Kazananlar ve Kaybedenler…

Şenol Metin

CHP, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik 20 yılda oluşan kini yönetmeyi başardı. Küresel Monarşinin desteğini aldı. Biraraya gelmesi mümkün olmayan yapıları Erdoğan Husumeti ekseninde biraraya getirdi. % 22,65 oy ile Türkiye’yi yönetmeye talip. Masa’nın lideri ve kazananı…

Masa’dan kalkıp sonra bir güç tarafından Masa’ya oturtulduktan sonra ikinci şoku terör örgütü HDPKK ile Masa’nın örtülü ortaklığının açık ortaklığa dönüştürülmesi sonrasında yaşadığı travmayı yönetmekte zorlanıyor. İYİ Parti, Masa’nın CHP’den sonra ikinci büyük partisi. Ama Masa’nın iktidar alanını % 1’lik partilerle paylaşmak zorunda kalmıştır, kaybedeni…

15 Mayıs seçimleri sonrasında İYİ Parti’nin parti vasfını kaybedeceğini düşünüyorum.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoüan’a yönelik kişisel husumetin örgütlü formu Babacan ve Davutoğlu’nun partilerinin Masa’ya oy desteği yok. Ama liderlerini Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanacağı vaadini Masa’dan almayı başardı. Bu nedenle Masa’nın kendi içindeki iktidar dağıtımında kazanan taraftadır. Masa’ya sunamadığı sayısal desteğe rağmen sunduğu siyasal desteğin karşılığı almıştır. Siyaset teorisinin ‘önemsiz olmanın önemi’ kuralı bu iki parti özelinde çalışmıştır. Tabi Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesi ile bu mümkün olacak.

Demokrat Parti;

Var mı!

Ama En karlı parti, Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacak.

Masa’da bir parti var ki her şeyini kaybediyor.

Hafızasını, ontolojisini, kimliğini ve en önemlisi gençliğini…

Saadet Partisi’nin de masaya ciddi bir oy desteği yok. % 1’i bile bulmayan oyu var ve bulundukları ittifak sisteminden Saadet partililerinin yarısı memnun değil. Ama;

Saadet Partisinin bir özgül ağırlığı var.

Ak Partiyi üreten sosyolojinin ana damarı. Ak Partili siyasetçilerin önemli bir kısmı ile geçmişte teşkilat birliktelikleri var.

En önemlisi bu partinin bir kimliği var.

Türkiye’nin mütedeyyinlerinin çok değer verdiği Anadolu Gençlik Derneği bünyesinde bir gençliği var. İşte Saadet Partisi’nin Masa’da bulunmasının ürettiği sorun tam da bu;

Kimlik sorunu…

Masanın bir kısım partilerinin Erdoğan husumeti dışında bir kimliğinin olmayışı,

İYİ Parti’nin ise CHP’nin ulusalcı kanadı ile benzer sosyolojiye sahip oluşu nedeni ile bu partiler için Masa’nın bileşeni olmak kimlik sorunu-çatışması üretmiyor. Ama Saadet Partisi için…

Saadet Partisi bu kimlik sorunu maskelemek ve bu çatışmayı aşmak için 2 şeyi yapıyor;

Ya İstanbul milletvekili adayı İstanbul İl Başkan Yardımcısı Habibe Erdoğan gibilerin Kılıçdaroğlu’na ‘mucahit’ diyecek kadar İslam’ın kavramlarını araçsallaştırılması ki aynı şeyi Saadet Partisinin Genel İdare Kurulu Üyesi Ümit Çebi’de yapmıştı. Yani tekil değil ve savruluş cümleleri…

Saadet Partisi’ne özgül ağırlık katan, Saadet Partisi kimliğinin inşa edildiği Anadolu Gençlik Derneği İstanbul İl Başkanı Mehmet Yaroğlu bu zihniyet parçalanmasının ürettiği davranış bozukluğuna ayar verdi ama…

‘Saadet Partisi bu kimlik çatışmasını aşmak için 2 şeyi yapıyor.’ Demiştik. İkincisi;

Bu daha da kötü. Berat kandili gecesi Saadet Partisi önünde gördüğümüz tablo.

Bir kandil gecesinde, CHP’nin bindirilmiş kıtaları biralarını yudumlarken, 28 Şubat sürecinde İstiklal Marşı yerine salonlarda, törenlerde okutulan Onuncu Yıl Marşı’na eşlik eden Saadet Partilileri gördük. Bazılarının tesettürlü hanımefendiler oluşu ise…

Ruhumuz kanadı, canımız yandı.

Kimliği ile övündüğümüz Saadet Partisi’nin gençlerini bu hale getirenlerden davacıyız. 2 cıhanda elimiz yakalarındadır.

Bu kadar kimlik deformasyonu, dejenerasyonu ne için?

Kendisine katil diyen partinin Genel Başkanına Yardımcı olmak için…

Bir de 1-2 milletvekilliği…

Değer mi!

Yıllar önce Saadet Partili bir dosta;

Saadet Partisi, Ak Parti’nin yapmakta zorlandığı islamizasyon politikalarını gündeme getirmesi gerekir. İstanbul Sözleşmesi, faiz, Ayasofya, 28 Şubatçıların yargılanması, D8 gibi…

Ak Parti, yaparsa islamın bir ilkesi daha hayat bulur. Yap(a)mazsa sizin siyaset alanınız genişler.’ Demiştim. Devamında tüm kritik süreçlerde de Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun reflekslerini sergileyerek Türkiye’nin mazlumları, muhafazakarları, mütedeyyinleri, islamcıları için hep bir umut ışığı olarak kalacaksınız.’ Demiştim. Ama makes bulmamış anlaşılan…

Masanın üyesi olmamakla birlikte süreçte bir imtihan kaybeden de Rahmetli Necmeddin Erbakan Hocam’ın emanetinin genel başkan olduğu Yeniden Refah Partisi…

Milletvekilliği seçimlerinde milletvekili sayıları bazlı ufak tefek pürüzler olsa da cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyeceği beklenen Yeniden Refah Partisi pazartesi günü yaptığı basın açıklaması ile hem milletvekilliği hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerine bağımsız gireceklerini açıkladı. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan seçilmemesi üzerine kurgu yapan bir kısım mahfillerin Cuma gününden itibaren Yeniden Refah Partisi’ni % 10’lar seviyesinde gösteren anketler yayınlamaya başlamışlardı. Hatta aynı günlerde henüz ittifak görüşmeleri sürerken Yeniden Refah Partisi’nin Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın cumhurbaşkanı adaylığı için imza kampanyasına bile başlamışlardı.

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Pr.Dr Doğan Aydal: Prensipte uzlaşma sağlanmak üzereydik her hangi bir sorun yoktu, fakat işte ne olduysa pazar gecesi oldu, Sayın Başkan birileriyle görüştü ve iş bozuldu. Kiminle görüştüğünü bilmiyoruz.

Kritik tespit Sayın Aydal’ın bu ifşaatıdır;

‘Sayın Genel Başkanın kimle görüştüğünü bilmiyoruz.’

Şehid Muhsin Yazıcıoğlu’nun sözü ile yazımızı sonlandıralım;

‘Müslümanların iktidarına engel oldunuz, sözünü size söyletmeyeceğim.’

Güzel insandı, vesselam…

Müslümanların iktidarına engel olmak isteyenleri ise bir bir not ediyoruz.