Kontrol Dışı

İpek Özkayaalp

Evden adımımızı attığımız andan itibaren sokakta hemen hemen hayatımızın her alanında fark ettiğimiz çok üzücü bir durumla karşı karşıyayız: insanların tahammülsüzlüğü ile gelen öfke patlamaları.

Zamanın su gibi akıp gittiği bu günlerde, irademizin dışında hayatın yüklediği birtakım sorumluluklar ile gelen zorlu yaşam koşulları, birçok insanın ani öfke patlamalarına sebep olduğunu düşünmemek elde değil. Zamanı, gün içinde istediğimiz şekilde kendi istek ve arzularımıza göre dizayn edemememiz, yapmak isteyip de yapamadıklarımız ve bunları sürekli ertelemek zorunda kaldığımız şeylerin, üstümüzde yarattığı ağırlık ve baskı, öfke kontrolünü yapamayan insanlarla dolu bir dünyaya dönüşmemize neden oluyor. Bu durum, modern toplumların karmaşıklığını ve bireylerin birbirleriyle etkileşim şeklini derinden etkiliyor.

İşte bu duruma dair bazı gözlemler ve temel sebepler açıklanabilir:

1. Kültürel ve Sosyal Değişim: Hızlı kültürel ve sosyal değişimler, insanların birbirlerine olan tahammül sınırlarını zorlayabilir. Değişim, özellikle kendi değerlerine veya yaşam tarzlarına tehdit olarak algılandığında öfkeye yol açabilir.

2. Anonimlik ve Teknoloji: Dijital çağ, insanların fiziksel ve sosyal bağlamlardan bağımsız olarak daha anonim bir şekilde iletişim kurmasına olanak tanır. Bu, bazen sorumluluk duygusunun azalmasına ve öfkenin daha kolay ifade edilmesine yol açabilir.

3. Stres ve Yaşam Temposu: Modern yaşamın hızı ve stres düzeyi, insanların duygusal tepkilerini daha yoğun ve bazen kontrolsüz hale getirebilir. Özellikle şehir yaşamı, bireyleri sürekli bir acelecilik ve rekabet halinde tutabilir, bu da tahammülsüzlüğe ve öfkeye zemin hazırlar.

4. Toplumsal Polarizasyon: Siyasi, dini veya ideolojik farklılıklar arttıkça, insanlar kendi gruplarının dışındakilere daha az hoşgörü gösterebilirler. Bu polarizasyon, öfkenin toplumsal düzeyde yayılmasına neden olabilir

5. Eğitim ve Farkındalık Eksikliği: Öfke yönetimi ve empati yetenekleri, eğitim sistemleri ve toplumsal değerler tarafından yeterince desteklenmiyor olabilir. Bu eksiklik, özellikle genç kuşaklarda daha fazla öfke patlamasına yol açabilir.

- Dışsal Kontrol: Modern yaşamda, birçok kararımız doğrudan kendi kontrolümüzde değil; ekonomik sistemler, sosyal normlar ve teknolojik bağımlılıklar gibi faktörler, hayatlarımızı büyük ölçüde şekillendiriyor. Bu dışsal kontrol, kişisel özgürlüğün ve dolayısıyla öfkenin artmasına neden olabilir.

- Beklentiler ve Gerçekler Arasındaki Uçurum: Günümüz toplumunda, bize sunulan ile aslında yaşadığımız hayat arasında büyük bir uçurum var. Sosyal medya ve popüler kültür, mükemmel ve stressiz bir yaşamı öne çıkarırken, gerçek hayat çok daha karmaşık ve zorlu. Bu uçurum, tatminsizlik ve öfke duygusunu körükleyebilir

- Duygusal ve Zihinsel Yorgunluk: Sürekli bir koşuşturma içinde olmak, duygusal ve zihinsel yorgunluğa yol açar. Bu tür bir yorgunluk, öfke ve tahammülsüzlüğün daha kolay tetiklenmesine neden olabilir, çünkü insanlar dinlenmiş ve huzurlu değildir.

