Kürsüye gelen Bahri kırışık, “Rahmetli Erbakan hocamız bize, (Tanışma faslında adınızı, memleketinizi, mesleğinizi ve teşkilattaki görevinizi mutlaka söyleyin ve bunları söylerken omuzlarınız göklere değsin) derdi. Ben Bahri Kırışık, Taşkent’liyim. 1940 yılında doğmuşum ama ikinci evlilikten olma olduğum için nüfusa yazılmam gecikmiş. (İkinci evlilikten doğan çocukların nüfusa yazılmalarını sağlayan bir kanun çıkınca 1944 doğumlu olarak yazılmışım. Bunu da sonrada ancak 1941’li olarak düzeltebildik” dedi.
Emekli öğretmen olduğunu ve Anadolu Gençlik Derneğinin 32 yıl başkanlığını yaptığını da kaydeden Kırışık, “Babamım mesleği kalaycılıktı. Civar ilçe ve köyleri dolaşırdı. Ben de yedi yaşıma geldiğimde bir buğday kamyonuna binip kendi başıma memleketime dönerek okula kaydolmaya gittim. Günümüzde çocukları anne-babalarının ve servislerin getirip götürdüğünü görünce bizim çocukluk yıllarımızda yüklendiğimiz sorumlukları hatırlıyorum” diye konuştu.
İkinci sınıfa geçtiğinde İstanbul’a gidip işportacılık da yaptığını kaydeden Kırışık, “1958 yılında Konya Endüstri Meslek Lisesine kaydoldum. Elektrik bölümüne gidiyordum ama değişiklik yapıp Tesviye bölümünü bitirdim. İkinci sınıftayken başarılı olduğum için Türk Eğitim Derneği’nin Yurduna alındım. Okulu bitirdiğim yıl Da 1960 darbesi oldu” dedi.
Gümüş Motor’da bir buçuk gün çalışıp ayrılmaya karar verdiğini ve fabrikanın bir odasında asılı Erbakan fotoğrafını ilk defa orada görüp tanıdığını anlatan Kırışık, “Konya’nın son Ermeni ailelerinden Özararat ile tanıştık. Orada çalışırken Şeker Fabrikasına gelir giderdi. Konya Ticaret Odasının açacağı Yüksek Tekniker Okulu sınavına girmemi söyledi, hatta para olmadığını söyleyince de (Ben öderim) diye teşvik etti. Sonea o parayı ailem karşıladı ve ihtiyaç kalmadı” şeklinde konuştu.
O yıllarda Lise mezunlarının Yedek Subay Öğretmen olarak askere alındığına işaret eden Kırışık, “1962 yılında yedek subay olarak Niğde'ye gönderildim ve Aksaray’ın Karabalta köyüne verildim. Fakat köyü kimse bilmiyordu, kör bir dilenci tarif etti. Orada ilkokul öğretmeni olarak görev yaptım. Kürt köyü çok gayretli çalışmalarımız oldu. Tezkere aldıktan sonra 1964'te Kızılören'e bağlı Sağlık köyüne tayinim çıktı. Burada çok değerli hatıralarımız oldu. 1974'te Konya'ya tekrar tayinim çıktı ve Konya Endüstri Meslek Lisesi'nde 14 sene 1 ay çalışıp emekli oldum. Biz, Kur'an'ın yasak olduğu dönemde büyüdük. İnsanların Kur’an’ı Kerim’leri toprağa gömerek sakladığı yıllardan geçtik. Yıllar sonra bu kitaplardan bazılarını yarı çürümüş vaziyette topraktan çıkardığımız oldu” dedi.
Bir yolculuk sırasında yanındaki yolcu ile diyaloğunu da anlatan Kırışık, “Şiir kitabı okuyordum. Adam Hangi şairleri sevdiğimi sordu, Necip Fazıl, Mehmet Akif, Arif Nihat gibi isimler saydım. Sonra Arif Nihat’ın hangi şiirini sevdiğimi sordu. Bayrak şiirini okuyunca; (Benden bile güzel) okudun dedi. Meğer, yanımda oturan bizzat Arif Nihat Asya imiş. Necip Fazıl Kısakürek ile de Balıkçılar otelde tanıştık. Ben heyecanla Serseri şiirini okuyunca beğendiğini ve bu şiirinin batıl hayatındaki son şiir olduğunu söyledi” dedi.
Bugün yeniden tercih yapma şansı olsa ilkokul öğretmeni, hukukçu beden eğitimi öğretmeni, ziraat mühendisi yahut edebiyatçı olmayı isteyebileceğini söyleyen Kırışık kendisi için program düzenleyen Aydınlar Ocağına teşekkür ederek sözlerini tamamladı.
Program sonunda Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, Bahri Kırışık’ kitap ve belge takdim etti.