AK Parti’nin seçimlerde oy kaybetmesinin sebebi olarak Sayın Cumhurbaşkanımız problemi çok net bir şekilde ifade etti, ‘Millet şamar oğlanı değil, bir iki oy verir, sonra kenara koyar’ dedi. Bu sözün ardından alkış kıyamet. Ne kadar gerçekçi alkışlar tartışılır!
Peki, Sayın Cumhurbaşkanımızın kesin bir dille söylediği ‘Gönül Siyaseti’ nedir?
Farz-ı misal. Ben bir köşe yazısı yazdım. Yazı beğenilir beğenilmez, takdir okuyucunun. Ama okuyucu bana ulaşarak AK Parti kimliğini kullanarak nezaketten yoksun akıl veremez, üst kimlikle konuşamaz, tanımadığı veya diğer yazılarını okumadığı bir köşe yazarını, eleştiri yaptı diye ötekileştiremez.
Önce nezaket. Susarken de konuşurken de!
Gönül siyaseti, sürekli şakşakçılığı barındırmaz içinde. Kendi kendimizi pof poflayalım. ‘Vay sen şöylesin, vay sen böylesin. Ben kalkayım sen otur. Yeter ki koltuk uzağa gitmesin’ lerle olmaz!
Yanlışlarımızı dile getirenleri muhaliflikle yaftalamak işin ucuz yanıdır. Hataları dile getirenler dikkatli dinlenirse, kırgın seslere kulak tıkanmazsa gönül siyaseti başarılı olur, yeni zaferler ayakta alkışlanır!
Doğruları söyleyenlere tahammülsüzlük gösterip, ütopik yaklaşımlarla ‘büyük zafer kazanacağız’ deyip, bu kadar oy kaybedince de çekirdek çitlek oturup günah keçisi aramak?!?! Açıkçası ‘bu ne yaman çelişki’ dedirtiyor!
Akıl, zekâ, çalışkanlık… Her parti grubunun ihtiyacı olan temel kavramlar ve bence AK Parti’nin şu aralar en çok ihtiyacı olan şey. Çünkü bu kavramlar içerisinde kibir barındırmaz. Üstüne bir de bizim temelimizde iman var! Tevazu, iman ile bilgeliğin verdiği bir olgunluktur. İl Başkanlarına nasıl seslendi Sayın Cumhurbaşkanımız ‘Çok iyi hizmetler yapmış olabilirsiniz, bu hizmetler gerektir ama yeterli değildir. Yeterli olan o gönüllere girmektir. Gönüllere girersek bu işi başarmış oluruz. Bizi yücelten tevazumuz olmuştur. Eğer biz bu tevazuyu kaybettiysek işte bu açık net, puan kaybına da neden olmuştur.’
Bu karmaşanın çözümlenmesi için, benim kanaatim, akademisyenlere ihtiyaç vardır. Çünkü Bilim varoluştan yokoluşa kadar uzar gider. Doğru tektir ve onu ararsın. ‘Bence doğru budur’ demek değildir, söylediğinin doğruluğunu ispat etmektir bilim. Hakikat üzerine kurulu bir düzendir. Doğruyu kim ispatlarsa, söz ondadır. Her daim çok çalışan hep kazanır. Bu sebeple akademisyenlerimizin kıymetini bilmeliyiz. Onlardan akıl almalıyız. Davet etmeliyiz. Kendi kendimize konuşmaktan vazgeçip onları dinlemeliyiz. O vakit ‘ bir adım atmak’ ile ‘sağlam adım atmak’ arasındaki farkı göreceğiz!!
Gönül siyaseti öyle mi?
Burası Konya!
Gönlün membaı burası!
Mevlana öğütlerine ulaşmak bu kadar zor olmamalı.
Ticari bir kazanç kapısı halini almış bir türbeden öteye geçmeli artık o muazzam öğütler!
Hadi buyurun koyun gönlünüzü ortaya.
Kırmadan dökmeden siyaset yapalım.
Su gibi olalım, toprak gibi!!!
Kim daha iyi siyasetçiyse onun yolunu açalım.
Kendi işleyişinize uygun ilahiyatçılar bulmaktan vazgeçin. Emir belli! Yol belli.
Müslümanın gönlü kul hakkına kapalıdır!
Bu konuyla ilgili Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurur.
‘Yalan yemin ile bir Müslümanın hakkını alan kimseye Allah cenneti haram eder ve cehennemi farz kılar.’
Etrafındakiler; az bir şey olsa da mı ya Resulallah, diye sorduklarında;
‘Erak ağacından bir çubuk da olsa’ der ve bunu üç defa tekrarlar (Erak ağacı: Misvak ağacı).
Kul hakkından korkacak, tevazu gösterecek, nefsine kibrine düşman olacak yiğitler istedi Reis-i Cumhur!
Ve biz Konya olarak gönlün başkentiyiz!
Tüm Türkiye’ye örnek olacak siyaset bizlere nasip olur inşallah.
Gönül siyaseti, yeni Türkiye’ye hayırlı olsun.