Toplum açısından kültür; yaşanmışlıklar, yaşanagelen tavırlar ve yaşatılan uygulamalar bütünüdür.
Kültürün en önemli aktarıcısı şüphesiz ki dildir fakat dil de kültürün bir parçasıdır.
Dilin en kıymetli mesaisi ise tecrübe aktarımı için kurulan cümlelerdir.
Evet, tecrübe parayla satılmayan en büyük servettir. O tecrübe ki, aynı zamanda kültürü muhafaza eden ve sımsıkı tutan bir çimentodur.
Klişeleşmiş bir tabiri biz de kullanırsak; küreselleşen dünyanın menfaat çetelerinin ilk hedefi toplumların kültürleri olmuştur.
O kültürleri yok etmek için akla hayale gelmeyen oyunlar oynanmıştır. Sahnelenen oyunlar drama tadında gözlere ve gönüllere sunulmuştur fakat sahnedeki oyunun gerçek hayat için bir trajedinin ön perdesi olduğunu görebilenler ve bunu dillendirenler için hazırlanan yaftalar, küçücük omuzlara ağır gelmiştir.
Başlığımıza gelecek olursak; bir toplumun en önemli kültür hazinesi olarak görülmesi gereken ve her bir bireyin sağlığını korumak ve de hastalıkları iyileştirmek için nesilden nesile kültür yoluyla aktarılan geleneksel tedavi yöntemleri, ‘koca karı ilacı’ yaftası ile gözden düşürüleli uzun yıllar oldu.
Bu yafta ile kendi toplumumuz açısından neleri kaybettiğimizi bir çırpıda sayamayabiliriz fakat bu yaftayı vuranların neleri kazandığını görmek için ilaç üreten firmaların servetlerine bakmak, yeterli olsa gerektir.
Bünyelerinde bin yılların tecrübesini barındıran o koca karı ilaçları, halbuki bir toplum için ne büyük servetti!
Toplumların kendi dinamikleri içinde ve eşsiz tecrübeleri ile ürettikleri bu tedavi yöntemleri, ‘koca karı ilacı’ diyerek yaftalanmadan önce belki de o toplumun en ayırıcı ve özgün özellikleri arasında idi.
Bunlar, kültürün en değerli parçaları ve en hayati uygulamaları arasında idi. Her şeyden öte, bu uygulamalar birisi ya da birileri için toplumun servetini sömürme aracı olarak son yüzyıla kadar hiç kullanılmadı.
Toplum sağlığının en sadık bekçileri olan bu tedavi yöntemlerine göz diken kapitalistler, tüm dünya toplumlarının kültür hazinelerini yok etmek için çok çeşitli yöntemleri devreye soktular.
Kimi toplumlarda yönetimi ele geçirip zor kullandılar; kimi toplumlarda zihinleri iğfal edip geçmişi unutturdular; kimi toplumlarda bilgi kirliliği üreterek tecrübeyi itibarsızlaştırdılar; kimi toplumlarda alfabeye müdahale ederek, koca çınar olmuş en kıymetli bilgiyi yürüyemeyen bir bebek durumuna getirdiler; kimi toplumlarda ise bizde olduğu gibi hikmetine tam olarak vakıf olamadığımız, geçmişin en kıymetli tedavi yöntemlerini koca karı ilacı yaftası ile gözden düşürdüler.
Bütün bunları, toplumların kültürlerini kendilerine hedef seçen küresel çeteler yaptı. O küresel çeteler, ilaç üreten firmalar olarak ‘yenilmez arma’da yerlerini aldılar.
Bunlara güç yetirebilecek ulus devleti kaldı mı, bilmiyorum.
Bu ilaç firmalarının, günümüzdeki tıp bilimini kendi sözcüleri gibi umarsızca ve de sınırsız bir şekilde kullanmadıklarını kimse söyleyemez.
İlaç firmalarının sözde araştırma ve tespitlerinin, tıp biliminin ilme katkı yapan buluşları olarak sunulmadığını da kimse söyleyemez.
Küresel çetelerin elebaşları olan ilaç firmalarının çok kirli bir besleme (tıp bilimi camiasını paraya boğma) yöntemi kullandığını, kundaktaki bebek bile biliyorken, bin yılların damıttığı ve hiçbir zaman toplum sağlığı aleyhine kullanılmayan geleneksel tedavi yöntemlerinin, koca karı ilacı yaftası ile kültürümüzden koparıldığını görememek, anlayamamak ne acı…
Koca karı ilacı diyerek yaftalanan ve itibar katline uğratılan geleneksel olan ve hikmete ram tedavi yöntemlerinden uzaklaşmamız, bizi doğadan uzaklaştırdı, bitkilerden uzaklaştırdı, nebatata küstürdü, doğal renklere kör bakar olduk ve doğallığımızı kaybettik.
İnsanın her türlü tedaviye ihtiyaç duyduğunu bilen küresel çetenin amiral gemisi olan ilaç firmaları, bir ürettiği ile insanın bir yarasına merhem olur gibi göründü ama sürekli ilaç kullanmak zorunda olan insanlar yoluyla uzun dönemde kendisine milyarlarca köle üretmiş oldu. Geldiğimiz nokta budur.
Doğalından kuru ekmek yiyerek bağışıklık sistemini koruyabilen insan, binlerce besin takviyesine rağmen sağlık bulamaz oldu. Gidişat hiç iyi değil.
Bir köşe yazısı ile bu sızıyı tüm yönleri ile aktarabilmeye elbette imkân yok fakat bir küçük kıvılcıma sebep olursak ne mutlu bize…