Selçukluların Üçüncü Başkenti Malatya
Artık 6-7 yıllık Haçlı kasırgası bitmiş, Urfa, Antakya ve Kudüs’e Haçlı güruhu çöreklenmiştir. Doğunun nesi varsa batıya akmaya, sonuçta kısa sürede Avrupa şehirlerinde büyük pazarlar kurulmaya başlamıştır. Böylece, 40 yıl sonra gerçekleşecek olan II. Haçlı seferi başladığında, Avrupa’da krallıklar oluşmuştur. Papalık da Avrupa’da siyasi gücünü arttırmış, Bizans ise Haçlılar’ın kendilerine yardıma gelmediğini de anlamıştır.
Selçuklu Türklerinin 20 yıl emek verdiği, göçlerle güçlendirdiği devlet yerle bir olmuştur. Başta İznik ve sonra Sakarya vadisi adeta kazınmıştır. Selçuklu Türkleri İç Anadolu’ya doğru göçmeye başladılar. Tabii bu göçler daha çok Ankara, Konya ve çevresine yapılmakta idi. Bu bölgeler aslında Türklerin yaşayışına çok uygundu. Burada hayvanları için otlak ve yaylaklar çoktu. Ayrıca Tuz gölü hemen yanlarındaydı. Bu bölgelerin Türkmen obaları tarafından doldurulduğunu düşünmemiz gerekiyor. Bu Türkmen obalarının başında da babası Kılıçarslan’a en çok benzeyen Melik Arap vardı. Artık kadim başkent Konya ufukta gözükmeye başlamış idi. Ayrıca bazı Türk obalarının da Danişmendli Türklerinin hizmetine girdiklerini de biliyoruz. Bunların başında da Melik Mesud vardı.
İç Anadolu’da bütün bunlar olurken büyük Sultan I. Kılıçarslan ne yapıyordu? O tekrar eski hayallerini gerçekleştirme sevdasına düştü. Haçlı seferlerinden önce alamadığı Malatya’yı alarak burasını merkez yaptı. Onun belki de aklında hem bölünmüş güçten düşmüş Büyük Selçuklu Devletinin başına geçmek, hem de Haçlılarla böylece daha güçlü mücadele etmek de vardı. Yanında büyük oğlu Şehinşah ile birlikte küçük oğlu Tuğrul Arslan da vardı . I. Kılıçarslan zaten 1092 yılında tahta çıktığında Büyük Selçuklu sultanı Melikşah ölmüş, oğulları taht mücadelelerine başlamış idi. . Melikşah’ın büyük oğlu Berkiyaruk da bu çöküşü durduramamıştır. Büyük Selçukluların bu süreçde en büyük kaybı Suriye ve Filistin’in Haçlılar tarafından işgali idi. I. Kılıçarslan bu durumu çok iyi görüyordu. Suriye Meliki Melikşah’ın kardeşi Tutuş, taht mücadelesinde ölmüş, yerine Suriye meliki olarak Rıdvan öne çıkmış idi. Sonra bir de Büyük Selçuklu Sultanı Berkiyaruk da ölmüş, yerine kardeşi Muhammed Tapar tahta çıkmıştır.
I. Kılıçarslan belki de Haçlılara daha da iyi mücadele edebilmek için bu adımı atacaktır. Bu adım da Büyük Selçuklular’ın Irak’daki en önemli şehirlerinden olan Musul’u almak idi. Buradaki karışıklıklardan istifade ile Musul alındı. I. Kılıçarslan Musul’a oğlu Şehinşah’ı bıraktı. Ancak bu durum bölgede bulunan Büyük Selçuklu Meliki Rıdvan ve Artuk oğlu İlgaziyi harekete geçirdi. Nasıl ki Süleymanşah’ın karşısına Tutuş ve Artuk çıkmışsa, kader I. Kılıçarslan’ın karşısına bu beylerin oğullarını çıkardı. Ve I. Kılıçarslan savaşı kaybetti. I. Kılıçarslan Habur nehrini geçerken atından düşüp nehirde boğuldu (1107). Cesedi bugünkü Silvan’a (Meyyafarikin) defnedildi. Büyük oğlu Şehinşah ise esir edildi. Böylece Selçuklu devleti tekrar başsız, yani sultansız kaldı. Bu fetret dönemi Selçuklular için çok zor geçecektir (1107-1110). I. Kılıçarslan geride üç oğul bırakmıştı. Büyük oğul Şehinşah esir edilmişti. Ankara’da Selçuklu obalarının başında olan Melik Arap adlı diğer oğlu vardı. Melik Arap babasının fikirlerini benimsemişti. O her ne olursa olsun Büyük Selçuklu tahtına geçmek istiyordu. Babasının tam bir kopyasıydı. Bir diğer oğul, Melik Mesud ise sırtını Danişmendliler’e dayamıştı. Hatta Danişmendli Emir Gazi’nin kızını ile evlenecektir. Tabii bu durum onu diğer kardeşlerinden bir adım öne geçirecektir. Melik Mesud ayrıca babasının davasının hayal olduğunu düşünüyor, Anadolu’da, Konya’da kalıp Selçuklu devletinin temellerini sağlamlaştırmak gerektiğine inanıyordu. Melik Mesud daha gerçekçi idi. Diğer kardeş Tuğrul Arslan en küçük olanı idi. O da Malatya’da annesi tarafından tahta çıkarıldı. Ancak onu pek dikkate alan da olmadı.
Artık Konya ve çevresindeki Türkler başlarına geçecek büyük kardeş Şehinşah’ın gelmesini bekliyorlardı.