Son 21 senede Gölcük, Düzce, Bingöl, Van, Elazığ ve son olarak İzmir’de olmak üzere gerçekleşen depremlerde binlerce kişi yaşamını yitirdi. Deprem ülkesi olan Türkiye'de art arda meydana gelen sarsıntılar, özellikle yapı stokunun yetersizliğini ve riskin büyüklüğünü her depremde gözler önüne serdi.
Bu riski son olarak İzmir depreminde de gördük ne yazık ki.
Her depremden sonra olduğu gibi İzmir depreminden sonra da “Deprem öldürmez, bina öldürür” beylik cümlesini herkes kurdu. Bu cümleyi her ne kadar iddialı ve sakat bir cümle olarak görsem de kısmen doğruluğuna kefil olurum. Bina sağlamlığı hayati öneme sahip bir konu. Ama ecel geldiyse de boynumuz kıldan ince tabi.
Özellikle 2000 öncesi yapılan binalarda kullanılan eski teknoloji ve denetim yetersizliği riskin artmasına sebep oluyor. Bu sebeple, 2000 öncesi binalar başta olmak üzere ülkemizdeki her binanın denetlenmesi, bir raporunun hazırlanması gerekiyor.
Hangi binaların riskli olabileceğini hatırlatmam gerekirse; bina 1999 yılında önce yapıldıysa, projesiz ve ruhsatsız yapıldıysa, hazır beton kullanılmadıysa, binadan daha önce alınmış karot beton dayanımı C1O altındaysa, kolon ve kirişlerinde çatlaklıklar varsa, bodrum katta rutubet, kolon demirlerinde paslanma, betonda deniz kabukları veya benzeri şeyler varsa, bina dere yatağı, dolgudaysa riskli olma ihtimali var.
Bu riskleri barındırma ihtimali yüksek olan, 2000 öncesi yapılmış bina sayısı Konya’da da azımsanamayacak sayıda. Konya’da da özellikle merkezi lokasyonlardaki birçok bina 2000 öncesi yapılmış binalar.
Bu sebeple geçtiğimiz günlerde Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’ın yaptığı çağrıyı yerinde buldum. Konya’da 1999 yılından önce yapılan yüksek katlı binalarda yaşayan Konyalılar’a çağrıda bulunan Başkan Altay, bu binalarda yaşayan vatandaşların binalarını kontrol ettirmelerini istedi.
Başkan Altay’ın bu çağrısı yerinde olsa da bence klişeden öteye geçemez ne yazık ki.
Halka, "riskli binalarda oturmayın" şeklinde uyarı yapmak ya da “binalarınıza denetim yaptırın” demek sadece lafta kalıyor. Çünkü bizim insanımız vurdumduymaz.
“Benim yaşım 50’ye gelmiş zaten, bu saatten sonra bina sağlam olsa ne olur. Bir denetim için o kadar para veremem” diyen çok olur. Bundan eminim.
O yüzden bu işi vatandaşa bırakmak çok doğru ya da yararlı bir çözüm değil. Bu, işi şansa bırakmak anlamına geliyor dolayısıyla. O sebeple daha radikal kararlar almak gerektiğine inanıyorum.
Bugüne kadar bir şekilde böyle gelmiş böyle gidiyor, fakat bundan sonra böyle gitmemeli. Özellikle bundan sonraki süreçte yapılacak olan tüm binalarla ilgili kesin ve örnek uygulamalar üretmemiz gerekiyor.
Bu konuda Konya Büyükşehir Belediyesi, Selçuklu, Karatay ve Meram Belediyeleri başta olmak üzere herkese bir önerim var.
BİNALARA KİMLİK KARTI VERELİM
Öncelikle belediyelerimiz Konya’daki tüm yapıları tek tek yapısal özellikleriyle, hatta fotoğraflarıyla birlikte kayıt altına alıp detaylı bir “Kent Bina Envanteri” oluşturabilir. Binaların yüksekliği, büyüklüğü, lokasyonu, hatta kimliği bu envantere kaydedilip bir arşiv oluşturulabilir.
Allah göstermesin bir gün meydana gelecek bir sıkıntıda kurumsal ve net çözümler üretmek daha kolay olur. Ayrıca denetimsizliğin önüne geçilir. Herkes kafasına göre tente, balkon yapamaz. Sistemden yapılan kontrolden sonra aykırı yapılar hemen açığa çıkar.
İkinci olarak, binaların her birine bir kimlik kartı zorunluluğu getirebiliriz. Tıpkı “enerji kimlik belgesi” gibi “yapı kimlik belgesi” oluşturulup, zorunlu hale getirilebilir.
Bu kimlik belgesinde detaylı olarak yapı özelliklerini içeren bilgiler oluşturulur. Binanın T.C Kimlik numarası, kullanılan betonun kalitesi, bina yüksekliği, kolon sayısı, zemin özellikleri, yalıtım özellikleri, doğum yani yapım tarihi, binayı yapan müteahhidin ismi, projeyi çizen, ruhsatı veren, ruhsat veriliş tarihi vb. bilgiler bu kimlik kartına eklenebilir.
Binayı satın alacak ya da kiralayacak kişiye bu kimlik belgesinin mülk sahibi tarafından Tapu ile birlikte ibraz edilmesi zorunlu hale getirilebilir. Böylelikle binayı kiralayacak olan insan ya da daire satın alacak insan sadece bina mı, yoksa yaşam alanı mı satın aldığını öğrenir.
Belki bugüne kadar yapılan binalarda bu sistemi uygulamak zor olacaktır, uzun sürecektir ama; bir şekilde bir yerden başlamak gerekiyor. Bundan sonra yapılacak binalara ruhsat verirken ise bu kimlik kartının oluşturulması daha kolay olur.
Türkiye’de dönüştürülmesi gereken milyonlarca konut var. O sebeple işimiz hiç de kolay değil. Fakat Türkiye bunun üstesinden gelebilecek yeteneğe de yeterliliğe de sahip bir ülke. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum öncülüğünde son süreçte hızlandırılan kentsel dönüşüm çalışmalarıyla birlikte bu uygulamanın hayata geçirilmesi önemli bir adım olur.
Konya belediyeleri, deprem riskinin en az olduğu Konya’dan bu uygulamayı başlatsalar, deprem riskinin çok yüksek olduğu pek çok şehre örnek olurlar. Bakan Murat Kurum’un memleketi bu işi istese başarır.
Konya belediyeleri; “Kent Bina Envanteri” ve “Kent Bina Kimlik Bilgi Sistemi” oluşturarak, tüm binaların notlarını veya sağlık raporlarını belirleyebilir; kentsel dönüşümde çığır açabilir.