Siyaset Bilimci ve Araştırmacı Yazar Ömer Tokgöz, Gödene Mahallesi’ndeki Geç Osmanlı dönemi eseri olan 19’uncu yüzyılda yapılmış tarihi Gödene Merkez Camisi’ni yerinde inceledi. Gödene Merkez Camisi’nin Osmanlı Devleti’nin son döneminde padişah Abdülaziz’in tahtta olduğu 1867 yılında yapıldığını belirterek, 157 yıllık geçmişi olan bu özgün eserin, sanat tarihi ve cami mimarisi hakkında bilgiler verdi.
BİR BUÇUK ASIRDIR İBADETE AÇIK
Tokgöz sözlerine şu şekilde başladı; “Yöre halkına hizmet veren en eski ibadethane olan Gödene Merkez Camisi bir buçuk asırdır ibadete açık bulunmaktadır. Mimari üslup olarak Gödene merkez camisi “Geç dönem Osmanlı dönemi” mimari üslubu içinde olan ve ahşap mihrapların yapıldığı zaman dilimi olarak 19.yüzyılın başlarından itibaren ampir üslup ve yüzyılın ikinci yarısından sonra eklektik üslupların etkisindedir.”(1) Ampir üslup imparatorluk tarzı iç ve dış mimari çizgilerin ve bitkisel motiflerin yaygın olarak kullanıldığı bir devre olarak tanımlanmaktadır. 19. Yüzyılın başlarında Avrupa’da ortaya çıkan, etkisini mimarlıkta ve dekoratif sanatlarda gösteren bir süsleme tarzıdır. Antik Yunan ve Roma biçimleri sadeleştirerek kullanılmıştır. Türk Ampir sanatında, Türk Baroğu’ na göre daha sade ve klasik öğeler kullanılır.(2)”
‘TAŞI VE MERMERİ İLE MEŞHURDUR’
Tokgöz, “Konya merkeze 16 km uzaklıkta bulunan Gödene köyünün İ.Ö 800 ‘lü yıllardan itibaren Hititler, Frigler, Roma, Bizans, Selçuklular ve Osmanlılar döneminden beri her dönemde önemli bir yerleşim yeri olduğunu belirtti. Gödene köyünün (mahalle) Konya kent merkezi çeperinde bulunan tarım ve hayvancılık ürünleri ile geçimin sağlandığı bir yerleşim yeridir. Yöre tatlı su kaynakları bulunan havadar bir vadi içinde ve yayla konumundadır. Yüzlerce yıldır yöreden çıkarılan ve bina yapımında kullanılan Gödene taşı ve mermeri ile meşhurdur. Tokgöz; Gödene tepesindeki ocaklardan çıkarılan Gödene taşı ve mermerinin sarımtırak bir renkte olduğunu, kolay işlenmesi nedeniyle özellikle Selçuklu ve Osmanlı döneminde çeşme, türbe, medrese, cami gibi birçok tarihi eserde kullanıldığını belirtti. Gödene Camisi ile yaşıt olarak 1867 yılında inşa edilen ve Konya’ nın simge eserlerinden olan Aziziye camisi de tamamen Gödene taşından yapılmıştır. Gödene mermeri ve taşı Aziziye camisine göze hoş gelen estetik görünümü kazandırmıştır. Aziziye cami 1867 yılında yaşanan büyük yangın faaliyeti nedeniyle yanan Yüksek Caminin yerine Konya esnafı, hayırseverler ve padişah Abdülaziz tarafından sağlanan maddi desteklerle tamamlanmıştır, mimari olarak ise barok ve rokoko üslubu hakimdir.” dedi.
