Eminim bu üç isim nasıl bir araya geldi diye soracaksınız. Biraz sabırlı olursanız son bir haftadır gündemimizde olan bu üç isim arasındaki dolaylı ilişkiyi anlatacağım. Kılıçdaroğlu, dünyada çok talep gören, onlarca farklı ülkede şubesi olan bir mağaza zincirinin ülkemizdeki şubesi, Reza Zarrab bu mağazanın son günlerde en çok satan, ucuz ve pratik kullanımı olan ürünü ve elbette Trump, kâğıt üzerinde görünen büyük patron, mağaza zincirinin sahibi(!)
Kemal Kılçdaroğlu, birkaç haftadır heyecanla ülke gündemini sarsacağını iddia ettiği sözde belgelerle ortalıkta dolaştı. İşin neticesinde günler sonra gazetecilere dağıtılan belgelerin yurtdışına para kaçırmakla ilgisinin olmadığı, belgelerin gerçeği yansıtmadığı bizzat adı geçen şirketler tarafından açıklandı. Konu şimdi mahkemede Kılıçdaroğlu daha önceki fos çıkan iddiaları gibi yine tazminat davasıyla kurtulacak mı, yoksa farklı bir bedel mi ödeyecek izleyip göreceğiz.
İşin ilginç tarafı sözde belgelerin Kılıçdaroğlu tarafından bekletilip, tam da Zarrab davası üzerinden Türkiye’ye komplo kurulmaya çalışıldığı bir dönemde servis edilmesiydi. En azılı hükümet düşmanı bile bu durumun tesadüf olduğunu söylemekten utanır. Yerseniz Kılıçdaroğlu bu sözde belgelerin kendilerine vatanını seven bürokratlar tarafından verildiğini, bir süre inceledikten sonra açıkladıklarını söylüyor. 2011 yılı tarihini taşıyan kâğıt parçaları acaba FETÖ’nün öz vatanları Amerika’yı seven bürokratları tarafından servis edilmiş olabilir mi? Bizimkisi sadece bir soru…
Zarrab davasının ülkemizi zor duruma sokmak için kurgulanan bir tiyatro olduğu konusunda kamuoyunun büyük bir kısmında fikir birliği var. Hükümete muhalif olan kesimler bile meselenin Türkiye meselesi olduğunu, bu konuda hükümetin desteklenmesi gerektiğini söylüyor. Kılıçdaroğlu ve onu zihniyetindekiler elbette aman Erdoğan gitsin de nasıl giderse gitsin kafasında oldukları için davayı deşmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Emre Uslu başta olmak üzere Amerika’daki FETÖ’cüler davayı bizzat mahkeme salonundan takip edip, mahkeme çevresinden canlı yayın yaparak kendileri için bir kurtuluş umudu arıyorlar. Kılıçdaroğlugillerin sırf bu davayı destekleyenlere göz atıp kendilerine gelmeleri lazım ama nerde, “Türkiye’yi saraydaki diktatör yönetiyor, binlerce muhalif masum içeride, Cancıklar gibi fikir işçileri yurt dışına hicret etmek zorunda kaldı vb.” durun masaldan hemen uykunuz gelmesin daha anlatacaklarım var.
Zarrab içine düştüğü bataklıktan kurtulmak için 11 Eylül saldırısını bile Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptı diye konuşabilir. Adamın tek derdi mümkün olduğunca az ceza ile yırtıp, soluğu başka bir yerde almak. Peki, Amerika bu davada haklı mı? Kesinlikle hayır. Uluslararası anlaşmalarda yeri olmayan, kendi kanuna göre koyduğu ambargodan dolayı ülkemize ceza kesmeye kalkıyor. Kimse kusura bakmasın biz Amerika’nın bilmem kaçıncı eyaleti değiliz, kendi yasalarımız var, komşumuzla ticaretimize kimse karışamaz. Öte yandan Amerika’nın koyduğu ambargoyu kendi şirketleri bile dinlemeyip, İran’la ticarete devam etmişler, kaldığı ki bize ayar vermeye kalkıyorlar. Amaçlarının üzüm yemek olmadığı aşikâr.
Amerika’nın emlakçı eskisi başkanı Trump, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etti. Oyun çok açık. Ortadoğu’da DEAŞ bitti, Suriye’deki savaş fiili olarak bitti, Katar krizi yumuşadı, Suudi Arabistan’daki prens darbesi gündemden düştü peki şimdi ne olacak. Ortadoğu rahat bir nefes mi alacak? Elbette hayır. Trump Ortadoğu’daki harareti yeniden yükseltmek için yeni bir hamle yaptı. Kudüs ne Araptır, ne de Filistin’indir, Kudüs doğrudan İslam’dır, bizim ilk kıblemizdir, üç mübarek şehrimizden biridir. Bu noktada da en büyük görev ülkemize düşecek. Suudi Arabistan, Mısır ve BAE’den sözde kınamalardan başka bir şey beklemenin bir anlamı yok. Bu küstah Neron’a dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek zorundayız. Belki bu musibetle titreyip İslam dünyası olarak kendimize gelip, yıllardır kangren olan bu yaraya kalıcı bir çözüm bulabiliriz, bulmalıyız…
Kudüs için sosyal medyadaki hesaplarımızda profil resmimizi değiştirmekten daha fazlasını yapmalıyız, elimizden bir şey gelmiyorsa bile dualarımızda Kudüs’ü eksik etmeyelim. Ahiret, hesap günü geldiğinde Kudüs için ne yaptın diye bir soruyla karşılaşırsak verebilecek bir cevabımız olsun(!)