Almanya bizim tarihimize pek meraklı!
Buradan bir eseri çalıp, topraklarına kadar götürmüş.
İsteyince de amiyane tabirle; “Çalarken yakalasaydın, vermem.” diyor.
İngiltere, Fransa, Danimarka ve benzeri ülkeler de çoğunlukla aynı tavır içerisinde.
Son yıllarda bakanlık tarafından çok sayıda eser yurda getirilse de bilinen birçok eser ise halen yurt dışında.
80’li ve 90’lı yıllarda değil eseri Türkiye’ye getirmek, para verilip oradaki müzeler ziyaret edilmiş.
Hatta bir de Almanya topraklarında övünülmüş: “Vay be atalarımız ne eserler yapmış.”
Ülke olarak tarihten bahsetmeyi, konuşmayı pek severiz.
Hatta anlatırken, 1 saat içinde dünyaya hükmeder, uçar-kaçarız.
Fakat tarihe sahip çıkma konusunda halen zayıfız.
Gelişmeler var ama yeterli değil.
Konya’da, koskocaman caminin mihrabını ellerini kollarını sallaya sallaya yurt dışına götürmüşler.
Almanya’da bir müzede sergileniyor.
Bizim öz tarihimiz olan Selçuklu eseri üzerinden Almanya çok güzel para kazanıyor.
Beyhekim Cami’nin mihrabı…
Cami Konya’da halen şehre hizmet ediyor. Fakat orijinal mihrabı Almanya’da…
Gerçekten acı ve utanç verici.
Konya’dan kaçırılan 400’e yakın eserin yurt dışında olduğu düşünülüyor.
Konya’nın tarihi sadece Selçuklu ile de sınırlı değil.
Öncesi de çok derin. Halen Hititler dönemine ait izler var.
Yurt dışından koleksiyoncular Konya’nın geçmiş tarihini nedense çok merak ediyor!
Adamlar bizim tarihimizi bizim topraklarda bizden çok araştırıyor.
Giderken de eli boş gitmek olmaz tabi.
Yükte hafif, parada ağır tarihi eserlerimizle ülkelerine dönüyorlar.
Eski yıllarda bu olaylar çok yaşanmış.
Para karşılığında, kolayca eserleri kaçırmışlar.
Sille’de bir kilisenin duvarlarındaki tasvirler kayıp.
Çumra’da bulunan Roma dönemine ait lahit de kayıp.
“Zaten onların bırakın götürsünler” diyen aklı evveller de var.
Ahhh ki ne ahhh….
Şu tarihimizi tam manasıyla bir anlayabilsek, bir kavrayabilsek…
Tarihimize sahip çıkabilsek… İnanın çok şey değişecek.
Emekliyorsak, yürüyeceğiz, yürüyorsak koşacağız.
Geçmişini iyi okuyabilen toplumla geleceğe güvenle bakabiliriz.
Geçmişini bilmeyen bir toplumla gelecek hayali kurmak, sadece hayal olarak kalır.
Sadece emekliye emekliye ilerleriz.
Avrupa da bunu çok iyi biliyor, ABD’de de…
O yüzden bizim tarihimize çok meraklılar!
Bizden alıyorlar, bize satıyorlar.
Tarihimizi öğrenerek, sinir uçlarımızı da buluyorlar.
İşler istedikleri gitmediğinde de bu sinir uçlarıyla çok güzel oynuyorlar.
Ah güzel ülkem ahh… Ah güzel şehrim ahh…
Ecdat ayağa kalksa, birkaç yüz bin dolar için tarihini satan torununa ne der?
Bence yüzüne tükürür…
“Tarihi bilinç konusunda ilerleme yok” desek yanlış olur.
Fakat bu konuda daha hassas, daha detaylı, daha samimi ve daha hızlı yol almamız gerek.
Çünkü elin oğlu ve kızı boş durmuyor.
Bu topraklara kadar gelip, tarihimizi kaçırıp, kendi malıymış gibi de sahipleniyor.
Bize de sadece tarihle ilgili konuşmak kalıyor.