Elimizde bir ölçü birimi ve ona uygun bir ölçüm aleti yok ki kim sanatçıdır, kim değildir ölçüp biçelim. Hoş, buna lüzum var mı ayrı bir mevzudur zaten. “Ben sanatçıyım” diyen herkes kendince doğrudur.
Peki kimden sanatçı olmaz? Sanatçının kim olduğuna karar vermeden önce “sanat” nedir sualine kamilen bir cevap bulmak gerekir ki bu da yüzyıllardır felsefenin çetrefilli alanlarından biridir. Konuyu sanat tarihçilerine bırakalım. Diğer yandan “sanatçı” dediğin kişinin de sanatçı hassasiyetine, bilincine, kültürüne, geleneğine sahip olması beklenmez mi?
Konuyu bağlayalım; popüler müzik yapan bir kadının konser esnasında sahneden sarf ettiği sözler… Tepki aldı, destek veren oldu, iş yargıya taşındı. Hukuk karşısında hesabını verecek olması doğru ve isabettir. Sual şu; dile gelen ve dudakları arasından çıkan sözler nitekim bir zihniyeti, fikrî bir arka planı temsil etmektedir. Mevzu da budur; dine, diyanete, tarihine, kültürüne neden bu kadar uzak, neden bu kadar mesafeli ve neden böyle hasımlar?
Şarkıcı kadın, sahneden “İmam Hatip Okulundan” mezun olanları hiç de hoş olmayan bir sıfatla itham etti. Şöylesi böylesi yok, tahkir etti, küçümsedi, yaftaladı, iftira etti. Neden başka bir okul değil de İmam Hatip okulları? Aynı kadın başka bir konserinde LGBT diye adlandırılan bir oluşumun bayrağını açtı, giyim kuşamını, müstehcen hareketlerini söyleyecek değilim. Şahsını konu edinmiyorum, gerek de görmüyorum lakin nedir bu pervasızlık, nedir bu din rahatsızlığı, nedir bu düşmanlık?
Farkındayız ve biliyoruz ki dinden ve dindarlardan rahatsız olanlar sadece bugün var değiller, dün vardılar yarın da olacaklar. Din deyince başka inançlar ve kültürler değil bizzat “İslam” dinini kast ettiğimiz anlaşılmış olmalı. Tüm inançlara ve değerlere saygılı olduğunu iddia eden çağdaş sanatçıların ne hikmetse Müslümanlara karşı görüleri hoş olmaktan çıkıyor.
Bu toprakların asıl sahibi gibi davranıp Anadolu İslam’ı ile kavgalı olmak, geleneğini, göreneğini, kültürünü ötelemek bitip tükenmeyen bir hasımlığın tezahürü gibi görünüyor. Sanatçı olduklarını iddia eden bir güruh her fırsatta bu topraklara ait değerleri aşağılayıp hakir gördüklerini bir şekilde ifade ediyorlar. Bırakın hoşgörü sahibi olmayı düşmanca davranmayı tercih ediyorlar.
İslam’a ve Müslümanlara saldırmayı hakaret etmeyi bireysel özgürlük dairesine gören zihniyet aynı özgürlüğü Müslümanlara vermekten hazımsızlık duyuyor. Bu ikircikli tavır sanatçı sıfatıyla göz önünde bulunanlardan gelince daha itici ve incitici geldiği gibi nahoş ve yakışıksız duruyor.
Sanatçıların, derinliği olan, hakiki meseleler üzerinden topluma ve sanata öncülük etmesi hem sanat için hem de sanatçılar için çok daha hoş ve isabetli olmaz mı?