Bu millet içinden çıkan/kendi yetiştirdiği kişilere ve değerlere her şartta sahip çıkar…
Bugüne kadar bu hep böyle olmuş, bundan sonrada böyle olacaktır…
…
Bu küçük girizgahtan sonra değinmek istediğim konu beni ve sanırım geri kalan 80 milyonu rahatsız eden şu iki sahne…
Birincisi; Resmi plakalı araçları gecenin bir yarısında olur olmaz yerlerde birilerini alıp giderken görmek. Evimin önüne “Olur olmaz yer” diyerek hakaret ediyorum ya, olsun!
Gerçek anlamda bir açıklaması bile olsa gören herkesin aklında soru işaretleri bırakıyor bu…
İkincisi ise; Programlara gelen bürokratların makam araçlarının, program çıkışına kadar “çalışır halde” bürokratını beklemesi!
Tabi klimayı açık tutmak için…
Bürokratlarımız çıkınca kışın soğuktan, yazın sıcaktan bunalmasınlar diye…
…
Bilmiyorum böyle bir uygulama standart uygulama mı? Ya da prosedürde bir karşılığı var mı?
Prosedürde varsa bile böyle bir uygulamaya gerek duymayan bürokratlar millete olan borcunun bir kısmını bu şekilde ödeyeceklerdir diye düşünüyorum.
Yoksa böyle bir uygulama mevzuatta o zaman sonucu tahmin bile edemiyorum;
Çünkü ahirette 80 milyon ile helalleşmek çokta kolay olmasa gerek…
Bu uygulamaya razı olan tek kişi çıkar mı bilemiyorum?
Ben değilim en azından…
…
Anketler neden yapılır bu ülkede çok merak ediyorum;
- Kişi yada kuruluşun kendi durumunu kontrol etmeleri için…
- Daha iyiyi nasıl yakalayacağını merak eden kuruluşlar için…
- Varsa hataları düzeltmek için…
- Ben aslında en iyiyim ve bunu size onaylatmak istiyorum… “Onaylayın ulen!” demek için…
Geçenlerde gördüğüm bir basın/yayın kuruluşunun yaptırdığı anket tamda son maddeyi anlatıyordu… Her soru ‘Kendilerinin aslında ne kadar mükemmel olduğunu onaylatmak’ içindi sanki…
Sonuç olarak bir işe de yaramayacak… Bir hata yaptıklarını düşünmüyorlar, daha iyiye gitme gereği de hissetmiyorlarsa” demek…
Anket bana üniversiteden arkadaşım Kazım’ı hatırlattı nedense…
İskambil kağıtlarından fal bakardı sürekli…
Falın istediği gibi çıkmayacağını anladığı anda da hile yapıp kağıtları değiştirirdi…
İstediği sonucu bulana dek sürerdi fal...
Fal istediği gibi çıkardı sonuçta ama gerçek hayatta hiçbir karşılığı olmadı o falların...
…
Muhacir Pazarı tadilata giriyormuş!
3 ya da 5 ay sürecekmiş tadilat…
Her şey deforme oluyor elbet zamanla...
Ancak inşaat teknolojisinin bu denli geliştiği 2018 Konya’sında 3 ya da 5 ayda küçük bir gökdeleni kolayca dikebilirsiniz…
Bildiğim kadarıyla Muhacir Pazarında sadece direkler ve o direklerin üstünde bir çatı var…
Bunların tadilatı 5 ay sürer mi hiç bilemiyorum? İnşaat işinden pek anlamam çünkü!
Ama ortaya bizim tahminimizin ötesinde bir şey çıkacak olabilir…
Havalimanındakiler gibi yürüyen yollar,
Hangi meyvenin ve hangi sebzenin nerede satıldığına dair bilgisayar kontrolünde bir sistem,
Ya da kendi kendine açılıp kapanan tezgahlar falan…
Belki böyle bir şey bekliyordur sonuçta bizi diye heyecanlanıyorum…
Neden olmasın?
…
Direniş Karatay filminin sloganına takıldım;
“Son Selçuklu Kahramanı”
Tabi filmin içinde bunun yanıtı vardır elbet… Kitabını henüz okuyamamış biri olarak!
Biraz Hollywood tarzı kokan ‘Son Samuray ya da Son Mohikan gibi’ bir şeyden etkilenmemişlerdir umarım…
Ben bile kendimi ‘Selçuklu’ hissederken ‘Son Selçuklu’ çok havada kalıyor çünkü…
…
Konya’da bugün ilk yapılması gereken yatırımın bütün çocuk parklarına, otobüslere, dolmuşlara, yollara kameralar konulması olduğunu düşünüyorum…
Geç kalınmadan…
Özelliklede son yaşadığımız olaylardan sonra…
Büyük yararı olacaktır... Hemde sadece güvenliğe değil...