Konya’da endemik bitkiler üzerinde çalışan, endemik vatan kavramıyla aromatik vatan kavramlarını geliştiren Araştırmacı Yazar Ömer Tokgöz, Gödene Mahallesi’nde Hisar olarak adlandırılan ve eski zamanlarda kale olarak kullanılan tepenin komple sarı renkli, minik düğün çiçeği ile ve aromatik hoş kokular kaplandığını belirtti. Tokgöz, “Dağlarına Bahar Gelmiş Memleketimin” dedi.
‘GÖDENE TAŞINDAN YAPILIYOR’
Bu yıl Konya’da ilkbaharın ilk olarak Gödene Yaylası’nda Şubat ayının sonunda çiçek açan badem, kayısı ve papatyalar ile boy verdiğini belirten Tokgöz, Gödene Mahallesi hakkında şu bilgileri verdi; “Konya merkez Meram ilçesine bağlı 20 km uzaklıktaki Gödene Köyü (mahallesi) Konya’nın öteden beri bir tarım ve hayvancılık yapılan beldesi ve oksijeni bol temiz havası ve organik tatlı suları ve çeşmeleri bol bir yaylası olarak bilinir. Yüz yıllardır bu özelliğini koruyan bölge son yıllarda 2009 yılında tamamlanıp yerleşime açılan 5 bin 500 hanelik TOKİ konutları ve 17 bin kişilik nüfus yoğunluğu ile de Konya’nın önemli bir banliyösü olarak ön plana çıktı. Gödene Köyü öteden beri topoğrafya olarak Gödene taşı olarak bilinen mermer taşı ile meşhur olup başta Aziziye Cami olmak üzere birçok cami, türbe ve çeşmenin Gödene taşından yapılıyor.”
‘BİRÇOK ENDEMİK BİTKİ YETİŞİYOR’
Konya’da birçok endemik bitkinin yetiştiğini vurgulayan Tokgöz, “Doğal bitki örtüsünün gelişiminde, doğal olarak bir vadi içinde yer almasıyla Çayırbağı Havzası’ndan gelen dere ile Karadiğin Havzası’ndan gelen derenin oluşturduğu kollar etkilidir. Gödene Mahallesi bu topoğrafya, Akören Torosları ve Loras Dağı ile Dutlukır Vadisi ile etkileşim halindeki iklim, yağmur ve rüzgar ortamında gelişip büyüyen doğal bitki örtüsü, flora fauna dokusu ve endemik varlıkları ile dikkat çekiyor. Türkiye'de bitki örtüsünün %30'u endemik karakterli olup 3000 civarında ve en çok endemik bitkinin yetiştiği iller arasında ise 578 endemik bitkiyle Antalya, 478 türle Konya ve 366 türle İçel/Mersin ilk üç sırayı paylaşıyor. Nadir endemik canlılarımızı korumamız için onların mutlaka tıbbi özelliklere ve ilaç potansiyeline sahip olmaları da gerekmez; onlar bu topraklara özellik kazandıran, Anadolu’yu Anadolu yapan zenginliklerimizdir; ilaç hammaddesi içermeseler de emsalsiz endamları, eşi bulunmaz çiçekleri ve ayaklarımıza sarılan dikenleriyle bu toprakların asıl sahipleridirler.” şeklinde konuştu.(https://www.yenihaberden.com/service/amp/endemik-vatan-turkiye-14049yy.htm)
‘EŞSİZ BİR HAZİNEYE SAHİBİZ’
Endemik Latince kökenli bir kelime ve yerli ve milli, o bölgeye özgü bitki ve hayvan örtüsü anlamına geliyor, vatan kelimesi ise arapça olarak birlikte kullanılır ise yerli ve milli bitki ve hayvan türü barındıran yer olarak Türkiye/Anadolu toprakları anlamına geliyor. Endemik Vatan kavramını ilk kez Konya kent ormanında yaptığım araştırmalar, tespitler ve fotoğraflar üzerinden çalışmış ve ilk isimlendirmeyi 2022 yılı aralık ayında yaptığını belirten Tokgöz: “Bu bağlamda her biri 80 özgün fotoğraf karesinden oluşan on beş yazı dizisi ile Konya’mıza ait flora fauna bitki dokusu ve endemik bitkileri paylaştım. Özellikle 4 yıldır Meram Gödene Mahallesi, Gödene Yaylası ve Gödene Tepesi’ne yaptığı inceleme ve gezilerde bu yöreye özgü çiçek, böcek, arı ve kelebek çeşitlerini makro ölçekte çalışarak daha yakından kayda aldım. Bu zenginlik ve doğal kaynakları, tıbbi, aromatik ve sağaltıcı yönleri ile ele aldığımızda Türkiye'nin yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarının ve beşeri kaynaklarının oluşturduğu potansiyelin yanında endemik zenginliğin dünyada tekil örnek olması ve eşsiz bir hazineye sahip olduğumuz anlamına geliyor. Değeri milyonlarca, binlerce lirayla ölçülemez bir potansiyel demektir. Hem korumak, hem değerini bilmek hem tanımak ise bizi endemik anlamda bir milliyetçiliğe ve sahip çıkmaya mecbur kılacaktır.” yorumunu yaptı. (https://www.yenihaberden.com/endemik-vatan-kavrami-uzerine-14237yy.htm)
‘GÖRSEL ŞÖLEN OLUŞTU’
Araştırmacı Yazar Ömer Tokgöz Gödene Köyü girişindeki höyük olarak göze çarpan hisar mevkiinin komple sarı renk çiçekler ile kaplanarak bu günlerde görsel şölen oluşturduğunu söyledi. Kıraç ve dağlık tepelik bir alanda birdenbire her yerin çiçeklerle donanarak bahar mevsimini müjdeleyen ağaçlara eşlik ettiğini belirtti. Höyük ve tepe etrafında komple sarı renk düğün çiçeği ve kanarya otu ile pes pembe renkli Turnagagası çiçeği ve çayır çimen ile donandığını belirtti. Bu görünüme eşlik eden düğün çiçeğinden yayılan ve sümbül kokusuna benzeyen hoş ve aromatik hoş kokuların insanı büyülediğini ve bu etkileşimin insanın içini bahar coşkusu ile doldurduğunu söyledi.
