin de sonunu getirdi.
Bill Gates denen şahıs, pandemi yoluyla ulus devletlerin sağlık sistemlerini sınadıklarını da söyledi fakat bu bile dikkatlerden kaçtı.
Kimse demedi ki; Bill Gates de kim oluyor ki bizim sağlık sistemimizi sınama hakkını kendinde görüyor…
Olanlar oldu, dünya insanlığı net bir şekilde korkuyla sınandı ve sınamayı yapanlar kesinlikle istediklerini aldılar.
Ve yeni kirli hesaplara yöneldiler.
Normal zamanda birinin yüzünde görsek şüphe ile yaklaşacağımız maskeleri en temel ihtiyacımız olarak gördüren korkunun, bize daha nice sahte ihtiyaçları zaruret olarak gördürecek zihin tasması olarak kullanıldığını göremediğimiz müddetçe, küresel bir tasma haline getirilen maskelerin neleri gizlediğini görebilmemiz pek mümkün olmayacak.
İnsan olmanın onurunu, korkuyu başımıza sultan yaparak yaşayamayacağımız açık…
Korkuyla geçen yılların yaşanmamışlığı aşikâr…
Allah korkusu ile imanını tahkim eden ve imanının yarısını temizlik olarak gören Müslümana, ölüm korkusuyla hijyen öğretmek, o Müslümana ne büyük hakaret!
Korkusuzluk tedbirsizlik değildir. Zihni iğfal etmeyen korku duygusu, insan fıtratının bir parçası elbet.
Amma velakin; hayatı çekilmez kılan korku, insanı, yaşayan ölü durumuna getiriyorsa, orada durup akletmek, şerefli bir insan olmanın gereği olsa gerek.
Korkunun sultan olarak saltanat sürdüğü son iki yılda bu şerefe talip olan insanların azlığı, üzüntümüzdür.
İşin bir de şurası var:
Dünya Sağlık Örgütü denen kuruluş dünya üzerinde yaklaşık 130 ülkenin parasızlık yüzünden covid aşısını alamadığını açıkladı geçenlerde.
Küresel çetelerin sihirbazı haline gelen korku, anlaşılan paralı insanların gideceği sirklerde sahne alıyor.
Yoksa, parasız insanın korkusu, dünyanın en zenginlerinin servetlerini son iki yılda ikiye katlamaya yeter mi, sanıyorduk?