‘GEÇ DÖNEM OSMANLI MİMARİSİDİR’
Caminin tarihinden bahseden Tokgöz, “Gödene merkez camisinin yapılış tarihi itibarıyla Geç dönem Osmanlı mimarisi olarak nitelenen bir dönemde yapıldığını belirterek bu mimari dönem (3) hakkında şunları belirtti: Osmanlı mimarisi, imparatorluğun beylik olarak kurulmasıyla birlikte hüküm sürdüğü dönemlerde, inşa edilen eserleri ve mimari üslupları kapsamaktadır. Her dönem kendine özgü özellikleri barındırdığından ve çeşitli üslupların etkisi ile gelişen yeni bir mimari anlayış ile ürünlerin ortaya koyulmasından, Osmanlı Mimarisi üç döneme ayrılarak incelenmektedir. Bursa Üslubu olarak da bilinen, Erken Dönem Osmanlı Mimarisi; 1299- 1501 tarihlerini kapsamaktadır. Bu dönemde inşa edilen yapılar çoğunlukla İznik, Bursa ve Edirne şehirlerinde yer almaktadır. 1501-1703 tarihlerini kapsayan Klasik Dönem Osmanlı Mimarisi ise; ağırlıklı olarak İstanbul’da ve büyük şehirlerde hissedilen, dini ve kamu yapılarının en görkemli şekilde inşa edildiği dönemdir. Mimar Sinan’ın ölümü üzerine Klasik dönem kapanmış ancak bu dönemin etkileri görülmeye devam edilmiş. Bu etkileri özellikle, cami planlarında görmek mümkündür.” İfadelerine yer verdi.
FARKLI MİMARİ ÜSLUP VE ANLAYIŞLAR HAKİM
Geç Dönem Osmanlı Mimarisi'nin oluştuğu 18. ve 19. yüzyıllar Osmanlı’nın gerileme dönemi olarak adlandırılmaktadır. 18.yüzyılda askeri ve siyasi alanda başlayan gerileme dönemi, mimarlık alanında tam tersi etki yaratmıştır. Osmanlı sanatına, Batı etkilerinin girdiği bu dönemde özellikle süslemede Barok, Rokoko gibi Batı kaynaklı üsluplar kendini gösterir olmuştur. Bir diğer değişim olarak, çeşme ve sebiller hızla önem kazanmıştır. Geç Dönem Osmanlı mimarisinde, süreç içerisinde farklı mimari üslup ve anlayışlar hâkim olmuştur. 1900 tarihinden sonra giderek güçlenen ulusçuluk düşüncesi, Batıya bir tepki olarak gelişecek ve 1900-1930 yılları arası Neo- klasik Dönem (I. Ulusal Mimarlık Akımı) olarak devam edecektir. Geç Osmanlı döneminde mimaride etkin olan üslup ve yapılar hakkında daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki başlıklar okunmalıdır:
1-Lale Devri Mimarisi (1703-1757)
2-Türk Barok ve Rokoko Dönemi (1757- 1808)
3-Türk Ampir Üslubu (1808- 1860)
4-Seçmeli Eklektik Devir (1860-1900)
5-Tanzimat Dönemi (1876- 1922)
TÜRK İSLAM MİMARİSİNDE AHŞAP TAVANLI CAMİLER
Sivas Cumhuriyet üniversitesinde 2015 yılında yapılan bir yüksek lisans çalışmasında Ahşap tavanlı cami yapma geleneğinin kökeni, Orta Asya Türk mimarisine dayandığı belirtilmiştir. Bu çalışmaya göre Ahşap direkli camilerin ilk örnekleri, Karahanlı ve Gazneliler döneminde yapılmıştır. Bu tip camiler çoğunlukla Anadolu’nun iç ve orta bölgelerinde yoğunlaşmış olmakla birlikte, en erken örneği XIII. yüzyılın ortalarına gitmektedir. Ahşap direkli ve tavanlı cami geleneği, Anadolu’da XIII. yüzyıl başlarında başlayıp, XX. yüzyıla başlarına kadar devam etmiştir.(4)
GÖDENE MERKEZ CAMİİ’NİN MİMARİ ÖZELLİKLERİ
Araştırmacı Tokgöz, “Dönemler itibarıyla bakıldığında Gödene merkez caminin Türk ampir üslubu ve seçmeli eklektik devir tarzında yapıldığı görülmektedir. Caminin mimarının belli olmadığını, meçhul bir mimar tarafından yapıldığını ve cami içinde ahşap sütun ve elemanların kullanılıyor. Çam ağacından yapılan tüm ahşap ve ağaç malzemenin yakınlarda bulunan Çayırbağı vadisi ve Karadiğin deresinde bulunan ormanlıklardan getirildiğini belirtti. Caminin tavanı da yine ahşap tavan ve düz çatı olarak inşa edilmiştir. 1867 yılından bugüne yapılan tamiratlar ile geleneksel ahşap mimari ögeler ve ahşap çatı koruma altına alınmış, betonarme duvarlar ve minare ile desteklenerek ibadethanenin ömrü uzatılmıştır.
