KOBANİ’DE TÜRKİYE ABD SAVAŞI

Ramazan Yaşar

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Estonya ve Letonya ziyareti sırasında ve dönüş yolunda Kobani’deki gelişmeler ve ABD’nin bölgedeki hamleleri ve planları hakkında sert açıklamalar yaptı. Özetle söylediği; “ABD bize rağmen PYD’ye silah yardımı yaptı. Bunu doğru bulmuyoruz. Kobani, ABD için neden bu kadar önemli ve stratejik? Önemli ve stratejikse bu bizim için öyledir. Sınırımızda oynanan oyun basit bir oyun değil. Kobani’deki durum PYD’nin mantalitesinin üstünde bir akıl tarafından yönetiliyor…”

Cumhurbaşkanının açıklamalarının özeti bu. Şimdi bu mesajları açıklığa kavuşturup, normal vatandaşın aklındaki bilgi kirliliğini temizlemek lazım. Yoksa kafası kirletilmiş insanları sokağa döküp birer canlı bomba olarak insanımıza ve devletimize karşı kullanıyorlar.   

Kobani’deki savaşın tarafları IŞİD ve PYD değildir. Savaşın tarafları Türkiye ve ABD’dir. Kobani’ye IŞİD’i gönderen ABD’dir. Düşmesini isteyen de ABD’dir. Düşmemesi için Peşmerge ve Özgür Suriye Ordusu kartını devreye sokansa Türkiye’dir. Türkiye, Kobani’nin düşmesini istemiyor. Yakın zamanda ABD’de hem Obama, hem de Biden ile görüşen Erdoğan, ABD’nin bölgede neyin peşinde olduğunu gayet iyi biliyor. ABD planlarının bölgeye huzur ve barış getirmeyeceğini bilen ve kendi planını masaya koyan Türkiye, bu konuda ısrarlı. Tabi kendi stratejisinde ısrar ettikçe, ABD ile karşı karşıya geliyor. ABD, Türkiye’nin gardını düşürmek için PKK’nın çözüm sürecini bitirme tehdidini ve buna bağlı sokak terörünü devreye sokuyor.

Savaşın en sıcak bölgesiyle ilgili herkesin ayrı bir hesabı var.

IŞİD, Kobani'yi ele geçirip Türkiye sınırını kontrol altına almak istiyor.

PYD, kaostan faydalanıp aradan bir devlet, özerklik ya da otonomi çıkarabilir miyiz hesabında.   

Küresel güçler (ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa) Akdeniz'e ulaşan enerji koridorunu güvence altına almak istiyor. Bunların ikinci önemli beklenti ve planı Türkiye'nin sünni Araplarla irtibatını kesmek. 

Türkiye ise acil olarak 2 milyon sığınmacıya kalıcı bir çözüm bulmak istiyor. Bunun en sağlıklı yolu olarak Kuzey Suriye’de oluşturulacak “güvenli ve uçuşa yasak bölge” uygulaması. Türkiye’nin bu konudaki ısrarı sürüyor. Çünkü 2 milyon insanın iç kamuoyumuza olumsuz etkileri olmaya başladı. Türkiye’nin en büyük hedefi ise Esad'sız Suriye.

Anlayacağınız Kobani Türkiye, ABD, PYD, PKK, IŞİD ve Esat için ayrı bir anlam ifade ediyor.

Peki sonuç ne? Kobani düşerse savaşı ABD kazanmış olacak. Düşmezse Türkiye kazanmış olacak. Kobani düşünce ABD  çözüm sürecine ağır bir darbe indirmiş olacak. Kobani düşmezse çözüm süreci çok büyük bir engeli bertaraf etmiş olacak.

Yani Kobani, artık sadece Kobani değil. Kobani, bölgedeki aktörler için artık farklı bir anlam taşıyor. Bu konuda en önemli nokta Kobani’nin akibeti ne olursa olsun; Türkiye’nin bundan en az ölçekte etkilenmesi. Hükümetin yapmaya çalıştığı da bu. Bayramda Doğu illerinde estirilen terörün Kobani ateşinin Türkiye’ye yansıyan küçük bir provası olduğunu görmek lazım.

Türkiye’nin Kobani’deki çıkmazı da bu. Düşse bir türlü, düşmese bir türlü. Yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal hesabı. Türkiye, ya sakalı ya bıyığı feda edecek. Orta bir yol bulunursa; işte o zaman ne şiş yanar ne kebap…

Türkiye’nin aradığı formül de aslında ne şiş yansın, ne kebap…