Nasıl anılırdı Anadolu ? ‘Güzel atlar ülkesi’ miydi? Evet evet özellikle Kapadokya deyince o yılkı atlarının büyüleyici yolculukları gelir akıllara mesela. Bide at denilince bu milletin hafızasında beliren şey bir hayvandan ötesidir.
Şimdi nasıl anılacak peki? ‘Kayıp atlar ülkesi’ mi denilecek? Esaretten kurtaracağız diye toplanılan atlar kayıplara karışmış gibi görünüyor.
Belediyeler arası transfer olan atların akıbeti belirsizliğini korumaya devam ederken diğer atların bir kısmının telef olduğu bir kısmının da sahiplendirildiği ile ilgili açıklamalar var. Tabi kime nasıl sahiplendirildiler kaçı hayatta bilemiyoruz.
Ama bine yakın atın ortada olmaması durumu daha büyük kayıplarımız olduğunu gösterdi bize. Canlılarla ilgili hassasiyetleriyle her fırsatta hükümete yüklenen hayvan severler kayıp… Ne olduğunu anlamadan dinlemeden kucaklarında kazlarla fotoğraflar çekinerek kaz dağlarını kurtaran (!) hassas ünlülerimiz de kayıplar.
Bizde hassasiyetler neye göre değerlendiriliyor? Ağaç kesildi, yakalım yıkalım… Aaaaa bizim parti kesmiş susalım… Hayvanlar kayıp, sokaklara çıkalım… Aaaaa bizim belediye kaybetmiş susalım…
Değerlerimizi neye göre savunuyoruz?
Karşıt görüşten olduğumuz kim ne yaparsa yapsın haksızken, aynı görüşten olduğumuz kim ne hata yaparsa yapsın doğrudur anlayışı sorunlu bir anlayış değil mi?
El ele verip atlar nerde diye sormamız gerekmiyor mu?
Adalarda faytonlara koşulduklarında, kötü koşullarda ağır yükler çekiyorlarken onlar için kamuoyu oluşturulduğu gibi yine bir ağızdan bu işe bir dur dememiz gerekmez mi?
Kayıp atlar ülkesi diye anılır mıyız bilmem. Ama kayıp hassasiyetler ülkesi oluyoruz hızla buna eminim.
Gelin yeni bir başlangıç yapalım. Hep birlikte doğruya doğru, yanlışa yanlış diyelim bundan sonra.
…
Tam kapanma umuyorum ki faydalı olur… Tatil bölgelerinden gelen görüntüler içimizi burkuyor. Esnaf, emekçi, emekli, öğrenci tam kapanmaya uyarak ekonomik sıkıntıları pandemi mücadelesinin başarısı için sırtlarken, yıldızlı otellerde harala gürele eğlence bu mücadele garibanın sırtında devam ediyor algısı oluşturuyor.
Bunaldık, daraldık, istiyoruz ki yine dostlarımızla kahvelerde, kafelerde hasbihal edelim. İstiyoruz ki yine gönül rahatlığıyla restoranlarda yemek yiyelim. İstiyoruz ki yine maskesiz mesafesiz günler gelsin. O zaman az daha sabredelim, az daha yasaklara uyalım…