‘KONYA’DAKİ USTALAR TARAFINDAN YAPILDIĞI BİLİNİYOR’
Caminin iç mimarisini aktaran Tokgöz, “Gödene camisinin iç dekorasyon ve ahşap unsurlarını yapan marangoz ustası ve sanatkarları da meçhul olup, yörede yetişen kişilerin veya Konya’da bulunan ustaların yapmış olduğu tahmin edilmektedir. Tamamen çam ağacından yapılmış dekoratif kapıdan içeri girilince ziyaretçileri ve ibadete gelenleri işlemeli ahşap minberi, taçlı ahşap mihrabı ve yine ahşap oyma motiflerle işlenmiş vaaz kürsüsü ve üst kattaki ahşap seyir balkonu karşılamaktadır. Cami iç mimarisinde tamamen ahşap taşıyıcı elemanlar ve örtü modeli kullanılmıştır. Dikdörtgen planlı yığma kargir camide mihrabın sağında ve solunda simetrik olarak sıralanmış sekiz adet ahşap kolon ve üzerlerinde tavanı tutan ahşap kirişler bulunmaktadır. Üst kat veya kadınlar kısmın ortasında mihrabı gören ve ortalayan çıkma balkon yer almaktadır. Balkon ile birlikte bu kısımda koruyucu set olarak yine çam ağacından ahşap trabzan ve korkuluklar kullanılmıştır. Ahşap trabzan ögeleri camiye estetik, dekoratif ve hoş bir görünüm kazandırmıştır. Üst katı tutan kolonların diğer kolonlardan daha büyük olduğu görülmektedir.” şeklinde aktardı.
‘ANAHTAR MODELİ GÖZE ÇARPIYOR’
Cami kapısı hakkında detaylı bilgi veren Tokgöz, “Giriş kapısı, Minber, Mihrap, Vaaz kürsüsü ve Balkon kısmında Türk İslam kültürünün karakteristik özelliklerini taşıyan motifler ve desenler kullanılmıştır. Ahşap malzeme kullanımı ile uyumlu bir dekoratif bütünlük görülmektedir. Bu mimari elemanları incelediğimizde şu sonuçlara ulaşılmıştır: Kapı: Caminin 1867 yılında yapılan orijinal giriş kapısı halen kullanılmaktadır. İki kanatlı olarak çam ağacından yapılmıştır. Ahşap kapıda eskiden kerpiç evlerde kullanılan geleneksel tarzdaki kapı açma şekli, demir geçme kilit ve anahtar modeli göze çarpıyor. Açılırken çıkardığı “şık şık” ses nedeniyle bu tür kapılar şık düşenli kapı olarak tanımlanmaktadır. Caminin ilk yapılan kilit sistemi sağlam olup iki yivli ve delikli biçimdeki demir anahtarı da ilk günkü gibi orijinal haliyle çalışmaktadır.
Kapının üst kısmında alınlık tarafında yatay bir süsleme çerçevesi yer almakta ve taş veya mermer kapılardaki çizgilere benzemektedir. Her iki kapı kanadında dört adet olmak üzere toplam sekiz adet pano vardır. Kilit ve kapı aynalarının üstünde iki tane kapıyı elle tutma halkası olan motifli madalyon bulunmaktadır, madalyonlardan birinin halkası kaybolmuştur. Kapının sağ ve solunda iki sütun bulunmakta ve bunlara bağlı olarak birer tane ters lale motifi yer almaktadır. Bu görünüm adeta içeri giren kişiye her mimari unsurda lale motifleri ile bezeli ahşaptan yapılma minber, mihrap ve kürsü ile karşılaşacağımızı haber vermektedir.” diye aktardı.
