Seçime kadar ve hatta seçimden sonra bile siyasi ve politik yazıların yoğunluğu ve çoğunluğu azalmadan devam edecektir. Nasıl etmesin ki? Seçimin tehlikeye girdiğini öngörenlerden, şimdiden seçim sonuçlarını tartışan olduğu gibi kendi istedikleri gibi bir sonucu kabul etmeyip sorgulayacak gruplara kadar ilginç yaklaşımların olduğu bir seçim dönemi yaşayacağız.
Seçimin yukarıda değindiğimiz durumların haricinde de oldukça ilginç yönleri olduğu kesin. Kaldı ki gerek içeride gerekse dışarıda bin bir türlü oyun içinde olanlar bulunduğunu sokaktaki boyacı, simitçi bile hissediyor.
“Siyasi Ahlak” yasası çıkarma teklifler yapan da var, “iradeye saygı” yürüyüşü yapan da. En son bir mektup geldiği söylendi okyanus ötesinden, önce “cemaat” çark etti algısı oluşturuldu medyada, sonra yumuşama filan dendi, en son, mektubun yanlış anlaşıldığı, hoca efendinin sözlerinin çarpıtıldığı söylendi.
Tam bir saldırı ve tam bir savunma taktiği gelişiyor her kesimde ve her düşüncede. Operasyon yapıldığını, konuşan herkes biliyor da, kim kiminle olacak kestiremiyor. Anlaşılan boksta olduğu gibi “önce sol direkle aç sonra kroşe ile indir yere” taktiği planlanmış. Lakin plan bir yerde düğümlenince gard almada başarısız kalınmış.
Tablo, kendi içine bizi çekiyor ve seçim süreci işliyor. Seçim kimi birleşme, kimi yarı işbirliği kimi kökten değişimleri beraberinde getirecek. Hizmet etme, “hizmet” kavramıyla karışmasın diye pek de kullanılmayacak seçim meydanlarında. Çünkü “hizmet” ne yaklaşılacak kadar saf ve durgun ne uzaklaşılacak kadar zayıf ve suskun.
Dünya sistemi coğrafyaya uygun enstrümanları kullanmaya devam ediyor. Bu coğrafyada ideolojik bakış açısı her türü ve yöntemiyle denendi. Son hamle dindarları ve muhafazakâr bakış açısını birbirine düşürmek. Esasen yine dinin, İslam’ın zarar göreceği bir plandan başkası değil mesele.
Durum bu vaziyette olsa da yaşadığımız dönemin ve sürecin daha farklı algılamalar ve sonuçlar doğuracağı düşüncesindeyim. Karşı olmanın ve aynı cepheye karşı olmanın getirdiği doğal beraberlik politik bir birleşmeye dönüşüyor. Birleştik oldu, yaklaşımı acaba ne kadar verimli olacak? Kaldı ki son zamanlarda yaşam tarzları ve inanış biçimlerinin yakınlaşmış olduğu hissi, düşüncelerde ve ideolojik bakış açısında yerini tekrar kutuplaşmaya bırakabilecek hassasiyettedir.
Birleşme eğer toplum arasında daha kalın çizgilerle bir kutup oluşturursa mesela yedi, yemedi, haklı, haksız, paralel, teğet ve okuyucularımızın tahmin ettiği diğer kavramlar gibi; işte bu ayrılmanın en ağırı olabilir. Grupların sayısı az olur ama aradaki fark ve tahammül sınırı uçurum halini alabilir.
Sonuçları zaman içinde göreceğiz, Türk toplumunun politik tercihler bir yana her zaman olduğu gibi belki daha fazla birlikte, bir olabilme duygularına ihtiyacı var, en azından şu “küresel” denen yapıya karşı.