Sevgili kızım ailemize hoş geldin, sefalar getirdin. Ablandan yaklaşık yedi yıl sonra bize aynı mutluluğu tekrar yaşattın. Eylül ayının son haftasında sıcak bir günde Ankara’da aramıza katıldın. Ablan gibi seni de Salı günü kucağımıza aldık. Geleceğe yazı yazmak suya yazmak gibidir. Bu yazıyı kaç yıl sonra okuyacağını bilmiyorum. O zaman nasıl bir ortamda, hangi şartlar altında bulunacağımız meçhul. Ülkemiz ve dünya bir değişimin içerisinde. Değişimin gittiği yer ise hiç de hayırlı bir yer gibi görünmüyor. Bazı şeyleri zamanla yaşayıp göreceğiz. Bir kırılma, yön değiştirme döneminde dünyaya geldin. İnşallah sen bu satırları okurken acı şeyler geçmişte kalmış olur.
Bir tekrara düşmemek, arada geçen zamanı idrak edebilmek için yıllar önce ablan için kaleme aldığım yazıyı tekrar okudum. Aradan geçen ortalama yedi yılda ne çok şey yaşamışız. Ülkemiz ve dünya açısından bakarsak çok da hoş şeyler olmadığını söyleyebilirim. Koronavirüs denilen uydurma bir salgınla insanlar hizaya sokuldu. Ülkelerin ekonomileri çökertildi. İnsanların hayalleri ellerinden alındı. Küreselcilerin isteği doğrultusunda yeni bir dünya düzeni inşa edilmeye başlandı. Yetmedi peşine Rusya, Ukrayna savaşı çıkarıldı. Rusya zorla bir savaşa sokuldu. Ukrayna’ya gaz veren batılı destekçileri bir süre sonra Ukraynalıları orta yerde bıraktı. Bir bilinmezin içerisinde düşük yoğunluklu bu savaş hâlâ devam ediyor.
Ülkemizdeki Suriyeli mülteciler meselesinde de halen bir gelişme yaşanmadı. Bir tatsızlık çıkmadan, karşılıklı anlayışla, onurlu bir şekilde ülkelerine dönmeleri en büyük arzumuz. Filistin meselesi her zaman derin bir yaraydı. Fakat son bir yıldır yaşananlar tam anlamıyla bir soykırım oldu. Elimizden dua ve boykota devam ermekten başka bir şey gelmiyor. İslam dünyasının acizliğinden yararlanan İsrail kafasına göre takılmaya devam ediyor. Bizim siyasetçilerimiz ise kuru nutuktan öteye geçemiyor. İnşallah İsrail’in yıkıldığı günü beraber görürüz.
Geleceğe yönelik tahminde, öngörüde bulunmak zordur. Ablana yazdığım mektupta CHP’nin iktidara gelemeyeceğini söylemiştim. Aradan geçen yedi yılda artık o kadar emin değilim. Çünkü Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildiğinden beri ekonomi anlamında işler iyi gitmiyor. Elbette korona salgını, dünya savaşı riski vb. dış etkenler de var. Fakat faiz kararlarındaki tutarsız çizgi, alternatif ekonomi modellerindeki başarısızlık, ihracatın ön planda tutulma çabasının sonucunda canı yanan vatandaş oldu. Son iki yerel seçimde hükümete gereken mesaj verildi ama hükümet kanadında bu mesaj yeterince alınmamış gibi görünüyor(!) Önümüzdeki üç buçuk senede gereken adımlar atılmazsa CHP’nin iktidara gelmesi kaçınılmaz olur. Olan da bunca yıllık kazanımlara olacak gibi görünüyor. Trabzonspor’un şampiyon olma meselesinde ise aynı şeyi düşünüyorum. Nasıl şampiyon yapıldığını araştırıp öğrenirsin...
Kızım, seninle birlikte tam anlamıyla bir çekirdek aile olduk. Anne, babalık noktasında daha tecrübeliyiz. Ablanı nasıl yetiştirdiysek seni de o şekilde yetiştirmeye gayret edeceğiz. Çok şükür şu ana kadar ablan ile ilgili aldığımız hiçbir karardan pişman olmadık. Seni de elimizden geldiğince inandığımız değerler doğrultusunda yetiştireceğiz, takdir elbette Allah’ın. Tekrara düşmemek için ablan için kurduğum hayallerin benzerini sıralamayacağım. Çünkü o hayalleri artık hep birlikte gerçekleştireceğiz. Konya’ya dair hedeflerimiz inşallah seninle daha da hızlanır.
Son sözlerimin ablana yazdığım mektupla aynı olmasını istiyorum. Çünkü benim için ikiniz arasında en ufak bir fark yok, biriniz ne ise diğeriniz de o. “Kızım, elbette seni biz şekillendireceğiz, ailenden aldığın mayaya göre kendi yolunu çizeceksin, dilerim bizden daha iyi günler görür, mutlu bir hayat sürersin. Memleketinin, vatanının, milletinin kıymetini bilen, dinimizin emrettiği yolda ilerleyen, bu dünyadaki varoluş gayeni bir an olsun aklından çıkarmayan bir insan, arkamızdan dua eden hayırlı bir evlat olursun.”