Türkiye’nin çok dinamik bir ülke olduğu herkes tarafından ifade edilir. Her gün, her saat ve her dakika o kadar önemli şeyler oluyor ki takip edebilene aşkolsun. Zorlanıyorsunuz. Bu iyi bir şey mi? Aslında evet. Yeni şeyler, yeni imkânlar getirdiği zaman iyi, problemler getirdiğinde ise kötü. Biz hepsini beraber yaşıyoruz. Üstesinden gelebildiğimiz problemleri, iyilik hanesine gelemediğimizi de kötülük hanesine kaydediyoruz. Ama önemli olanın çözüm çabalarının devam etmesi olduğunu unutmamamız gerekiyor.
Bu kapsamda ulusal siyaseti ve uluslararası konjonktürü değerlendirmek önemli. Ancak, belki onun kadar önemli bir husus yerel siyaset. Siyaset çoğu zaman yerelden başlıyor. Yereli ihmal eden siyasetçiler ve partiler ulusalda hele hele uluslararası siyasette şaşıp, kalıyorlar. Yerel siyasette başarılı olanlarsa, genellikle ulusalda da başarılı oluyorlar.
O nedenle yerel siyaseti bilfiil, sahada icra edenleri yabana atmamamız gerekiyor. Yerel teşkilatları ve siyasetçileri vatandaşlar olarak iyi bir şekilde takip edersek, gerektiğinde eleştirimizi yöneltir, başarılı yönlerini takdir edersek bizler de sürece katkı sağlamış oluruz.
Peki, başarılı yerel siyasetçilerde hangi özellikleri aramamız gerekiyor? Değerlendirmemizi neye göre yapmamız icap eder? Bu hususta elimizde hangi ölçüler bulunuyor? Gibi soruların cevaplarını bulmamız lazım. Yoksa afakî kalırız; değerlendirmemiz yüzeysel olur; objektif olamayabiliriz; hata yapabiliriz.
Şahsi kanaatim iki noktada konuyu ele almamız gerektiği yönünde: ‘Emanet ve ehliyet’. ‘Emanet’, görevi tevdi edeceğiniz kişinin güvenilirliği, samimiyeti, doğruluğu konularına karşılık geliyor. ‘Ehliyetse’, şahsın liyakati, liderlik özellikleri, yönetim kapasitesi ve gelişme potansiyeline tekabül ediyor. Görevi emanet olarak kabul edecek, gerçek yetki ve güç sahibinin millet olduğunu unutmadan sorumluluklarını icra edecek şahıslara ihtiyacınız var. Aynı zamanda görevin gerektirdiği nitelikleri de haiz olacak.
Bütün bu değerlendirmelerden sonra biraz daha somuta inelim. Konya örneğini ele alalım. Değerlendirmemizin gerçekçi olması için de en önemli ve değerlendirmeye en ‘açık’ olanı seçelim. Yani, Ak Parti teşkilatına, İl Yönetimine bakalım. Özellikle de basın, yayın organlarında çokça tartışılan Konya İl Başkanlığı ‘meselesine’ bakmakta yarar var. Diğer partilerin il teşkilatlarını takip etmek çok zor. Neredeyse her gün değişiklik oluyor. Toplum bu nedenle onlara hem seçim dönemlerinde hem de diğer zamanlarda ‘Takipsizlik’ kararı veriyor.
Ak Parti İl Başkanı Ahmet Sorgun emanet ve ehliyet kriterlerini sağlıyor mu? Beraberce değerlendirelim. Sorgun nasıl ve niçin göreve ge(tiri)lmişti? Hepimiz hatırlıyoruz. Genel Başkan Erdoğan’ın direktifleri ve yapılan görüşme hilafına hareket eden Mustafa Çevik ve ekibi istifa etmek zorunda kalmıştı. Uzun istişareler ve değerlendirmeler neticesinde Ahmet Sorgun göreve davet edildi. Konya’nın en prestijli bürokratı, görevinden emekliliğini isteyerek gene çok prestijli bir göreve, İl Başkanlığına getirildi.
