Erken yaz günleriydi. Sana gelmiştim. Gece geç saate kadar kitap okuyup, notlar aldığımdan uyuyup kalmıştım. Muavin uyandırdı. “…….’a geldik abi” dedi. Karşına nasıl çıkacağımı bilmiyordum. Benim programım yoktu, senin ise haberin. Belki de şehir dışındaydın.
Gün açmış ancak şehir uyanmamıştı. Uzun uzun yüzümü yıkadım, sigaramı yakıp dağlara doğru yürümeye başladım. Daha önce de defalarca dağlara doğru yürüyendim ben. "Ha işte şurada, bir saatte varırım." dediğin dağa varmak saatler alabilirdi. Dağlar da sen gibiydi. Yakın görünüyordun da uzaktın. Uzaktın da güzeldin.
Uyuyordun. Seni uyurken görmemiştim. Hangi tarafına yatardın, saçların yüzünü örtüyor muydu? Uyurken masum, uyurken zayıftı insan. Uyurken bile yüzleri gergin olan insanların görüntüleri geçti zihnimden sonra. Kovdum.
Şehrin dış sokaklarının da dışından, otogardan gördüğüm dağa doğru yürümeye devam ediyordum. Karnımın açlığını hissettim sonra. Ekmek kokusuna doğru yolumu değiştirdim. Bir somun ekmek ve fırıncının tarifini verdiği, tarihten kalma bir mahalle bakkalından bir avuç zeytin alarak yoluma devam ettim.
Dağın tepesine vardığımda vakit öğleye geliyordu ve yorulmuştum. Buraya senin için gelmiştim, şimdi ne yapacaktım? Telefon numaran ve adresin vardı. Çok şey değil, tek bir şey söylemeyi diliyor ve sonra geri döneyim istiyordum.
O gece seninle aynı şehirde olmanın hüznünü yaşadım. Uzaklık kadar, yakınlık da zordu.
Geceyi uyumadan, geceyi o dağ başında geçirmiş, rengârenk kır çiçeklerinden kocaman bir demet yapmıştım sana.
Sonra geceyi, hüznü, yüzüne karşı kurmayı istediğim ancak kuramadığım cümleleri, boşluklarımı, şiirlerimi, düşlerimi sırtıma yüklenerek sokağına doğru yürüdüm. Şehir uyuyordu. Sen uyuyordun.
Yorgun ve uykusuzdum. Sensizdim. Öksüzdüm. Yetimdim.
Sokak lambasının altında son kez baktım kır çiçeklerine. Göğsüme bastırdım. Öptüm. Gözlerim buğulanmıştı. Sonra çiçek demetini usulca bıraktım kapınıza ve kalan son cesaretimle bir kez bastım zilinize. Beni duy, beni bul, beni bırakma istediğim için ağır adımlarla çıktım sokağınızdan.
İşte bunun içindir, şimdilerde kır çiçekleri hep ağlatır beni.