Sonunda seçimler yapıldı. Ülkemiz aylardır yüksek tansiyonlu, sert bir seçim havasındaydı. Ama bu seçimi diğerlerinden ayıran özelliklerinden biri de bu seçim sonucunda bir rahatlama olmayacağıydı. Bu uzun soluklu bir seçimler yarışıydı. İlk raundu bitti, ama maç devam ediyor.
Seçim sonuçları nasıl okunmalı; buna dair gazeteciler, sosyologlar, siyasiler beyanat verecek, fikirlerini söyleyeceklerdir. En temelinde bizde seçimler, partilerin programlarının yarıştığı yahut adayların projelerini anlattığı ve halkı buna inandırdığı oranda kazandığı ve belli bir süre toplumu yönetme hakkına sahip olması demek değildir. Biz de seçimler hala egemenin kim olacağına dair yapılmaktadır. Millet her seçimde egemenlik hakkını kendinin kullanmak istediğini ortaya koymaktadır ancak buna rağmen sürekli olarak halka rağmen egemenlik iddiasında olanlar sandık dışı güçleri kullanarak egemenliklerini sürdürmeye, arttırmaya, devam ettirmeye çalışmaktadırlar. Bu yüzden seçim egemenin kim olduğunun veya olacağının seçimidir Türkiye’de.
Bu millet güngörmüş bir millettir. Dünyanın en zor coğrafyalarından birinde bin yıldır hüküm sürmektedir. Bu milletin feraseti vardır. Öyle ekmek zamlandı diye sokaklara dökülmez, dışarıdan ülke siyasetinin dizayn edilmesini kabul etmez, sermaye sahiplerine, dış güçlere taşeronluk yapanlara, komitacılara prim vermez. Bu millet nihayetinde değerlerini hiçe sayanı hiçe sayar. Bu coğrafyada bin yıldır yaşayan Anadolu insanı bu topraklarda devletin ne demek olduğunu çok iyi bilir. Devleti idare edenler yanlış yapsalar da, millete zaman zaman zulme varan haksızlıklar etseler de, devletsizliğin hepsinden kötü olduğunu bilir.
Toplum hafızaları önemlidir, her ne kadar Türk toplumunun hafızasının son derece zayıf olduğu iddia edilse de gerçek pek öyle değildir. Toplumun hafızasına yer eden olaylar, düşünceler, kanaatler öyle kolay yoldan oluşmazlar. Toplum hayatı için uzun süren ve etkili olan hususlar toplum hafızasına yer eder. Devletin baba olarak toplum hafızasında yer etmesi de böyledir. Anadolu insanı için devlet “baba”dır. Türk halkı devletini baba olarak görmüştür –tüm aksi propagandalara rağmen hala öyle görmektedir- baba ailenin koruyucusudur, eve ekmek getirenidir, düzeni sağlayanıdır. Bu sebeple bizdeki devlet kavramı Batılıların state veya government kavramlarından daha derinliklidir.
Devlet baba tabiri, başta liberallerimiz olmak üzere, modern batı paradigmaları ile düşünen tüm kesimlerimizde terk edilmesi gereken bir düşünce olarak lanse edilmektedir. Devletin otoriter tarafına vurgu yapıldığı söylenmektedir. Devletin toplum tarafından bir yetki devri ile veya toplumsal sözleşme ile kurulduğu, istenildiği zaman bu yetkinin alınabileceği yahut toplumsal düzen için gerekli olduğu şeklinde Batıda Devlet felsefesi hakkında görüşler ileri sürülmüştür. Bunlar son derece önemli, büyük düşünürlerin üzerinde kafa yorduğu ve muhakkak bilinmesi ve değerlendirilmesi gereken düşüncelerdir. Ancak kendi toplumumuzun devlete verdiği değeri, bunun arka planında yatan felsefi ve ahlaki değerleri kavramadan bu toplumu anlamak mümkün değildir. Devletin baba olması, baba gibi güçlü, otoriter bir söylemin ülkemizin demokratikleşmesine engel olduğu iddia edilmektedir ama bu devletin toplum için olduğu, halkına hizmetkar olduğu, düşüncesine karşı değildir.
Son seçimlerde, toplumun devletine olan bu kanaati tekrar gün yüzüne çıkmıştır. Tabiî ki başta başbakan olmak üzere Ak Parti’nin yürüttüğü seçim kampanyası, başbakanın rakiplerine üstünlüğü, parti disiplini, PR çalışmaları, Ak Partinin iktidarı boyunca halka hizmetleri hepsi bir araya gelerek Ak Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’a büyük bir zafer kazandırmıştır. Ama son kertede bence aslolan bu toplumun derununda bulunan devlete yüklediği anlamda yatmaktadır. Millet devletine kastedildiğini düşünmüş ve buna rıza gösteremeyeceğini açıkça ifade etmiştir. Millet tabiri caizse babasını şantajla, baskıyla, parayla zorla istediklerini yaptırmaya çalışanlara Osmanlı tokadı ile cevap vermiştir. Babasını yaban ellere bırakmayacağını haykırmıştır.
Başbakanın doğru olarak anladığı ve balkon konuşmasında ifade ettiği husus şudur, millet Ak Partiye devlet içinde devlete karşı olanları, devletin bilgilerini yabancı istihbarat servislerine peşkeş çekenleri temizlemesi ve devleti tam bağımsız olarak bu ülkenin kendi evlatları ile yönetilir hale getirmesi için destek vermiştir. Bir anlamda devleti millete karşı kullananlardan kurtarması için oy vermiştir.
Bu millet devleti ile arasındaki uçurumu kapatmasıyla, ümmet için, tüm mazlumlar için, dünyaya yeni bir nizam vermek için kutlu bir yürüyüşe başlamıştır, bu yürüyüşte en önce devletini İslam ve millet düşmanlarından, kendi iktidarları için ülkeyi ateşe atmaktan sakınmayanlardan, milletin değerlerini alaya alanlardan, milleti ümmete ve tüm mazlumlara yabancılaştıranlardan kurtaracaktır.