Bunca yıllık tarihi geçmiş ve şehrin bu süre zarfında şahit olduğu yaşanmışlıklar gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde aktarıldığı zaman şehir ve şehirli nasıl bir miras üzerinde yaşadığını fark eder. Aktarım sürecini iyi yürüten toplumlar karşılaştıkları meselelere daha geniş bir pencereden bakar, daha serinkanlı biçimde hareket ederler.
Bu açıdan Konya son derece mümbit bir şehir. Binlerce yıllık insan yerleşme tarihinin önemli bir kısmında adı geçen bir belde. Belki Kudüs, Mekke veya İstanbul kadar eski olmayabilir, onlar kadar farklı deneyimleri bulunmayabilir, lakin kuşkusuz bir geçiş noktası üzerinde konumlanmıştır ve gene kuşkusuz insanlık için anlam ifade edebilecek iyi – kötü, acı – tatlı pek çok anısı mevcuttur.
Bu anılardan ders çıkarıldığında ve gelecek kuşaklara aktarıldığında adı tecrübe olur. Konya bu anlamda tecrübeli bir şehir; ama daha fazla tecrübeye ihtiyacı olduğunu da unutmamamız gerekiyor.
Geçtiğimiz hafta bir grup gazeteci ve akademisyenle beraber şehrin tecrübesini artırabilecek bir etkinlikte beraber olduk. Necmettin Erbakan Üniversite’sinin Selçuklu Belediyesi ile beraber yürütmekte olduğu Gevale Kalesi kazılarının sürdürüldüğü Takkeli Dağ’a çıktık.
İki kurumumuz birkaç yıldır, şehir tarihi konusunda bildiklerimizin ciddi bir kısmını yeniden gözden geçirmemize bile vesile olabilecek kazı çalışmaları yürütüyorlar. Her yeni bulgu, yeni bilgi şehri daha yakından tanımamızı sağlayacak çok değerli veri sunuyor.
Şehrin iki önemli değeri şehre ve şehirliye dair çalışmalar gerçekleştiriyorlar.
Programa olan medya desteğinden anlıyoruz ki şehir bu çalışmaları önemsiyor. Entelektüel bir merak mevcut. Bu çok önemli, çünkü bilimsel her şey merakla başlar.
Doğrusunu söylemek gerekirse Takkeli Dağ’a ilk kez çıktım. Daha önce pek çok defalar teşebbüs etmeme rağmen o güne nasipmiş. Şahsım adına şehrin dört bin yıllık bir mirasının keşfedilmesine şahadet önemli bir şeref.
İlk çıkışımda ve ilk tanımamda bunca zenginliği gördüm. Şanslıyım.
Ortaya çıkan bulgular ve kalıntılar çok değerli. Bundan sonra bölgeye sadece Türkiye’den değil, dünyanın her yerinden bir kültür turizmi akımı beklenmelidir.
Zira dünya tarihini o kadar abartmamak lazım. Gelenek ve tecrübeleri ile mangalda kül bırakmayan İngilizlerin yaklaşık bin, bilemediniz bin beş yüz yıllık tarihi olduğu düşünülünce, ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılır sanırım. Selçuklu yıkılırken kurulan bir ülke…
Biz on beşincisini yıkarken, onlar ilkini kurmuşlar…
Hititler döneminde başlayan Kale tarihinin özellikle Selçuklular döneminde çok daha ilginç hale geldiği aktarıldı. Şehrin Batı’ya açılan kapısında ve en stratejik noktasında inşa edilen bu kale şehre dair önemli bir sembol.
Kazılar biraz daha ilerleyince umarım Kale ışıklandırılır da çıkamayanlar gece siluetine vakıf olurlar...
Ne yazık ki insanımız bu kaleden şimdi haberdar oldu. Takkeli dağın takkesine birkaç gündür bu gözle bakmaya başladım. Dağa bakınca gözümün önüne zirvedeki kale burçları, mabet, sarnıçlar ve diğer kalıntılar geliyor.
Oysa şehrin her köşesi bu türden eserlerle dolu.
Selçuklu Belediyesi ve Necmettin Erbakan Üniversitesi bu eserleri önemsediklerini göstermek üzere ortak bir çalışmaya imza atıyorlar. Diğer eserler ise sırada...
Yerel yönetimler ve üniversiteler kültürel meselelere daha duyarlı olunca şehir ve dolayısıyla ülke kazanıyor.
Tanzimat’la başlayan dönemde zirveye taşınan yabancılaşma ve yozlaşma süreci insanımızı daha dar düşünen, daha bilinçsiz ve kültürsüz bir şekilde hareket eden garip bir hale getirdi. Bugün aslımızı ve neslimizi tanıma noktasında daha çok sorumluluğumuz var. Çünkü daha fazla imkânımız mevcut.
Çok kısa bir süre önce hazine arayıcı tarih katillerinin talan ettiği kültürel mirasımıza sahip çıkıldığını görmek memnuniyet verici.
İnsanımız Osmanlı’yı çok seviyor. Buna lafımız yok. Ancak Selçuklu’yu hiç bilmiyor, bilmediği için de hakkında ne düşüneceği konusunda hiçbir fikri bulunmuyor. Oysa Selçuklu Osmanlı’nın ilham kaynağı, onu ortaya çıkaran çok zengin kültürel ve tarihi miras.
Selçuklu’yla ilgili yeterli çalışma yok: ‘Varsa, yoksa Osmanlı’. Osmanlı inkâr ve ihmal edilmesin, ama Selçuklu da.
Toplum olarak, bu doğrultuda katkı sağlayan kurumlarımıza teşekkür görevimiz var…