Bir yarıştır almış başını gider insanoğlu oysa insanlar yarışsa ; ama çatışmasa, daha güzel olmaz mıydı hayat?
Evet olurdu elbet Olmadı ama merhameti kuşanan kalmadı . Kayboldu merhamet bu sınavda ... Diyeceksiniz belki ''ama bu, bu dünyanın gerçeği değil. '' Bu dünya, bir imtihan dünyası; imtihanın bir lâzımı olarak, çok yanlış şıklar da yerleştirilmiş. Hayır-şer, hidayet-dalâlet, aydınlık-karanlık iyi ve kötü iç içe konulmuş.Tâ ki Elmas ruhlar ile kömür ruhlar ayırt edilsin. O yüzden, henüz ete kemiğe bürünmemişken her ruh Elest Bezmi’nde “Rabbimiz Sensin” diyerek âlemler Rabbine söz verdiği halde, sınanmanın bir lâzımı olan ‘yanlış şıklar’ı çoğaltmak için habire çabalayan İblis nice nice ruhları kandırıp yere çakmanın telaşında. Böyle olunca da, dünya ruhların daha da yükseklere daha da sür’atle çıkabilmek için hayırda yarıştığı bir yer olmanın ötesinde, âlî ruhlar ile denî ruhların çatıştığı bir yere dönüşüyor canlar İblis Âdem’in peşinde, Kâbil Hâbil’in. Her İbrahim’in bir Nemrud’u var, her Musa’nın karşısına bir Firavun çıkıyor.
bir kasavet manzarası çıkıyor şu âlemde karşımıza malesef Ve daha önemlisi Küfrüne inad zırhını geçirmiş kimileri var ki; kalbleri taştan bile daha katı...
Ya hırsına yeni düşmüş, ya ‘olursa benim ile olur’a kilitlenmiş, yahut ucundan tadıverdiği dünyalığa dalıp bir makam, masa ve menfaat peşine düşebilmiş nice imanlı kişinin dünyasında da bir katılık, bir gerginlik, neredeyse yumuşamamaya yemin etmiş bir taassup hâkim aynı şekilde..
Biri mü’mini hiç sevmiyor; öbürü kendisi gibi düşünmeyen mü’mini sevemiyor.
Ama yumuşamamaya yemin etmişler gibi...
Biri diğerinden habersiz olsa bile; biri dışarıdan, öbürü içeriden iç dünyalarımızı altüst etmeye ahdetmiş gibiler sanki.
Kâfirler mü’minlere kötülük ediyor; mü’minlerin bazısı mü’minlerin bazısına kötülük ediyor malesef ve bu döngü hiç değişmiyor .
Kötülüğe uğrayan mü’minlerin iç dünyasında ise bir derin hesaplaşma. Bir yanda kabardıkça kabaran bir öfke, ‘ulan haddini bildireceğim şimdi onun’ diye diye kalb damarlarını zorlayıp dışarı çıkmaya çalışıyor.
Merhamet, bu yüzden güç oluyor işte.
Merhamet su gibi nüfuz ediciydi oysa hava gibi latif, ipek gibi yumuşak ve mermi adar delicidir. Merhamet, kabaran öfkenin yanında zayıf gibi görünse de, su gibi, hava gibi, kurşun gibi güçlüdür. Merhamet nice imana açılmaz denilen kalbi açıp, nice teslim olmaz denilen kalbi teslim alabilir.
Sözün kısası, bir yarışmadan öte, bir çatışmanın içinde yaşıyoruz.
Onlar, bizi öfkelendirip, öfkemizle öfkelerini büyütmek istiyorlar; öfkelendirerek bizi yenmeyi hedefliyorlar.
Ama biz onları yeneceğiz... Onları öfkemizle değil, merhametimizle yeneceğiz. Çünkü biliyoruz, merhamet güçtür; ama yine biliyoruz ki, merhamet güçtür!