Yanı başımızda neyin mücadelesi veriliyor kavrayamadığımız bir ölüm kalım savaşı veriliyor. Artık savaşların şekli, şemalı, hilesi, hurdası çok farklı; ordular ovalarda karşı karşıya gelmiyor, yalın kılıç hasmını bizzat görmeden ölümle yüz yüze kalıyor savaşçılar. Ve savaşın sonunda galip hep başkası oluyor.
Suriye’de her gün insanlar ölüyor, insanlık ölüyor. Bir taraf özgürlük istiyor diğer taraf muktedir olmak. Hangi taraf galip olduğunu düşünürse düşünsün aslında kaybeden büyük bir coğrafya. Tarih yok olup gidiyor, zihinlerde hep kara bir toz bulutu ve ateşlenen füzeler.
Büyük devletler diplomasi trafiği yürütüyor, kimisi muktedir olandan yana, kimisi muktedire karşı; lakin kimsenin “ölüm” gerçeğiyle ilgilendiği yok bu ülkede. Hayatlar, yerine ve zamanına göre değer kazanıyor artık. Menfaat çatışmaları ve çakışmaları her şeyin önüne geçiyor.
Dünya, tüm bu işlerin kaynağındaki zihniyet yapısından medet umuyor. Horoz dövüşü gibi, dövüşün yapıldığı salon, bahisler, kimin kimle dövüşeceği tek elden planlanıyor. Dövüş başlayınca horozlardan birinin şike yaptığı anlaşılıyor ve herkes tüm bu mizansenin sahibinden “gel de şu zavallı horozu kurtar” diyor.
Ölümün kimyasal olanı makbul şimdilerde, tabanca, tüfek, top mermisiyle ölmenin ederi yok. Aylardır devam eden iç savaşta binlerce insan öldü, binlercesi yerinden yurdundan oldu; diplomasi sınıfta kaldı. Çıkarlar uyuşmadığı için çözüm de aranmadı. Sunulan öneriler kelli felli patronların masalarında kaybolup gitti. Kimyasal ile öldürmenin keleş ile öldürmekten farkı ne ola ki?
Kimyasal silah kullanıldığı söylenince hareketlenir gibi oldu mahallenin kabadayıları, patlak sesler çıktı birilerinden, binlerce kilometre uzakta hesaplar kitaplar yapıldı. Güya, Amerika müdahale edecek, şıp diye çözülecekti her şey. Fakat Rusya kendi sokağında başka horoz istemedi, “kimyasal olmasın da varsın havanla, uçakla devam etsin katliam” dedi.
Irak’ta bir şey bulamadılar çünkü bulmak için orada değillerdi. Suriye’de bizzat kimyasal silah kullanıldığını tespit ettiler, çıkarları uymadı. Sizin her şeyiniz sahte, her şeyiniz oyun hile…
Ne silahlı bir müdahale ne savaşsız bir çözüm ölümün soğukluğunu ve tek gerçek oluşunu gölgeleyemez. Batının ve onun temsilcilerinin yıllardır yazıp oynattığı senaryonun kaçıncı sahnesindeyiz fark etmeden ayakta kalabilmek imkânsız görünüyor. Bu coğrafyadaki asıl hedefin Türkiye ve Türk olduğunu ben biliyorum, “yok ya!” diyenleri bildiğim gibi.