Yüce Allah'a şükürler olsun ki bir kez daha mübarek Ramazan ayına kavuşmak nasip oldu. Ahir zamanda bu ömrümüzdeki hatırladığımız kaçıncı Ramazan oluyor parmak hesabı yapmadan hemen söyleyemesek de geçmişi bir kenara bırakıp, en azından bu Ramazan'ı şuurlu bir şekilde değerlendirebilelim.
Son yıllarda Ramazan ayının yaz mevsimine gelmesiyle birlikte öncelikle nefsimiz harekete geçip, aklımızı çelmeye çalışıyor. Ülkemizde yaklaşık 17 saati bulan oruç zihinlerimizde daha Ramazan ayı gelmeden acaba bu yıl dayanabilecek miyiz sorusunu canlandırıyor. Bizim her türlü aczimize, günahımıza, nefsimize kulak vermeye olan meyilimize rağmen Allah orucun sabrını da sevabıyla birlikte sunuyor. İşte neredeyse ilk haftayı tamamladık. Günlerin bereketsizliği eşliğinde bir bakmışız önce Kadir Gecesine ulaşmışız ardından da bayrama...
Burada mesele şafak mantığıyla günleri saymak değil, Ramazan ayı içerisinde geçireceğimiz birbirinden değerli günlerin hakkını vermek olmalı. Ramazan ayının hakkını vermek, lafta kolay ama iş uygulamaya gelince yine çeşitli bahanelere sığınıyoruz. En basitinden gün içersinde işimizden fırsat bulup, vakit namazlarını cemaatle kılabilsek. İftarın ardından yorgunluğumuza kulak tıkayıp bir gayret teravih namazına gidebilsek. Çalışma günlerinde yapamıyorsak bile izinli olduğumuz gün az da olsa Kuran okuyabilsek hiç yoktan iyidir. Ramazan'ın hakkını verme konusunda da hanımlar yine bir adım önümüzde. Gün içersinde okudukları mukabele ile ayın sonunda hatim inerlerken, teravih namazlarına da erkeklere göre daha bir aşk ile devam ediyorlar.
Gelelim Konya özelinde Ramazan ayının nasıl yaşandığına. Son üç Ramazan ayının büyük bir kısmını şehir dışında geçirmiştim. Bu yıl Ramazan'ın ilk haftasını tekrar memleketimizde geçirmek nasip oldu. Konya'da beni en çok etkileyen Ramazan'ın mamurluğu oldu. Öğle saatine kadar çarşı-pazar neredeyse boş. İş yerlerinin önemli bir kısmı kapalı. Şehirde hareketlilik öğleden sonra iki gibi başlıyor. Vakit namazlarında camilerin normal zamana göre daha fazla dolması ve cemaat içerisindeki genç nüfusun fazla olması bir diğer güzellik. Sürekli eleştirdiğimiz alışveriş merkezlerinin Ramazan ayı içerisinde nihayet bir faydalarını da görmüş olduk. Yok, gelişmiş klima sistemleri sayesinde insanları serinletmelerinden bahsetmiyorum. Oruç tutmayan/tutamayan insanlar AVM'lerin restoran katlarını, kafelerini kullanarak oruçlu insanları rahatsız etmeden yiyip-içebiliyorlar. Olumsuz anlamda bir gelenek haline gelen Zafer meydanındaki açık lokanta, kafe vb. yerlerden bahsetmek istemiyorum. Çünkü insanların inançlarını umursamayan, saygı duymayan, pervasızları aklımıza getirip günaha girmenin âlemi yok.
Her Ramazan bir gelenek haline gelen gıda fiyatlarını bu aya özel yapılan ahlaksızca zamlarla şişirip insanların daha pahalıya sofra kurmasına neden olan fırsatçıları da Allah nasıl biliyorsa öyle yapsın. Yapılan bu ahlaksızca zamlara bahane, kılıf arayan, güzel sözle insanları kandırmaya çalışan esnaf ve çeşitli ad altındaki sözüm ona meslek odalarını da Allah'a havale ediyorum. Artık insanları kandırıp elde ettikleri haksız kazancın zekâtını verip kendilerini tatmin edebilirler. Soran olursa "Serbest piyasada böyle oluyor, girdi maliyetleri falan" yerseniz çok iyi konuşuyorlar.
Her şeye rağmen biz yine niyetimizi bozmadan Ramazan ayını elimizden geldiğince iyi değerlendirmeye çalışalım. İçimizdeki fırsatçılara meydanı bırakmadan, her türlü inançtan yoksun terör saldırılarına rağmen bu altın ayın feyzinden yararlanalım. Allah yaşanılanların hepsini görüyor. Şüphesiz O en büyük hesap sorucudur...