Ahmet Sorgun’u ‘Emanet’ açısından değerlendirdiğimiz zaman bir sorun var mı? Yok. Muhalifleri de bunu takdir edeceklerdir. Emanete hıyanet eden biri değil. Görevi bir ‘emanet’ bilinci içinde yerine getirme gayretinde. En ufak bir ‘büyüklenme’, ‘kibirlenme’ ben görmedim. Yirmi dört yıl önce Büyükşehir Belediyesi Hukuk Müşaviri iken tanıştığımız dönemde neyse hala aynı. Evi, barkı, çevresi, tavrı ve ilgisinde hiçbir değişiklik olmadı. Aradan çok uzun denebilecek bir süre geçmesine rağmen aynı, istikrarlı ve kararlı. Seçimlerde belirlenen milletvekili adayları ya da belediye başkan adayları kendi adayları mı? İl Teşkilatının yüzde yüz kendi istedikleri kişiler mi? Bilmiyoruz. Belki evet, belki hayır. Ama kamuoyu bunu biliyor mu? Hayır. Öyleyse Ahmet Sorgun açısından bu büyük bir başarı: Yüzde yüz benimsedikleri adaylar olmasalar bile, bunu dışarıya yansıtmamışlar ve uyum içinde çalışıyorlar.
‘Ehliyet’ açısından ne söylenebilir? Bu konuda insanların farklı kanaatleri olabilir. Zira sübjektif bir mesele. Ben farklı düşünebilirim, siz farklı. O zaman ‘ehliyet’ faktörünü değerlendirelim. Birincisi, parti bu süre zarfında değer kazandı mı, yoksa kaybetti mi? Seçim performansı ne durumda? Bence bu açılardan bir sorun yok. Seçimlerde Ak Parti Konya’da, Türkiye’deki oy oranındaki artıştan daha fazla artış sağladı. Bu bence başlı başına bir başarı.
Yöneticilik özellikleri ne durumda? KOSKİ’de uzunca süre başarıyla görev yapan, hukuk eğitimi almış, insanları sevk ve idare etmesini iyi bilen, motive edebilen biri olduğunda kuşku yok. İkili diyaloglarında hemen fark ediyorsunuz. Üst yönetimde görev alan kişileri değerlendirirken benim en önemli kriterim, karşımdakinin muhataplarını dinleyip, dinlememesi. Size cevap yetiştirme, kendi fikrini empoze etme derdinde mi? Yoksa, size değer verdiğini hissettiriyor mu? Bence Ahmet Sorgun’un size değer verdiğini hissediyorsunuz. Ulaşılabilir bir İl Başkanı. Konya’da bu tarzda bir yönetici olduğu için sevinmek lazım. Sözgelimi, bu konuda belediye başkanları ne durumda’ bakmak lazım. Ulaşılabilirler mi? Sadece makam mevki sahipleri değil, herkes ulaşabiliyor mu? Benim tereddütlerim var!
Kişilik özellikleri farklı olabilir. Karşısındakini kırmama düşüncesi ağır basabilir. Problemleri ‘sessiz ve kırmadan’ çözmek isteyebilir. Siyaseti bir ‘rant’ aracı olarak görmemesi statüko açısından bir problem. Buradan ne kendine ne de başkalarına menfaat sağlıyor. Hizmet aracı olarak görüyor. İl Başkanı olarak insanların problem çözme yönünde irade ortaya koyması gerektiğini düşünüyor.
Ahmet Sorgun sokaklarda ‘yürüyor’. Sivil Toplumun tüm faaliyetlerine katılıyor. Darısı başkanlarımız ve milletvekillerimize. Onları göremiyoruz maalesef. Ufuk Turu toplantılarına katılma zahmetine katlanmıyorlar. Bu da onların ayıbı. Eksikliği.
Teşkilat üyeleri ne durumda? Ekip emanet ve ehliyet özelliklerine sahip mi? Benim tanıdıklarımın hepsi çok değerli insanlar. İl Başkan yardımcıları, İl Sekreteri kültür, sanat, toplum, siyaset gibi milletin hangi derdi varsa onlar orada. Birbirinden değerli insanlar. İçlerinde tasvip etmediklerim belki vardır. Siyasette ve dışında elde ettiği unvanına uygun hareket etmeyen olabilir. O da dikeni olsun.
Ahmet Sorgun görevine devam edecek mi? Etmemesi için bir sebep yok. Ama etmesi için var olan sebepleri yukarıda sıraladık. Dinamik bir teşkilat yapısına sahip olması belki en önemli avantaj. Emanet ve ehliyet kriterlerini sağlayan Ahmet Sorgun ve ekibinin yolunun açık olduğunu düşünüyorum. Belki, bazı noktalarda tavırlarını daha net ve sert koyabilirlerse kim itiraz edebilir? Unutulmaması gereken, o parti hiyerarşisinde şehirdeki herkesin önünde, birileri de buna uygun tavır ve davranış ortaya koyarlarsa Ahmet Sorgun daha fazla rahat edebilir. Kongre döneminden sonra öyle olacağını düşünüyorum.
Yeni Türkiye de bunu gerektiriyor…