Bu millet ne zaman kendi ayakları üzerinde durmaya başladı ise bu ülke üzerinde emelleri olan dış güçlerin müdahale etmesiyle sonuçlanan bir seri olaylar olmuştur. Mesela merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü üzerine suikast mi yoksa vadesiyle ölüm mü gibi sorular hala cevap bulamamıştır. Yada Eşref Bitlis paşanın şehit olduğu sabotaj sonucu düşen uçak kazasını hala açıklamak mümkün değildir. Veya 2007 yılı 29 kasım günü Isparta’da düşen yada düşürülen uçak kazası hala aydınlatılamamıştır. Ya da Araştırmacı yazar Aytunç Altındal’ın şüpheli ölümü veya Aselsan da çalışan mühendislerin arka arkaya sözde intihar etmeleri sonucu hayatlarını kaybetmelerinin perde arkası hala aydınlatılabilmiş değildir. Neredeyse hepsi faili meçhul olaylar olarak karşımıza çıkıyor. Yani Türkiye için önem arz eden proje veya görevlerde bulunan kişiler bir şekilde suikast sonucu hayatlarını kaybetmelerine sebep olmuştur diyebiliriz.
Sırayla gidersek Merhum Özal Türkiye’nin önünü açan bir lider olarak deyim yerindeyse ufkumuzu ve belleğimizi tozlaşmış raflardan alarak güçlü Türkiye olma yolunda önemli adımlar atmıştır. Zehirlenerek öldürüldüğü iddiaları hala aydınlatılamamıştır. Eşref Bitlis Paşa Terörle mücadele konusunda başarılı mücadele verirken Güneydoğuda bulunan Çekiç güce karşı tutum ve söylemleri neticesinde şüpheli bir uçak kazası sonucu hayatını kaybetmiştir. Isparta’daki uçak kazası yine diğerleri gibi cevapsız sorularla dolu şüpheli bir kaza olarak hala aydınlatılabilmiş değildir. Bu uçak kazasında ülkemizin Nükleer Fizik konusunda uzman bir ekibin neredeyse tamamının hayatını kaybetmesi olayı daha ilginç hale getiren başka bir anlam da içerir.
Bu kişilerin ülkemizin Nükleer araştırmalarında çok önemli görevleri olmaları ve Türk Hızlandırıcı Merkezinin Teknik tasarımı ve Test Laboratuarının kurulması ile ilgili çalışmalar yapmak üzere Isparta’ya gidecek olmaları bu heyetin önemini iyice artırmaktadır. Tüm bu çalışmalar elim bir uçak kazası sonucu sekteye uğratılmak istenmiştir. Kaza hala aydınlatılamamış bir olay olarak durmaktadır.
Yine Aselsan’da çalışan mühendislerin arka arkaya sözde intihar etmeleri ve yine bu mühendislerin Türkiye için önem arz eden bir Projede çalışmaları önemlidir. Bizim uçaklarımızın yazılımları ABD, İngiltere veya İsrail uçaklarını düşman olarak algılayamadığı için bu ülkelerle havada savaş kabiliyetimiz yoktu ve bu mühendislerin çalışmaları sonucunda F 16 savaş uçaklarının yazılımlarını çözerek artık bu devletlere karşı havada savaş kabiliyetini kazandık. Bu mühendislerin iki ya da üç ay arayla arka arkaya intihar etmeleri o zamanlarda tartışma konusu olmuş ve yine aydınlatılamamıştır.
2013 yılında hayatını kaybeden Araştırmacı yazar Aytunç Altındal’ın hayatını kaybetmesi de önemlidir. Ve bir yazısında Masonik teşkilatlar ile ilgili araştırma yapanların hepsinin ortak özelliği ağır hastalanarak ölmeleridir dediği satırlar okuduğum andan itibaren beni etkilemiş ve merakımı artırmıştır. Yazar kitaplarında Masonik teşkilatlar ve en önemlisi Fettulah Gülen Terör örgütüne olan söylem ve araştırmaları sebebiyle tehditler aldığını defalarca zikretmiş ve ölümü halinde ölümünün araştırılmasını vasiyet etmiştir bu hafta haberler de Aytunç Altındal’ın yardımcısının Fetö üyesi olması haberi yazarın ölümü ilgili şüpheleri artırmaktadır.
Cumhurbaşkanımız Erdoğanın Davos da One minute söyleminden sonra gezi ayaklanması, 17-25 Aralık, Mit Tırları, Temmuz darbe girişimi ve Batılı devletlerin aleni bir şekilde Türkiye düşmanlığı yapmaları ve bu olayların artık daha hızlı bir seyir takip ederek ülkemizin ayağa kalkmasını engellemek istediklerini göstermektedir. Dış güçlerin doğrudan veya dolaylı Sayın Erdoğan’a suikast yapmak istediklerini ve denediklerini biliyoruz. Sayın Erdoğan’a suikast planlayanların boş durmayacağı ve tekrar tekrar deneyeceklerini unutmamak gerekir. Oyun kuranların oyunlarını bozacak akıl ve gücü yüce Allah bu devlete ve Millete bahşetsin.
SAYGILARIMLA