Çin, Türkiye’ye 2 milyon adet Koronavirüs teşhis kiti yolladı. Neymiş efendim, Çin demiş ki; Atatürk, 1940 yılında kurulan Refik Saydam Hıfsızsıha Enstitüsü ile bize kolera salgınında yardım yolladı. Biz de şimdi ödeşmek için test kitlerini ücretsiz yolluyoruz. Çünkü bunların parasını Atatürk ödedi”…
Bu hikaye gün boyu şehir efsanesi gibi ortalıkta dolaşmaya başladı. Özellikle Atatürk üzerinden yapılan palavralara inanacak keriz sayısı çok olunca; Sözcü, Aydınlık, Yeniçağ ve Tele1 gibi kuruluşların attığı yem hemen karşılık buldu.
Hatta gazeteci arkadaşlarımızdan birisi, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya ciddi ciddi; Çin’den gelen kitlerin parasını Atatürk mü ödedi?’ diye sordu.
Bakan Koca o kadar işinin arasında böyle saçma bir soruya muhatap olmaktan gocunmayıp cevap verdi: “Yok öyle bir şey. Ne alıyorsak, parasını verip alıyoruz”…
Bu ülkede gerçekten akıl tutulması yaşanıyor. Atatürk’ün böyle bir palavraya ihtiyacı varmış gibi, saçma sapan gündem oluşturmaya çalışanların amacı, Türkiye-Katar ilişkisinin bu olaydaki kilit rolünü gölgelemekti galiba…
Evet, Türkiye, Çin’den gelen 2 milyon adet teşhis kitini teslim aldı. Hem de bütün dünya bu kitler için adeta Çin’in kapısında yatarken, ülkemiz 2 milyon adetini birden almayı başardı.
Çünkü bu kitleri üreten Çinli firmanın ortağı Katarlı bir şirket. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2 gün önce Katar Emirini aramasından sonra, kitler piyasadan çok daha aşağıda bir fiyata hemen ertesi gün Türkiye’ye gönderildi. Olay bu kadar basit.
Yılmaz Özdil’in kitabına 2 bin 500 TL bayılanlardan fazla bir şey beklememek gerek tabi.
İnanacak keriz çok olunca atılacak yalan da bol oluyor tabi.
HİÇ OLMAZSA MESLEK LİSELİ GENÇLERİ ÖRNEK ALIN
Kendisi de Konyalı bir bilim adamı olduğu için Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca’yı bir kenarda tutarak söylüyorum bunu.
O çok meşhur ‘Konyalı Bilim Adamları’ ne zaman elini taşın altına sokacak?
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Koronavirüs aşısı ile ilgili olarak Türkiye’de 5 üniversitede çalışma yapıldığını ifade etti. Bakan Koca, Maliye Bakanlığı’na bu konuda verdiği destek için de teşekkür etti.
Maliye Bakanlığı, bu üniversiteler için kesenin ağzını açmış, ne isterlerse yerine getiriyormuş. İnşallah bu çabalar karşılık bulur da dünyanın kaderini değiştiren ülke biz oluruz.
Çalışma yapan üniversiteler arasında ne yazık ki Konya’dan bir üniversitemiz yok. Gönül isterdi ki insanlık için böylesine ulvi bir görev için ‘Konyalı Bilim Adamları’ da elini taşın altına soksun. Ben bu üniversiteler arasında Konya’da eğitim veren üniversitelerin de olmasını beklerdim… Dahası, bildiğim kadarıyla Konya’da bu çalışmaların yapılabileceği teknik ekipman ve laboratuvar da mevcut. Ama iş üretilmiyor.
Konyalı sanayiciler, siyasiler, vakıf ve dernekler bu konularda duyarsız değiller ama Konya’daki üniversiteler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Konyalı sanayicilere bir parantez açmak gerekiyor.
Şuanda Avrupa’da en fazla sıkıntısı çekilen 5 ürün; tuvalet kağıdı, dezenfektan sistemleri, yoğun bakım yatağı, solunum cihazı ve maske…
Konyalı sanayiciler bu ürünlerin neredeyse tamamını üretiyorlar. Hatta Avrupa’nın yoğun bakım yatağı ihtiyacı Konya’da üretim yapan Medical 2000 firması tarafından karşılanıyor. Yine Konya'da, Ar-Ge çalışmaları yürüten bir firma, turizm otelcilik ekipmanı kapsamında ürettiği "İkarus" adlı cihazı, yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı dezenfeksiyon cihazı olarak yeniden tasarladı. Konya’nın meslek liseleri de hem dezenfektan hem de maske üretiminde tüm Türkiye’ye örnek oldu.
Meslek liseli gençler bile kolları sıvayıp gece gündüz bir şeyler üretmenin derdine düştü. Ama akademisyenlerimiz ortada görünmüyorlar… Üniversitelerimizin bu meseleye pek bir katkısı yok ne yazık ki!