Kuşkusuz medyanın hayatımızda büyük yeri var, zira dünyada olup bitenleri demokrasilerde 4.kuvvet olarak kabul edilen medya aracılığıyla öğreniyoruz… Lakin bize sunulan tüm bilgileri sorgulamadan olduğu gibi doğru kabul etmek büyük yanlışlıklara yol açabilir, çünkü bazı medya kuruluşları olayları bize aksettirirken ya olduğu biçimin tamamen dışında ya da sadece göstermek istedikleri kısımları vererek, kendi ideolojik duruşlarına uygun şekilde yayın yapmayı alışkanlık edinmişlerdir…
Tüm bu olumsuzluklardan arındırılmış biçimde haber gereksinimini karşılamanın yolu, haberleri bize verildiği şekliyle kabul etmek yerine sorgulamak, etraflıca analiz etmek ve son olarak da bilgi ve tecrübelerimiz doğrultusunda bir sentez yapabilmekten geçer…
Anlatılanlara örnek vermek gerekirse, son günlerin üzerine en çok eleştiri yapılan ‘’Kertenkele’’dizisi özellikle ‘’Himmet Medyası’’ tarafından, ‘’imamlık gibi kutsal mesleğin aşağılandığı’’ gerekçesiyle yayından dahi kaldırılması istenmektedir…
Diziye bu açıdan baktığınızda söylenilenlerin haklı olduğu izlenimine kapılarak önyargılı davranır ve diziyi izleseniz bile verilmek istenen mesajı anlamaktan uzaklaşırsınız… Çünkü dizide gerçek bir imamın yaptığı sahtekârlıklar değil, illegal işlere bulaşmış bir kişinin ‘’imam kıyafetleri’’ içinde legal bir hayata, hatta Salih bir kişiliğe bürünmesinin anlatıldığını maalesef idrak edemezsiniz…
Tüm bunlar diziye yöneltilen eleştiriler haksızdır demek manasına gelmemelidir elbette… Öncelikle eleştiriyi dile getiren cenahın bu konuda samimi olup olmadıklarını bakmak gerekir… Mesela bu insanlar mademki imamlık mesleğine bu kadar hassaslar daha önce imamlara ve âlimlere nasıl tavır takındıklarına bakmak gerekir…
Malum cenah henüz Ak partiyi bugünkü gibi düşman değil, öve öve bitirilemeyecek dost olarak gördükleri zamanlarda, Hayrettin Karaman hocamızı ‘’Devrin en mütevazı mütefekkiri’’diye lanse etmişlerdir… Lakin Ak partiyi birden bire düşman görmeye başlamalarıyla birlikte kendi düşüncelerine cevaz vermeyen duruşundan dolayı Hayrettin Karaman Hocayı köşelerinde ‘’cahil’’ ilan etmeleri, küçük düşürücü sözler sarf ederek yıpratmaları, imam ve âlimleri düşünüldüğü gibi pek de önemsemediklerini gözler önüne sermektedir…
30 Mart yerel seçimler ve 10 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, Mahmut Ustaosmanoğlu hocanın önderlik ettiği İsmailağa cemaatine yönelik kışkırtma ve karıştırma faaliyetleri basında yer almıştı, ayrıca Cübbeli Ahmet Hoca’nın da malum yapılanmanın aleyhindeki ‘’bir vaazından’’ dolayı hapis süreci yaşadığı sıkça dile getirilmişti…
Yine aynı grubun gazetesinin İngilizce versiyonunda yazarlık yapan ve üniversitelerinde öğretim üyesi olan bir şahıs ABD’de verdiği bir konferansta, AK Parti’yi İslamcı olmakla suçlayıp, iktidar partisinin Türkiye’de alkolü yasakladığını ve imam hatip okullarını çoğaltıp zorla kayıt yaptırıldığını ve Türkiye’nin yeni bir İran olma yolunda hızla ilerlediğini söylemekten çekinmedi… İlginçtir bu kişiye bağlı olduğu gruptan bir tepki de gelmedi…
Ülkesindeki ‘’İslamileşmeden’’ duyduğu rahatsızlığı ABD’de şikâyet etme gereği duyan şahıs ve bağlı olduğu grubun ‘’imamlara’’ veya ‘’âlimlere’’ duyarlı olması, suiistimallere karşı hassasiyetli gibi gözükmesi tamamen göz boyamadan ibarettir… Halka dindar gözüküp, okyanus ötesinde dindar iktidardan şikâyet edilip alaşağı edilmesi için çaba harcanması samimiyetten uzak olmakla birlikte, şimdi yaptıkları eleştirilerin dini hassasiyetlerden dolayı değil dizideki Sahte imamın bazı davranışlarının malum yapının liderinin mazisindeki karelerle ‘’paralellik’’ içermesinden dolayıdır… Bu durumu açıkça dile getiremiyorlar zira söylemiş olsalar ‘’bu karakterden kendinize pay çıkarmanız için, bu karaktere benzer bir hayat yaşamış olmalısınız’’ türünden bir eleştiriye maruz kalırlar ki bu gerçekten açıklanması çok zor bir durumdur… İşte bu yüzden olsa gerek eleştirilerini imamlık mesleği hassasiyeti üzerinden yapıyorlar ayrıca RTÜK ve Diyanet’e şikâyetleri ‘’ikiye katlıyorlar’’…
Selametle…