12 Eylül darbesinin muktedir paşası dün defnedildi. Yaklaşık on yıl süreyle doğrudan, otuz beş senedir de dolaylı biçimde, ülkenin geleceğini etkileyici kararlar alan, hiçbir kesim tarafından açıktan savunulamayan garip bir anayasayı topluma dayatan bir şahıs hayatını kaybetti; her ölümlü gibi yani. O günlerde kendisine ‘ölümlü’ muamelesi yapılmıyordu. Sanki ölmeyecek gibiydi.
Anayasa’sı da bugün ‘cami avlusuna bırakılmış’ durumda. Anayasayı yapanı da benzer bir akıbet karşıladı. ‘Cami avlusundan’ kaldırıldı. Cenazeye ve anayasaya milletin sahip çıktığı söylenemez. Aradaki büyük benzerlik çok fazla, ama şaşırtıcı değil.
12 Eylül 2010 referandumu ile değiştirilen hükümler nedeniyle soruşturulabilen ve dava konusu yapılabilen, liderliğindeki askeri darbe nedeniyle mahkûm da olan Kenan Evren’i bugün kimse savunmuyor. Savunamıyor. Aynen darbecilerin anayasası gibi.
Herkes için ibretlik bir akıbet bu. Düşünün; her dediği kanun olan, onlarca gencin idam kararını onayan, yüzlercesinin cezaevlerinde ölümüne, en azından, göz yuman, binlercesinin işkence ve kötü muameleye tabi tutulmasını sağlayan bir şahıs hayatını kaybetti. O da herkes gibi öldü.
70’ler ve 80’ler çok zor dönemlerdi. Bir taraftan Soğuk Savaş şartları, diğer tarafta ülkenin karışık siyasi konjonktürü darbeye zemin hazırladı. Bir açıdan da darbe şartları ‘hazırlandı’. Memleketin gençleri ‘bir sağdan’, ‘bir soldan’ birbirine ‘kırdırıldı’.
Paşa’nın cenazesine siyasiler iltifat etmedi. Yakın tarihimizin en kötü, en karanlık dönemini hatırlattığı için, cenazeyle beraber eski dönemin kapanması bir anlamda iyi oldu. Zira dönem, unutulması gereken bir tarih dilimi idi.
Binlerce genç nereden geldiği belli olmayan ‘teröre’ kurban verildi. On binler, yüz binler, hatta milyonların hayatı değişti: Kimi eğitimini bıraktı; kimi ailesinden uzak kaldı; kimiyse hayatını kaybetti.
Darbecileri, halk iradesine kastedenleri bekleyen akıbet bu: Unutulup gitmekle kalmadan, unutulmayı istemek. Daha doğrusu, ‘unutulmaya çalışmak’. ‘Keşke toprak olup, gitseydim’ demek.
Oysa merhum Özal’ı millet nasıl bağrına basmış da, tekbirlerle defnetmişti. Rahmetli Erbakan hocamız da aynı durumda. Sonuçta milyonların şahadeti ile toprağa verildiler. Kendilerine oy verenlerin de vermeyenlerin de hayır duasını aldılar.
Görüyoruz ki kamuoyu topluma mal olan, toplumun geleceğini etkileme gücü kendilerine tevdi edilen insanlarla ilgili meselelerde tarafsız olmuyor. Kanaatsiz kalmıyor. İyi ya da kötü şeklinde bir fikre mutlaka sahip oluyor.
Kamu sorumluluğu yüklenmenin bilincinde olmayanlar, sadece ‘günü kurtarmak’ isteyebilirler. Günü kurtarmak yeterli olmaz tabii ki. Pozitif etki bırakmazlar, iyi olduklarını topluma ‘söyletemezlerse’ kötü oldukları düşünülür. Ortası yok yani.
Millet Adnan Menderes hakkında ne düşünüyor, Cemal Gürsel hakkında ne?
Tarih benzer örneklerle dolu. Firavun ile Musa da aynı durumda; İbrahim ve Nemrut da. Zalimin yeri de hazır mazlumunki de.
Bir kişi ile ilgili toplumsal kanaat o kişiler mevkilerini kaybettiği zamanlarda daha gerçekçi oluyor. Güç elindeyken, yani muktedirken kanaatler henüz tam anlamıyla belirgin olmayabilir. Muktedir olanlar konumlarını arkalarındaki silaha, tanka, top ve tüfeğe borçlularsa, o zaman toplum gerçek kanaatini açıkça ortaya koy(a)maz.
Bugün ‘ceset’ musalla taşına konuldu; insanlar kanaatlerini ifade ettiler. Sözlerimiz ölüye değil, diri olanlara. ‘Diri’ olduğunu söyleyenlerin kendilerine çeki-düzen vermeleri için henüz süre dolmadı.
Tabii ki her toplumda iyi de olacak, kötü de. Mühim olan topluma kendini iyi olarak ‘sunabilmek’.
12 Eylül darbesi hakikaten unutmak istediğimiz bir dönem. Unutsak iyi olur. Anadolu’da kullandığımız ‘kanı kanla değil, suyla yıkarlar’ sözü bize böyle söylüyor.
Kim derdi ki, Kenan Evren yargılanabilecek? Kim derdi ki, kendisine hesap sorulabilecek? Adalet duygusu her şeyin üzerinde geliyor.
Yeni anayasa tartışmaları yaptığımız bugün Evren paşanın ölümünü de vesile ederek, nasıl bir anayasa istediğimizi ve nasıl bir anayasa istemediğimizi ortaya koymak durumundayız. Çekilen sıkıntılardan ve yaşanan acılardan yola çıkarak yeni bir dönemi tasarlamak zorundayız.
Kenan Evren’in ölümü bize bunları da öğretti.
Allah kimseyi darbeci ve halk iradesi hilafına davrananlardan etmesin.