‘MOTİFLERLE YER VERİLMİŞTİR’
Cami içerisinde bulunan yapı desenlerinden bahseden Tokgöz, “Minber yekpare bir ahşap bütünlük içinde rumi ve palmet eksenli bitkisel motif olarak yapılmıştır. Minberin ana yapısında boydan boya Allah ismini simgeleyen lale çiçeği motifi ve onu çevreleyen sarmaşık yaprağı ve çiçeği deseni bulunmaktadır. Minberin üst yan kısmında bir vazodan sarkan üç tane gülbezekten oluşan çiçek buketine ve altında bir ters lale motifine yer verilmiştir. Minber giriş kapısında ahşap oyma devam ettirilmiş ve üst alınlık kısmında yine sarmaşık odaklı bitkisel motifler ve onunda üzerinde iki tane süs motifi bulunmaktadır. Bunlardan birisi yıpranmış ve kırılmış olup aslına uygun biçimde tamiri uygun olacaktır. Minber giriş kapısının her iki alt tarafında yine bitkisel motifli oyma bulunmaktadır. Minber Selçuklular döneminden itibaren sarmaşık kompozisyonunun en yoğun kullanıldığı yerlerdir.(5) Ahşap minberlerin neredeyse tamamında sarmaşık kompozisyonu kullanılmıştır. Farklı tasarımlardaki sarmaşık kompozisyonları, oyma ve kazıma tekniği ile minberlere işlenmiştir. Bilindiği gibi minber, cami içerisinde imamın sesini duyurmak ve kendini göstermek amacıyla yüksek bir yere çıkması için kullanılan mimari elemandır. Nebr, kökünden türemiş olan ‘minber’ kelimesi ise ‘kademe kademe yükselmek’ anlamına gelmektedir. Sarmaşık motifinin süsleme unsuru olarak göğe yükselme sembolizmi ile cami içinde yükselmek için kullanılan bir ögede bu kadar yoğun kullanılması dikkate değerdir.” sözlerine yer verdi.
‘TARİHİ İLE ÖRTÜŞEN BİR KİTABE BULUNUYOR’
Mihrap: Kıble olarak tanımlanan Mekke’de bulunan Kâbe’yi, böylece de namaz sırasında yüzün dönülecek yönünü işaret eden ve ibadet mekânlarını yönlendiren yapı elemanı olarak önem taşır. Mihrap teriminin asıl kökeni hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, Arapçada “çatışmak-savaşmak” anlamlarındaki “harb” kökünden türetilerek, tekil “mihrab” ya da çoğul “meharib” olarak farklı manalarda kullanıldığı bilinir. Mihrabın Arapçada “saray, sarayın harem kısmı veya hükümdarın tahtının bulunduğu bölüm, Hristiyan azizlerin heykel hücresi, çardak oda, köşk, meclisin baş tarafı, en şerefli kısmı” gibi manalara denk gelen karşılıkları vardır. Ahşap mihraplar cami güney duvarlarının ortasında genellikle yarı daire kesitli nişlere sahip dikdörtgen kütlelerdir. Buradaki mihrapta tepelik denilen taç kısmı ve kavsara bulunmaktadır. Dikdörtgen yapıda çift sıra çerçeve bordürlerle süslenmiş, aşağıdan yukarıya doğru kademeli bir şekilde ele alınmıştır. Mihrap süslemeleri nişin her iki yanındaki panolar ve çevre bordürlerinde yoğunlaşmıştır.(6) Mihrap kuşatma kemeri ve köşeliği alınlık kısmında ana figürler ile birleşmektedir. (6)
Mihrap yapısından bahseden Tokgöz, “Gödene cami mihrabı yapı olarak tamamen ahşap olarak ters u şeklinde ve klasik niş’li yapıda tasarlanmıştır. Sağ ve sol kısımlar mihrabın alınlık kısmına kadar dolaşmakta ve mihrap çatısı olarak yapılan kısımla bütünleşmektedir. Mihrap nişinin iç kısmında ahşap oyma madalyonlar zincir şerit halinde sıralanmıştır. İki sütun halinde sarmaşık motifi sıralanmış ve alınlık kısmında sarmaşık motifleri birleşmektedir. Mihrap çatısı kısmında hicri tarihle “maşallah ve 1282” yazılı cami yapım tarihi ile örtüşen bir kitabe bulunmaktadır.” şeklinde aktardı.
‘UYGUN BİR YERE KALDIRILMALI’
Estetik dokuyu bozan lambadan bahseden Tokgöz, “Tarihi ahşap mihrap üzerine estetik dokuyu bozan ve çirkin bir görüntü veren floresan lamba ve yanlarda bulunan iki tane ışıldak ise lüzumsuz bir montaj olarak göz çarpmaktadır. İvedilikle mihrap üzerinden kaldırılıp daha uygun baka bir yere asılması uygun olacaktır. Vaaz kürsüsü: Dini muhtevalı litürjik eserlerden olup yerden yüksekte kare planlı olarak yerden yaklaşık 2 metre yukarı da duvar köşesine sabitlenmiştir. Tanzimat ile birlikte bu ahşap vaaz kürsülerinde batılı üslupları fark ettiren süsleme dilindeki değişim; natürmort desenler, laleler, S-C kıvrımları, dekoratif kemerler, üzüm salkımları gibi tezyini unsurların yoğun kullanılması, süslemelerin panolar ya da kuşaklar halinde verilerek sınırlarının belirlenmesi, alanın geometrik ve bitkisel unsurlarla harmanlanarak kompoze edilmesi ile sağlanmıştır. Gövde ve bordürlerde düz yüzeyli oyma tekniği kullanılmıştır. Anadolu Selçuklu ve Osmanlı döneminden de çok sayıda kapı ve pencere kanadı, minber ve vaaz kürsüsü de günümüze ulaşmıştır. (7)” diye aktardı.
