Konya’ya zemin uyarısı! Konya fay zonu ne durumda?

Jeoloji Mühendisler Odası’nın yayınlamış olduğu raporda, Türkiye'de 24 ilin merkezinden fay hatları geçiyor. Bunlardan biri olan Konya fay zonu, 50 kilometre uzunluğunda ve potansiyeli düşük. Konya’da deprem beklenmemekle birlikte komşu şehirlerde yaşanabilecek sarsıntılardan etkilenmesi olası bir durum. Bölgesel fayların oluşturabileceği bir depremde zemin yapısından dolayı Konya’yı sarsabilir.

6 Şubat 2023 tarihinde Türkiye’nin güneyinde meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremde binlerce insan hayatını kaybederken herkesin gözü İstanbul’da ve diğer şehirlerde deprem olma olasılığında. Konya’nın merkezinden geçen fay zonundan meydana gelebilecek depremde oluşacak hasarlar, kafalarda soru işareti bırakıyor. Şehrin merkezinden geçen fay hattının 50 km uzunluğunda olduğunu belirten Jeoloji Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Şükrü Arslan, merkezin haricinde Konya’nın Cihanbeyli ve Kızılören gibi ilçelerinde de fay zonunun görüldüğünü ve potansiyellerinin ise düşük olduğunu açıkladı.

‘KONYA’YI YIKACAK YEREL DEĞİL BÖLGESEL FAY ZONLARI’

Konya’daki fay hattının tekrarlanma periyot aralığının 10 bin yılın üzerinde olduğunu vurgulayan Arslan, “Konya fay zonunu ele alacak olursak 50 km uzunluğunda, potansiyeli düşük ve tekrarlanma periyot aralığı 10 bin yılın çok daha üzerinde olan bir fay zondur. O yüzden biz bu fay zonlarında, 6‘nın üzerinde depremleri çok düşük ihtimalle ve uzun periyotlarda bekleriz. Konya'nın il sınırları içerisinde bulunan yerel faylardan büyük ve yıkıcı bir deprem beklemiyoruz. Fakat çevre illerden geçen bölgesel fayların potansiyeli yüksek, 6 ve üzerinde deprem üretebilecek kabiliyete sahip. Bu bölgesel faylar, deprem ürettiği anda Konya'nın zemin özelliğinden dolayı, deprem dalgalarından zemin üzerindeki yapıya daha şiddetli bir şekilde hissetmesini sağlayacak. Yani Konya’yı yıkacak deprem bölgesel fay zonları, yerel fay zonları değil. Bölgesel fay zonları, her ne kadar bizden 150-200 km uzaklıkta olsa da bunların üretebileceği depremlerden dolayı korunmalı ve buna karşı dayanıklı, dirençli yapılaşma ve şehirleşme yapmamız gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

‘AFETE DİRENÇLİ ŞEHİRLER İNŞA EDİLMELİ’

Konya’daki yerel faylar veya bölgesel faylar periyot aralığı, Marmara’da bulunan fay zonuna istinaden çok daha geniş olduğunu kaydeden Arslan, “Bilimsel olarak Konya’da şu gün şu zaman deprem olacak deme ihtimalimiz yok. Sadece geçmiş dönemlerde yaşanmış depremlerin tespit edilen yıllara göre periyot aralığını belirliyoruz. Aralıklarına göre tahmin yürütüyoruz. İstanbul depreminin beklenme sebebi de tam olarak bu. Baktığımızda son üç deprem ortalama 250 yılda bir yaşanmış. Bu 250 yıllık periyot aralığı tamamlandığında deprem potansiyeli yüksek veya yaklaştı diye tahmin yürütüyoruz. Ama Konya’daki yerel faylar veya bölgesel faylar periyot aralığı, Marmara’da bulunan fay zonuna istinaden çok daha geniş. Bölgesel ya da yerel faylar olsun periyot aralığı geniş. Yerel faylar yaklaşık 10 bin yılın üzerinde bir periyot alanına sahipken bölgesel faylar ise 10 bine yakın periyot aralığına sahip. Bu süre geniş bir süre olduğu için bunun günümüzde ne zamana tekabül edeceğiyle ilgili bir öngörümüz yok. Burada asıl olan afete dirençli şehirler inşa edilmeli. Afeti beklemek yerine hayatımıza devam etmeliyiz. Yani ne zaman afet olacağının bir önemi yok. Biz dirençli şehirler yaptıysak olmasının bir önemi kalmıyor. Bunlar doğal olaylardır. İnsanoğlu olarak yaptığımız yapıları doğa olaylarına uygun şekilde yaparak bunun afete dönüşmesine engel olabiliriz.” şeklinde konuştu.

‘SIRA İSTANBUL’A GELDİ’

İstanbul depreminin olma olasılığına değinen Şükrü Arslan, “Yer bilimcilerin yapmış olduğu sismik çalışmalarda, Kuzey Anadolu fay hattı yaklaşık 12 farklı segmentten oluşmaktadır. Bu segment dediğimiz olay kuzey Anadolu fay zonunun Türkiye'yi kuzeyden yatay bir şekilde uzanan fay zonu oluşturan parçaları temsil etmektedir. Bu 12 segmentin 11 segmentinde 1900’lü yıllarda 7 ve üzerinde deprem üretmiştir. Herkesin bu kuzey Anadolu fay zonun sismik olarak çalışıldığı zamanda yine daha önceden belli periyot aralıklarıyla hepsi birbiriyle bağlantılı 7 ve üzeri büyükte fay ürettikleri tespit edilmiştir. 1900’lü yıllarda hepsinin periyot dönem sonuna geldiği için bu segmentler 11 segmentte 1939 yılında büyük Erzurum, Erzincan depremiyle başlayan depremle birlikte en son yaşadığımız o bölgede 1999 Kocaeli depremi ve Kocaeli Gölcük depremi ve Bolu depremi ile kendini yine göstermiştir. Bu sefer sıra İstanbul’da. Burada eksik kalan, potansiyeli olan ve deprem üretmeyen tek segment Marmara denizin içinden geçen İstanbul'a yakın bölgede bulunan fay zonudur. Bu sebepten bu fay zonu da geçmiş yıllara baktığımız zaman ortalama 250 yılda bir 7 ve üzeri büyüklüğünde deprem üretmiş bir fay zonu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu veriler ışığında İstanbul bölgesinde bu segmentin 250 yıllık periyodunu doldurduğu ve bu süreç içerisinde yeni potansiyel olarak 7 veya üzeri büyüklüğünde bir deprem üreteceği düşünülmekte ve beklemektedir. Enerji birikimlerini de bunu göstermektedir.” diye konuştu.

Konya Haberleri