İnsanların toplu halde yaşamak zorunda olduğu gerçeğini biliriz. Hayatın yükünü hafifletmek için, insanların birbirleri ile paylaşım yapmaları, hayatın idamesi için, bu bir mecburiyettir.
İnsanların toplu halde yaşama mecburiyeti, düzen, iletişim, idare ve sevk adına düzenleyici bir dizi kuralların ortaya çıkmasına vesile olmuştur.
İnsanların birbirleri ile ilişkilerinin düzenli olabilmesi, ortak uzlaşma ile ortaya çıkan bu kuralların, toplumun her fedi tarafından kabullenerek benimsenmesi ile alakalıdır.
“Kurallar –Yasalar- uymak için vardır” kuralı göz önünde tuttulması, toplum düzeninin sağlıklı yürümesini sağlar.
İnsanlar arasında var olan ilşkileri bozucu, tahrik edici olumsuz davranışlar her zaman vardı, gelecekte de var olacağından şüphe yok.
Bu olumsuzlukların birisi de, “menfaat” anlayışıdır. Sosyal problemler arasında önemli bir yer tutan menfaat , her zaman dikkate alınması gereken önemli bir sosyal problem.
İnsan; kendi menfaatlerini herşeyin üstünde tutarsa, çıkar peşine koşuyor, kendisinin faydalanamadığı işlerde yıkıcı oluyorsa, sosyal bir problemin önemli bir öznesi haline gelmiş demektir.
Bu tip insanlar “menfaatperes” olarak yaftalanır. Menfaatperest insanlar kuralları kendi inandıkları özel değerlerine göre uygularlar.
Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy; bu tipleri ne güzel tarif ediyor.
“Güvenme insanların samimiyetine
Menfaatleri uğruna gelirler vecde,
Cenneti vaat etmeseydi eğer
Allah’a bile etmezlerdi secde.”
Rahmetli amcam, hırsız ve hırsızlık konusu her açıldığında şöyle derdi:
“Dinimiz ve örfümüze göre hırsızlık büyük bir suç. Hırsızlığın dünyada cezası, ahirette hesabı vardır. İnanan insan için bu böyle. Fakat size şunu söylemek istiyorum.
Hırsız yaptığı işten rahatsızlık, vicdan azabı duymaz. Zira; hırsızın kendine göre bir kitabı ve kuralları vardır.
Her yaptıkları, kendi kitabı ve kurallarına göre suç olmadığına inanır.”
Menfaatperest insan tiplerinin de her halda kendine has kitapları olsa gerek. Her yaptıklarını “Kılıfına uydururlar” dolayısı ile rahattırlar.
Menfaatperest insanların görülebilen özelliklerine dikkat edildiğine şunları görebilmek mümkündür:
-Ortada var olan duruma göre davranış geliştirirler. “Rüzgar ne yandan eserse o tarafa dönerler.”
-Müslümanlar arasında dindarlık tavırlarına birşey diyemezsin. Söz de ettirmezler.
-Milliyetçilik sembolleri –vatan, millet, bayrak- altında tam milliyetçidirler.
-Kıblegahları, menfaatlerinin, dünyalık imkanların olduğu taraftır.
Ama; Oduncu Baba mahlasıyla şiirleri olan halk şairinin bu tipleri tarifini ne kadar güzel yaptığına bakmak gerek.
“Sınır tanımaz her kılığa girer,
Menfaat için etek bile giyer.
Sıkışırsa yalan hazır cebinde,
Büyük dedem zaten iskoçyalı der.”
Siyasete giren menfaatperest insanların bir koltuk kapabilme adına neler yapabildiklerini, yapabileceklerini az-çok hepimiz biliriz.
Menfaat, insan ilişkilerini olumsuz yönde etkileyen, bozup tahrip eden sosyal bir problemdir.
İnsan, fıtrata aykırı davranışlara ne zaman bürünürler? Biliri ve inanırız ki; her doğan fıtrat üzere doğar. Yaşantı şartları, örneklik edenler sayesinde fıtratı olumlu veya olumsuz yönde etkiler.
Aile eğitiminin, örneklik davranışların, etik kurallara saygının ve benimsenmesinin ne kadar önemli olduğunu unutmadan kendimize dikkat etmemiz gerekiyor.
“Hakiki bir mümin, başkalarının malına ve makamına tamah etmez. Alnının teriyle elde ettiğine rıza gösterir ve böylece hiç bir aksilik onun saadetine mani olmaz.” (Umran)
Böyle bir anlayış sahibi insanların, toplumsal sosyal hayatlarının düzenli olmaması için hiç bir sebep olmasa gerek.
Kendi menfaatini ön planda tutmayan, peygamber ahlakını benimseyen insanlar, insanların menfaatini kendi çıkarlarına tercih ederler.
Geçici dünya menfaatleri için, bu dünya ve ahiretimizi sıkıntıya düşürmeye değer mi?