- Zaman Yönetimi ve Özgürlük Eksikliği: Yaşamımızın büyük bir kısmı, iş, eğitim ve sosyal yükümlülüklerle dolu. Bu, bireylerin kendi isteklerine ve ihtiyaçlarına göre zamanı yönetememelerine yol açıyor, ki bu da öfke ve tatminsizlik duygularını tetikleyebilir. Kendi hayatımızın kontrolünü geri kazanmak için, zamanımızı daha bilinçli yönetmek ve önceliklerimizi yeniden değerlendirmek önemlidir.

- İçsel Çatışma: İçimizdeki istekler ve dış dünyanın bize dayattığı gereklilikler arasındaki çatışma, sürekli bir içsel gerilim yaratır. Bu gerilim, öfke ve huzursuzluk şeklinde dışa vurabilir.

Bu gözlemler, insanların öfkeyle başa çıkma ve birbirlerine daha fazla hoşgörü gösterme yollarını arama gerekliliğini vurgular. Toplum olarak, bu tür duygusal ve davranışsal tepkilerin altında yatan nedenleri anlamak ve sağlıklı iletişim yollarını teşvik etmek, daha uyumlu ve barışçıl bir yaşam için elzemdir.

Tabii ki, kapitalizmi de göz ardı etmemek gerek. İnsanları köleleştirerek irade sistemi dışında idare sistemine dahil etmek istemesi, sosyolojik ve ekonomik tartışmaların merkezinde olan bir gerçek. Kapitalizm, bireylerin ekonomik güç ve tüketim üzerinden değerlendirildiği bir sistem olarak, bazen insanları kendi iradeleri dışında, daha çok çalışmaya, daha fazla tüketmeye ve belirli yaşam standartlarına ulaşmak için sürekli bir rekabet içine sokar. Bu durum, kişisel özgürlük ve iradenin nasıl kullanıldığına dair derinlemesine düşünmeye sevk eder.

- Ekonomik Zorunluluk: Kapitalist sistemde, bireyler genellikle ekonomik güvenlik ve refah için sürekli bir üretim ve tüketim döngüsünün içinde bulurlar kendilerini. Bu, bazen kişisel istekler ve hayallerin geri plana atılmasına yol açar.

- Tüketim Kültürü: Kapitalizm, tüketimi teşvik eder ve bu da insanları, sahip olmak istedikleri şeylere ulaşmak için daha fazla çalışmaya iter. Bu döngü, kişisel tatminin tüketimle ölçüldüğü bir kültür yaratır, ki bu da iradenin dışsal faktörler tarafından yönlendirilmesine neden olur.

- Rekabet ve Başarı: Kapitalist toplumlarda başarı, genellikle maddi zenginlik ve toplumsal statü ile ölçülür. Bu, bireylerin kendi iradeleriyle uyumlu olmayan hedeflere yönelmelerine ve sürekli bir rekabet içinde olmalarına yol açar.

- İrade ve Özgürlük: Bu sistem, bireylerin iradelerini özgürce kullanabilmeleri konusunda bazı sınırlamalar getirebilir. İnsanlar, ekonomik zorunluluklar ve toplumsal beklentiler yüzünden, kendi hayatlarını tam olarak istedikleri gibi yaşayamayabilirler.

- Eleştirel Yaklaşımlar: Kapitalizmin bu yönü, eleştirel teorisyenler tarafından sıkça tartışılmıştır. Örneğin, Marksist teoriler, kapitalizmin insanları işgücüne dönüştürerek özgürlüklerini ve iradelerini nasıl sınırladığını inceler.

Bu durum, bireylerin kendi iradelerini nasıl koruyabileceklerini, daha fazla özgürlük ve tatmin edici bir yaşam için nasıl stratejiler geliştirebilecekleri üzerine düşünmeyi gerektirir. Kapitalizmin bu etkilerinden kaçınmak veya azaltmak için, bireysel ve toplumsal bilinçlenme, alternatif ekonomik modellerin araştırılması ve yaşam tarzı değişiklikleri gibi yöntemler önerilebilir.

İslam'ın Öfke Yönetimi Üzerine Sunduğu Rehberlikler: Ne Ölçüde Uygulanabilir ve Modern Hayatla Uyumlulaştırılabilir?

Haftaya ele alacağım bu konu hakkında siz saygıdeğer okuyucularımızın görüş ve önerilerinizi büyük bir ilgiyle bekliyorum.