‘KULLANIŞLI VE SAĞLAM’
Tokgöz, sözlerine şu şekilde devam etti; “Batılılaşma etkisi ile birlikte vaaz kürsüleri en önemli değişikliği süsleme unsurlarında yaşamıştır. Geometrik motifler korkuluk ve bordür detaylarında kullanılırken, ana süslemede karakter bitkisele dönmüş; S-C kıvrımları, natüralist çiçekler, natürmort motifler süslemenin dilini oluşturmuştur. Bu dönemin en önemli özelliklerinden biri de vaaz kürsülerinin genellikle duvara ya da ayağa sabitlenerek yapılmasıdır. Ayrıca bu dönemde mihrap, minber ve vaaz kürsülerinde bütüncül bir üslup birliği yakalanmaya çalışılmıştır. Kürsü gayet sağlam ve kullanışlı durumda olup camide vaaz için kullanılan ikinci bir kürsü olduğu görülmektedir, sarmaşık bitkisel motifli gövde olarak duvara sabitlenmiştir. Korkuluk ile gövdeyi ayıran ise kenarları halat silmeli tek sıra stilize mukarnas dizisine sahip ince bordürdür. Ayrıca Gödene merkez camisinde iki tane vaaz kürsüsü bulunmaktadır. Duvara sabitlenmiş orijinal vaaz kürsüsünün dekoratif bir öge olarak durduğu ve vaaz için kullanılmadığı bilgisi alınmıştır.”
Camide imitasyon ve kitsch unsurlar içeren ikinci bir kürsünün mihraba yakın bir yerde kullanılmasının çelişki olduğunu belirten Tokgöz ibadethanenin kendi orijinal kürsüsünde vaaz verilmesinin yapılış tarzına daha uygun olacağını vurguladı. Kürsüye iniş çıkış için ahşap bir merdiven desteği ile sorunun aşılabileceğini önerdi.
‘İNSANA HUZUR VERİYOR’
Caminin yapısından bahseden Tokgöz, “Balkon ve üst kat kısmında yer alan çıkma da denilen balkon kısmı ahşap bordür ve trabzan ile boydan boya yerleştirilmiştir. Seyirlik bir yönü de bulunan balkonun alt taban kısmında hemen içeri girince insanın başını kaldırınca görebileceği harika bir oyma gülbezek deseni bulunmaktadır. Desenin orta noktasına küçük bir avize asılarak motif ile uyumlu bir minimal görüntü sağlamıştır. Balkon ve üst kat ahşap destek elemanları ile güçlendirilmiştir. Balkon kısmında kılınan bir namazın ve yapılan tesbihat ve duanın mihrabı karşıdan ve yüksekten görmesi, pencerelerden gelen doğal ışık hüzmeleri insana hem huzur vermekte hem de manevi açıdan feyzli bir tefekkür ortamı oluşturmaktadır. Caminin bahçesi çam ağaçları ve iki kamerya ile donatılmış olup avluda yer alan şadırvanın tarihi bir yönü yoktur. Şadırvan içi ev lavabosu şeklinde ve abdest almayı kolaylaştırıcı yüksekliğe konulmuştur.” İfadelerine yer verdi.
