Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, yeni görevine geldiği günün hemen ertesinde öğle namazında Kapu Camii’nde limonata dağıtmış, halkla iç içe geçmişti.
Basın olarak biz de konuya dikkat kesildik ve başkanın bu sosyal yönünü dikkatle takip etmeye başladık.
Allah var, bu durum Konyalının da, bizim de çok hoşumuza gitmişti.
Halka inen, halka dokunan bir yönetici; halkın dilinden konuşur, daha çok çalışır diye mutlu olduk.
Doğrusu çok da alışkın değildi Konya böyle bir manzaraya.
Uğur başkan; pastaneye gidiyor, postaneye gidiyor, simitçiye gidiyor, sanayiciye gidiyor, çiftçiye gidiyor, muslukçuya gidiyor, nalbura gidiyor, doktora gidiyor.
Buraya kadar her şey bizim açımızdan normal.
Geçenlerde Memleket Gazetesi de, biz de bu çileli yola çıkışımızın yıl dönümlerini kutladık. Biz 6 yaşına girdik. Memleket Gazetesi de 15. yaşını kutladı.
Memleket Gazetesi’ni aradım sordum, Başkan Altay orayı da ziyaret etmemiş, aramamış, sormamış, hayırlı olsun dememiş.
Bizi de arayıp sormadı, hayırlı olsun demedi.
Bize küstü de bizim mi haberimiz olmadı acaba diye düşündüm kendi kendime.
Başkan Altay, yanlış anlaşılmaları önlemek adına bir duruş göstermiş olabilir. Bunu anlarım.
Doğrudur, basına karşı temkinli olmak lazım. Her hangi bir basın kuruluşuna angaje olmamak lazım.
Fakat en azından kurumları doğum gününde ziyaret etmenin, ya da hayırlı olsun demenin nezaketen önemli olduğunu düşünüyorum.
Uğur Başkan halka dokunuyor. Ama Konya yerel basınına dokundu mu, bilemem!
Belki de başkanın vakti yoktur. Halkla iç içe olsun da bize dokunmasa da olur.
Sanırım bunun farkına varmış olacak ki, dün sabah basın mensuplarını Japon Parkı’nda kahvaltıda ağırladı.
6 aydır bu anı beklediğini söyleyerek kısa bir konuşma yaptı ve mikrofonu bıraktı.
Dişe dokunur bir konu da yoktu ortada açıkçası.
İtiraf etmek gerekirse, biz bu programa niye geldik diye sordum kendime.
150 kişinin gittiği bir kahvaltı programında, masada yer bulmak da sıkıntıydı zaten.
Konya’nın genel hastalığı haline geldi bu basın davetleri.
Basını misafir etmek adına Konya’da gazeteci ya da değil herkes davet ediliyor.
Böyle olunca da, ne biz amacımıza ulaşabiliyoruz, ne de bu tarz programları organize eden kurum, kuruluşlar.
Gazetecilerin refleksleri farklıdır, diğerlerinin refleksleri farklıdır.
Gazeteci soru sorar, sorularına cevap arar, haber yapar. Diğerlerinin de kendilerine göre cevap aradıkları çok farklı sorular vardır ama haberle ne kadar ilgilidir tartışılır.
Herkesin gündemi farklı olunca ortaya karmaşadan başka bir şey çıkmıyor.
Zaten bu tür programların haberi maillerimize geliyor. Oradan alıp haber yapardık, masraf da olmazdı hiç olmazsa.
Konya’yı yönetenlere çağrıda bulunuyorum;
Basını misafir ettiğiniz programlarda seçici davranın. Sadece patronları çağırın mesela, ya da yazı işleri müdürlerini, ya da genel müdürleri, ya da muhabirleri. Veyahut da ajans sahipleri olabilir. Ya da yazarlara bir şehir gezisi organize edilir. Orada bol bol tarih, kültür konuşulur.
Son olarak şunu da eklemeden edemeyeceğim;
Uğur İbrahim Altay’ın, Selçuklu Belediyesi’ndeki programlarından alışkın olduğumuz o intizam, disiplin ve düzen yoktu dünkü programda. Biraz dağınık gördüm.
Yoksa ben mi yanlış gördüm?