DÜĞÜN ÇİÇEĞİ VE DETAYLARI
Hisar alanını kaplayan mini mini sarı düğün çiçeğinin latince Hypecoum procumbens olarak bilindiğini halk dilinde ise “düğün çiçeği”,“sarı çiğdem çiçeği” ve “yavru ağzı” gibi isimler verildiğini belirterek bu endemik çiçek hakkında şu bilgileri verdi:
Düğün Çiçeği/Yavruağzı Çiçeği / Hypecoum / Hypecoum procumbens
Yavruağzı (Hypecoum procumbens) Haşhaşgiller (Papaveraceae) ailesinden bir türdür. Türkiye'de Istranca, Çatalca-Kocaeli, Ergene, Güney Marmara, Batı Karadeniz, Asıl Ege, Yukarı Sakarya, Antalya, Adana alt bölgelerinde doğal yayılış göstermektedir. Deniz seviyesi ile 300 m yükseklikler arasında; döküntü alanlar, deniz ve su kenarlarında gelişirler.
Bilimsel olarak Hypecoum procumbens L. şeklinde tanımlanır. Procumbens Latincede `önde, önden` anlamına gelen pro öneki ile `yatmak, serilmek` anlamına gelen cumbere kelimesinin birleşiminden türetilmiştir; sıklıkla bitkinin gövde yapısının yere serili, yayılı olduğunu işaret eder. Tür epiteti ardına yazılan kısaltmalar türü yayınlayan bilim insanlarını belirtir. L. kısaltması bilim insanı Carl Linnaeus (1707-1778) için kullanılmıştır; Linnaeus modern taksonominin babası, İsveçli bir botanikçi, doktor ve zoologdur.
Düğün çiçeği 5-30 cm boylanabilen, tek yıllık, otsu bir türdür. Gövdeler tek noktadan çok sayıda, yüzükoyun veya yukarı doğru yükselen formda ve tüysüzdür. Yapraklar dumanlı, çift derin tüysü yapıda, bölmeler şeritsi - mızraksı formdadır. Çiçeklenme Mart-Haziran ayları arasında gerçekleşir; çanak yapraklar yumurtamsı - mızraksı, uç kısıma doğru sıklıkla küçük dişlidir; dış taç yapraklar 2 adettir, 8-12 x 5-7 mm boyutlarda, sarı renkte ve 3 sığ lobludur, dışta kalan iki lob ortadakinden daha küçüktür; iç taç yapraklar 2 adettir, 6-8 mm x 2-3 mm boyutlarda ve derin 3 lobludur, orta lob kenarları saçaklı ve ıspatula biçimli, dışta kalan loblar eliptik-dikdörtgenimsi formdadır. Meyve 4-6 cm x 3-5 mm botutlarda, şeritsi veya dikdörtgenimsi formda, dik, boğumlu ve kıvrımlıdır, yüzey boylamasına çizgilidir; tohumlar küçük, kahverengimsi, böbrek şeklinde ve ~ 2 x 1.5 mm boyutlardadır. (https://www.floranatolica.com/eukaria/gui/species.php?ID=Hypecoum-procumbens)
‘ENDEMİK VATAN OLARAK ELE ALINMALI’
Araştırmacı Yazar Ömer Tokgöz endemik bitkilerin bir ülkenin tabiat hazinesi olarak önemini vurgulayarak; “Yüzlerce yıldır üzerinde emek verdiğimiz, hayat sürdüğümüz ve ihya ettiğimiz bu vatan, bu eşsiz coğrafya bize hem anavatan hem yavru vatandır. Bu topraklar üzerindeki bitkileri, çiçekleri, böcekleri ve flora faunası ile mavi vatan gibi aynı öneme sahip stratejik nitelikte bir “endemik vatan”' olarak ele alınmalıdır” dedi. (https://www.yenihaberden.com.cdn.ampproject.org/c/s/www.yenihaberden.com/service/amp/endemik-vatan-aromatik-vatandir-14366yy.htm)
Bu süreçte her biri ayrı hoş kokuya sahip olan bu çiçekler tıbbi ve aromatik özellikleri ile insanı adeta sermest eden haliyle şahsen kendimde yeni bir aleme pencere açtı. Tüm yerden bitme denilen mini mini çiçekler dahil her çeşit kır çiçekleri ayrı bir usareye sahip olduğunu ve çevreye hoş bir koku yaymakta olduğunu gözlemlediğini belirtti. Özellikle doğadan uzak ve kopuk olarak şehir koşturmacasında yaşayan insanlarımız köyüne, parklara, bahçelere gittiğinde bu güzelliği hissetmektedirler. Dolayısıyla “endemik vatan” aynı zamanda etrafa yaydığı hoş kokuların büyüleyici bir diyarıdır ve ona artık “aromatik vatan” denilir” dedi. Her bahar ortalığa enfes kokular yayan çiçekler, özellikle badem, kayısı ve özellikle erik ağaçlarının altında ve etrafında insanların üşenmeyip hiç olmazsa beş on dakika mola vermesini öneren Araştırmacı Yazar Ömer Tokgöz, “İnsanlar bu deneyim ile hem görsel bir şölene hem de bahar mevsiminin hoş kokularına tanık olacaklardır” dedi.