Konya’daki Baro seçimlerinin elle tutulur hiçbir tarafı kalmadı. Ne tarafına el atsanız elinizde kalıyor. Bir tarafta, hemen hemen her konuşmasında, her mitinginde, basının karşısına her geçtiğinde, her toplantıda “paralelle mücadeleyi” gündeme getirip mücadelesinin tüm gücüyle devam edeceğini söyleyen Liderleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuda ne kadar hassas olduğunu hala anlayamamış AK Partililer, diğer tarafta işi inada bindirmiş gibi görünen ; “benim açıklamamın ne önemi var, beni bilen biliyor kimseye bir şey anlatmak zorunda değilim, benim kalbim temiz, gözlerime bakan ne demek istediğimi anlar” edasıyla hala bu konuda sessizliğini koruyan Fevzi Kayacan.
Kayacan’ın 17 ve 25 Aralık Operasyonlarının ne anlama geldiği konusundaki düşüncelerini! HUDER ilan etti, İl yönetimi tefsir etti, partililer izah etti, tüm hukuk camiası yorumladı; bir tek kendisi bir tek açıklama getirmedi. Sanıyorum Işid meselesi hallolduktan sonra Obama, İskoçya’nın bağımsızlık meselesi hallolduktan sonra da İngiltere kraliçesi Elizabeth de yorumlayacak bu konuyu ve biz bu açıklamalardan sonra bile hala Kayacan’ın düşünceleri konusunda bir fikir sahibi olmayı başaramayacağız.
Yazarımız Hamdi Bağcı’nın ısrarla üzerine gitmesine hatta “sürenin dolmasına saatler kala” hala en küçük bir girişimde bulunulmaması ya bu konunun ciddiyetinin anlaşılamamış olmasından, ya da vatandaşı bilgilendirmekten kaçınılmasından “yani vatandaşın kendisinden” kaçışın bir göstergesi. İnsanın fikri bağımsızlığı vardır elbet. Ne isterse onu düşünür ve inanır, Ne isterse ona meyleder. Ama siz bir fikrin, bir hareketin birlikteliğine talipseniz onlarla en sağlıklı şekilde iletişime geçmeli ve samimi bir diyalog içinde olmalı değil misiniz? Bu işin küçük kısmı ki sadece Fevzi Kayacan’ı bağlıyor. O seçimlerde sadece kazanır, ya da kaybeder…
Buyurun Cenaze Namazına…
Bir de işin daha büyük kısmı var ki o da buzdağının görünmeyen kısmı gibi, suyun altında sessiz sedasız ama sürprizlerle dolu bir şekilde bekliyor. Ahmet Sorgun ve Ak Parti il yönetiminin ve bu konuda sessizliğini koruyan ilçe yönetimlerinin ve diğer önde gelen tüm isimleri ilgilendiren kısmı. Adalet ve Emniyet başta olmak üzere bilumum bütün bürokraside ki “paralel tehlikeye” karşı sürekli tayakkuzda olunması için uyaran Cumhurbaşkan’ı ve Başbakan’ın, - daha operasyonlar için ne düşündüğünü dahi ilan etmemiş, etmeye yeltenmeyen, ilan etmek için bir girişinde bulunmayan, ilan etmek için herhangi bir düşüncesinin bile olmadığını sessizliğiyle göstermeye çalışan bir kişiyle – birlikte hareket edilmesini nasıl göreceklerini nasıl değerlendireceklerini tahmin etmek için bir siyaset bilimci olunmasına ne kadar gerek var bilemiyorum. Siyasette bazen düz ve basit düşünmek gerek. Çıkar fikirlerinizi söylersiniz, inanan inanır, inanmayan yorumlar. Üstünüzden bütün yükü atarsınız ve İnsanlar sizi destekler ya da desteklemez. Bu, bu kadar basit olmalıyken, açıkladı açıklamadı, aslında şunu söylemek istemiş ti, vermek istediği gerçek mesaj şuydu vs. uzatmaya, te’vil ve tefsir yapmaya lüzum yok.
Hayatta her şey hem matematiktir, hem matematik değildir. Bu konuya göre değil, kelama göre değişir. Seçimlerde birileri kazanır ya da kaybeder. Bu işin matematik kısmı.
Ama demokrasi öyle enteresan kavram ki, her seçimde “sonuç ne olursa” olsun her zaman kazananlar ve her zaman kaybedenler olur. Bu kuram baro seçimlerinde de kendini gösterecek gibi görünüyor.
Sonuç ne olursa olsun, süreç böyle işlemeye devam ederse, kaybeden tek kişi olacak.
Ve onunla birlikte birkaç kişi daha…
Ve her cenazenin arkasından olduğu gibi biraz yas biraz ağıt… Buda işin matematik olmayan kısmı…