Ülkemizde ve çevremizde meydana gelen ve devam etmekte olan olaylar karşısında kaygılanmamak mümkün mü?
İçeride ve dışarıda var olan bütün şer odakları, ülkemiz, insanımız için yapacakları her türlü faaliyetler için ittifak ettiklerini görüyoruz.
Bu ittifakın sebep olduğu her türlü yıkıcı ve kanlı faaliyetler yüreğimizi yakıyor. Geleceğimiz adına kaygılanıyoruz.
Yararlı ve iyi işleri yapmak, ülkenin kalkınması, insanlarımızın refahı ve mutluluğu için sarf edilen bütün çalışma ve gayretlerin uzun zaman aldığını/alabileceğini yaşayarak görmekteyiz.
Yapılan bütün iyi işler, kazanımlar sizi umutlandırırken, bir bakıyorsunuz, bütün gayret ve emeklerinizi boşa çıkaran olaylarla karşılaşıyorsunuz.
“Su uyur, düşman uyumaz” gerçeğini asla unutmamak gerektiğini bir kez daha anlıyoruz. Her zaman hazır olmak gerektiğini ecdadımız bize tecrübelerinin bir özeti olarak sunmuş.
Barış dini İslam, barışı tesis etmek, korumak, caydırıcı etkisini etkinleştirmek için hazır olmamız gerektiğini ve kurallarını açıkça ortaya koymuştur.
Savaş istemiyorsan, savaşın gerektirdiği şartlarda hazır olmak, dinimiz ve kadim kültür geleneğimizin gereğidir.
Müslümanın korkması, endişelenmesi, ümitsizliğe kapılması doğru olamaz. Daima ümitli olmak, müsbet düşünmek durumundadır.
Fert olarak, birliğimizi, dirliğimizi, bütünlüğümüzü korumak için yapmamız gereken her türlü çalışma ve fedakarlığı yapmak zorunda olduğumuzu unutmadan, gerekenleri gerektiği zamanda yapmamız gerekir.
Tek başıma ne yapabilirim, bütün bu kaos için ne etkim olabilir (!?) diye düşünmek “abesle iştigal”dir.
“Deniz yıldızı” hikayesini bilirsiniz. Tekrar hatırlatmakta fayda vardır. Fert olarak gösterilen her türlü çaba ve gayretin önemini bize çok güzel örneklemekte.
“Deniz o kadar dalgalanmış ve kabarmıştır ki, deniz kestaneleri sahile vurmuş, yaşam ortamlarından koptukları için yaşam savaşı vermekteler. Sudan uzaklaşan deniz yıldızlarının çırpınışlarını gören sorumluluk sahibi bir genç, büyük bir gayretle, deniz yıldızlarını alıp alıp denize doğru fırlatmaya başlamış.
Bu durumu uzaktan gören bir adam, merakla sahile gelerek gencin çabalarını yakından görünce, kendi düşüncesi doğrultusunda genç adama akıl vermeye çalışır.
-Bak delikanlı, binlerce deniz yıldızı aynı durumda. Tek başına yapmaya çalıştığın çaba neyi değiştirecektir?
-Evet doğrusun. Ama; - elindeki deniz yıldızını göstererek- bunun için çok şey değişecektir.”
Hani; Hz. İbrahimin yakılması için harlanan Nemrud’un ateşine su taşıyan karıncanın “Hiç değilse tarafım belli olsun” gerçeği de yol gösterici bir anektot olarak hatırlanmasında/hatırlatılmasında fayda vardır.
Beşer ve yaratılmış olduğumuzu unutarak, dünyaya ve yaratılmış nizama düzen verme iddiasında bulunmak ne kadar zavallılık.
Yaratanı unutarak devreden çıkarmak, öyle düşünmek, hesap yapmak, gerçeklerden kaçmaktır.
Bütün olumsuzlukları ortadan kaldırmanın yolu, yeniden toparlanmak. Olayların seyrine göre tedbirleri almak, gereken çalışmaları yapmaktır.
Olayların arka planını iyi okumak, okumaya çalışmak gerekir. Terör olaylarının, sınır ötesinde var olan gerçeklerin kimlerin işini kolaylaştırdığını, kimlerin işine yaradığını iyi okuyarak, karşı duruş ve mücadelemizi ona göre yapmamız gerekir.
Kur’an-ı Kerim bu hususla alakalı bize ne ifade ediyor:
“Onlar tuzak kurup oyunlarını oynamaya devam etmekteler, oysa onların bütün oyunları ve düzenleri Allah’ın bilgisi dahilindedir. Kafirlerin planları dağları yerinden oynatacak kadar güçlü olsa bile asla başarıya ulaşamazlar.” (İbrahim 46)
Olayların sonucunda meydana gelebilecek neticelerin, hakkımızda hayırlı olması/olabilmesi, bizim “niyet ve amellerimiz” ile doğru orantılı olacağından şüphemiz olmamalıdır.
Hakkı kaldırmak, adaleti tesis etmek kastıyle yapılacak her türlü çalışma, aleyhimize kurulan bütün tuzakların boşa cıkmasına vesile kılacak olan Allah’a şükürler olsun.
ŞEHİTLERİMİZE:
“Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor.
M. Akif Ersoy
DUAMIZ:
Rabbim, yüreğimizi yakanları Kahhar ismi şerifinle kahru perişan eyle. Şüphesiz ki sen dualarımızı kabul edensin.