‘MOTİFLERİ DİKKAT ÇEKİCİ’
Araştırmacı Yazar Ömer Tokgöz, “Camiye doğallık katan ahşap malzeme gerek dayanıklılığı gerekse işlemeye elverişli olması nedeniyle mimari yapılarda yaygın olarak kullanılmıştır. Özellikle ormanlık yörelerde günün teknikleri ile yapılan camilerde ahşap malzemelerin kullanıldığını belirterek Gödene bölgesinde çıkarılan taşların, yetişen çam ağaçlarının organik bir malzeme olan kerpiç ile birlikte harmanlanarak Gödene merkez camisinin yapılmasını sağlamıştır dedi. Gödene merkez camisinin ahşap mihrap, minber, mahfil ve vaaz kürsüsü gibi yapı elemanlarında kullanılan lale motifi ve sarmaşık bitkisi ile geometrik çizgilerin harmanlanarak ahşap süsleme teknikleri kullanılmıştır. Ahşap süslemeler arasında stilize S ve C kıvrımlı süslemelerin yoğunluğu göze motifler bulunmaktadır. Minber kısmında vazolu çiçek süslemesi ve Allah ismini simgeleyen lale çiçeği motifi kullanılmış olması dikkat çekicidir.” dedi.
‘ŞEHRİMİZ ZENGİN BİR KÜLTÜREL MİRASA SAHİP’
Son olarak camilerimizin ibadet yeri olmanın yanı sıra kültürel bir miras olduğunu belirten Siyaset Bilimci ve Araştırmacı Yazar Ömer Tokgöz: “45. UNESCO Dünya Miras Komitesi toplantısında, 22 Eylül 2023’te “Anadolu’nun Orta Çağ Dönemi Ahşap Direkli ve Kirişli Camileri” olarak beş ahşap cami “Dünya Mirası Listesi” ne alındı. Ülkemizin beş ayrı kentinde bulunan bu camilerden (8) biri de Beyşehir ilçesinde bulunan Eşrefoğlu Rumi camisidir. Ülkemizin dünya mirasına armağan ettiği beş yapı dışında benzer nitelikte pek çok sayıda yapımız bulunmaktadır. Konya’da bulunan Gödene merkez camisi ve benzeri ahşap camilerin varlığından ve mimari yapısından, estetik ve metafizik güzelliğinden ne yazık ki yöre insanı dahil çok az kişi haberdar. Hatta birçok kişi bu yapıların tarihi kıymeti ve oluşturduğu somut kültürel mirasın ne yazık ki farkında değil. Şehrimiz bu anlamda zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Şehir merkezimiz ve ilçelerde birçok tarihi özelliklere sahip ahşap camiler bulunmaktadır. Bu ibadethaneler metafizik coşkuyu ve mistik heyecanı doğrudan hissettiğimiz yapılardır. Bu esnada tarihi doku, estetik güzelliğe aşina olacağımız özgün mimari yerlerdir. Gödene merkez camisini araştırarak Konyalı hemşehrilerimizin bu tarihi eser hakkında dikkatlerini çekmeyi ve gezi rotalarına almalarını hedefledim.” dedi.
Kaynaklar
1.https://dergipark.org.tr/tr/pub/std/issue/57828/708377
Trabzon’da Geç Dönem Osmanlı Camilerinde Ahşap Mihraplar, Yıl 2020, Cilt: 29 Sayı: 2, 707 - 743, 16.11.2020, Raziye Çiğdem ÖNAL, Zerrin KÖŞKLÜ
2.https://www.eski-eser.com/restorasyon-temel-kavramlari-sozlugu/
3.https://www.egoistyazar.com/makale/gec-donem-osmanli-mimarisi
4.Konya ili bozkır ilçesi çevresindeki bir grup ahşap direkli cami, Araştırma Makalesi, Ali TEKİN , (2021), Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 45, Sayı 2, 2021, 209 - 234,
5.https://www.ulakbilge.com/makale/pdf/1683024080.pdf .Duran, Remzi ve Ayla Yılmaz. “Anadolu Selçuklu Sanatında Sarmaşık Motifi”. ulakbilge, 87 (2023 Ağustos): s. 708–728. doi: 10.7816/ulakbilge-11-87-02
6.https://www.kalemisidergisi.com/makale/pdf/1642415186.pdf .Fidan, Mevlüt Anıl. “Doğanhisar’daki Geç Dönem Osmanlı Camilerinde Ahşap Mihraplar”. Kalemişi 19 (2021 Güz): s. 148–165. doi: 10.7816/kalemisi-09-19-04
7.Trabzon Of İlçesinde Ahşap Vaaz Kürsüleri, Yıl 2021, Sayı: 71, 441 - 478, 15.05.2021,Raziye ÇİĞDEM ÖNAL, https://doi.org/10.14222/Turkiyat4444
8.https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/sinan-genim/anadolunun-ahsap-sutunlu-camileri-7043175