Mevlana’ya sahip çıkamadık.
Mevlana’yı “isminden para kazanılacak” bir simge olarak gördük.
Sözlerini sosyal medyada paylaşmayı meziyet zannettik.
Mevlana’nın anlatmaya çalıştıklarını kaç kişi anlayabildi?
“Mevlana’nın türbesi Konya’dadır” cümlesiyle övündük fakat Mevlana, Konya’ya ne kattı bir türlü düşünemedik.
Başka şehirler, Şeb-i Aruz programları düzenlemeye başlayınca da durumu kabullenmedik.
Niye? Hani Mevlana’nın öğretilerinin dünyaya yayılması gerekiyordu?
Konya bunu başarabiliyor mu?
Kendini bile anlamakta zorlanan, tarihinin farkında olmayan Konya, Mevlana’yı dünyaya nasıl anlatacak?
Anlatamıyor da zaten…
Mevlana günümüzde bir turizm değeri olduysa, “niçin oldu?” diye sorgulamıyoruz.
Japonya’dan kafile halinde yeşil kubbeyi görmeye mi geliyorlar?
Japonlar, Mevlana’yı bizden daha çok anlamışlar galiba!
Her şey dilimizde…
Güya hoşgörü şehriyiz!
Bu “hoşgörü” kelimesi de Konya’ya Mevlana’dan armağan.
Fakat bu kelimenin anlamını bir türlü anlayamadık.
Trafikte, yolda, otobüste, hastanede, postanede… Etrafınıza bir bakın.
Hani Konya’nın en büyük farkı hoş görüsüydü?
İnsanlar birbirlerine bile tahammül etmekte zorlanıyor…
Samimiyet konusunda neden bu kadar zayıfız?
Şeb-i Aruz yaklaşıyor.
Yerli ve yabancı binlerce ziyaretçi gelecek.
Birçoğu gelmişken de sadece türbe ziyareti yapmayacak.
Şehrin birçok alanını gezecek ve görecek.
Peki Konya’dan memnun ayrılacaklar mı?
Bir turist, “Alaeddin Keykubat kim?” diye sorsa onu anlatan kaç alan var Konya’da?
Alâeddin Keykubad Cami var, o da yıllardır restorasyonda zaten.
Alâeddin Tepesi’nde ise, her Şeb-i Aruz da mutlaka bir çalışma oluyor.
Kazı, hafriyat, restorasyon… Ya da öylece bırakılmış çalışmalar.
Bu yıl da aynı.
İnsanlar memleketlerine gittiklerinde, çevresindeki insanlara Konya’nın güzelliklerini anlatsınlar.
En güzel tanıtım bu değil mi?
Galiba bu konuda biraz çekidüzene ihtiyacımız var.
Şehri doğru anlatmamız için önce bizim doğru olmamız gerekir.
Doğru çalışmalarla, şehir daha kolay anlaşılır.
Bu şehre, Mevlana’yı “para kazanma yolu” olarak görmek değil, felsefesini anlamak yakışır.
Eğer ki “bir başkent her zaman başkenttir” diye övünüyorsak, bu sözün derinliğini iyi idrak etmemiz şart.
Kuru gürültü ile değil, içten, derin ve samimi şekilde bu şehri yüceltenlerden Allah razı olsun.
Şehrin tarihi bilinmeden, Konya anlaşılamaz.
“Bir başkent her zaman başkentse” bu söze yakışır şekilde yaşayalım.
Samimiyet imtihanını da başarıyla geçelim.