Kimsiniz sahi, nereden ve neden türediniz? Hangi karanlık güçlerin ve hangi şer odaklarının tahtasında oynuyorsunuz? Hangi akıl sizi böyle savuruyor ve hangi eller tetiğinizi çekiyor? Ya da siz misiniz senaryoyu yazan ve oynayan?
Hiç eksilmediniz oysa biliyoruz. Çıkarlarınız, kişisel benlikleriniz, makam hırsınız, güç ve statü merakınız, aşılmaz “tek” olma sevdanız… Sizi saran sarmalayan aşağının da aşağısı haldeki çukurunuz ne kadar süslenmiş olsa da o çukurun erdemli insanlara ait ve layık olmadığını biliyoruz
Her yerdesiniz, girdiğiniz kabın şeklini almada mahir ama o kabın cevherini almada cahilsiniz. Nereye girseniz bozuyor, saflığını özünü çekip bitiriyorsunuz. İnsani değerlerin kıymet yitirmesi uğruna maddi ve dünyevi iştahlarınıza asla gem vurmuyorsunuz.
Dünyanın tüm nimetlerini sizin için yaratıldı zannındasınız. Ve diğer tüm insanlar sizin hizmetinizde olacak arzusundasınız. Büyükleriniz sizi siz büyüklerinizi kolluyor gibi görünseniz de üç beş zavallı büyükleriniz aslında sizi de harcamakla meşgul.
İkiyüzlülüğünüz taşıdığınız yanardöner ışıltılı yüzlerinizi saklamak için yetiyor ve biz buna şaşıyoruz. Neden bu ışıltılı yüzlere merak sardı insanlar? Şaşalı dünyanız, gökdelen kuleleriniz, banka cüzdanınız, yüzünüzdeki donuk ifade ve başınızı aşmış gururunuz ne çok da sevimli gelir oldu insanlara! Sizi bu kadar çekici kılan ve cazip kılan nedir?
Kibrinizin adı özgüven olmuş, sanat da sizin elinizde edebiyat da. Üst olan üstte olan ne varsa kendinize layık görüyorsunuz. Sizden sadır oluyor her güzel şey, siz sağlıyorsunuz barışı ve siz uçuruyorsunuz güvercinleri. Lakin nasıl oluyor da tüm savaşlar sizin adınıza yapılıyor ve daha ilginci nasıl oluyor da siz kazanıyorsunuz her savaşın hem galibini hem mağlubunu.
İnsanın içinde var deyip sıyrılmak geliyor içimden. Doğrudur, insanın içindedir hem kötülük hem iyilik, daha doğrusu iyilik yapabilme gücü ve imkânı kadar kötülük yapabilme imkân ve ihtimali de vardır insanın. “iyi” iyi olduğu için peşinden koşulmaya gerek duyar. Bense sizin ve sizin yandaşlarınızın yaptığı en feci ve fena şeyin “iyi” tanımını bozmanız olduğuna yürekten inanıyorum. Sizin “iyi”niz benim “iyi”m değil.
Kimsiniz siz, sorduğum sorunun aslında yine sizin tarafınızdan cevaplanmasından korkmuyor değilim. Yazım ve sözüm sizin sözlüğünüzde yok. Vefa, hikmet, ilim, saygı, hürmet, asalet hangisini yanıma alsam? Kendinizi sakladığınızı sanıyorsunuz ve biz bu sanmaya neden böyle kanıyoruz? Kendinizi tanıtmak derdinde değilsiniz buna tamam ama beni tanımlamak çabasına neden ve nasıl düştünüz?
Güzel insanların karşısına mertçe çıkmayı göze alamıyorsunuz bu yüzden güzel insanların yanına en sinsi halinizle yaklaşıp zehrinizi zerk etmeyi beceriyorsunuz. Zehrin içinde zehrinizle yaşamaya alışmış olanların birbirlerini tanımaları mümkün biz sizi tanımak için kime başvuralım?