Kardeşlik ve Arkadaşlık Hukuku

İpek Özkayaalp

Değerli kardeşlerim,

Allâh-ü Teâlâ bizleri çeşitli ibadetlerle mükellef kılmıştır.

Bu ibadetlerden bir tanesi de Müslümanların birbirini sevmesi, kardeşlik ve dostluk duygusu içinde olmalarıdır.

Biz bu kardeşlik akdini ne ara ve nasıl unuttuk?

Bu ahid, eşler arasındaki nikâh kadar olmasa da iki kişi arasında çok önemli bir bağdır.

Kardeşlik ve arkadaşlık hukuku diye bir kavram var.

Çevremize baktığımızda bu kavramın içinin ne kadar boşaltıldığına şahidiz. İnsan artık kendisini, yalnızca kazancın gözetildiği, menfaate dayalı arkadaşlık bağlarının kurulduğu, dünyevi bakış açısının hakim olduğu bir zaman dilimi içerisinde yaşıyor olarak görüyor. Bu aynı zamanda güven hissine de ciddi bir zarar veriyor.

Toplumun huzuru bile kardeşlik hukukuna uymak ve bu sorumlulukları taşıya bilmekten geçer.

Eğer bizler birbirimize karşı saygı ve sevgiyi (bir Müslüman olarak) gerektiği şekilde gösteremezsek, bölünmüş bir vücut oluruz. Oysa bizi biz yapan kardeşlik hukukudur. Bunu gözeterek uygularsak ve yaşarsak, karşılıklı münasebetlerimiz ahenkli olur ve bir millet, bir ümmet olarak birbirimize kenetlenir, toplumda huzuru sağlarız.

“Şüphesiz mü’minler birbiri ile kardeştirler; öyle ise dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltin, Allâh’tan sakının ki rahmetine mazhar olun.”

(Hucurât Sûresi/ 10.Âyet)

Belden gelen değil, yoldan gidendir

Allâh-ü Teâlâ’nın buyurmuş olduğu kadar güzel ve üstün bir kardeşlik yoktur. Aynı ana ve babadan kan bağıyla doğmuş olanlar arasında bile fikir ve çıkar ayrılıkları oluyor, miras için birbirleriyle çatışmalar yaşanıyor. Bu da bize, beş parmağın beşinin birbirine benzemediği atasözümüzü hatırlatıyor.

O sebeple Allâh’ın buyurduğu kardeşlikle hiç aynı olur mu?

(Tabi kan bağı olup da çok güzel kardeşlik yaşayanların sayısı hiç de az değildir)

Bu kardeşlikte, gerek amel yönünden ve gerekse itikat yönünden hiçbir surette ayrı gayrı yoktur. Bunun için “Belden gelen değil, yoldan gidendir” denilerek hakiki kardeşliğin mânevi ehemmiyeti bariz bir şekilde bildirilmiştir.

Kendimize, birbirimizi Allâh rızası için sevmeyi gâye edinmeliyiz.

Vefâlı ve ihlâslı olmalı, kardeşlik hukukumuzu korumalıyız. Sevgide sebât etmeyi ve arkadaşa olan bağlılığı sadece yaşarken değil, ölümden sonra da devam ettirmeliyiz. Onun (ailesi) çocukları ve arkadaşlarıyla irtibatı kesmemeliyiz. Geride kalanlarını emanet bilip, sahiplenebilmeliyiz.

Sevgi dünyevi olursa, ölümden sonra kesilirse gayretler boşa çıkar ve kısır kalır. Arkadaşa olan sevgide vefasız davranmak ve o arkadaşlığı kesip atmak ancak ve ancak şeytanı çok sevindirir. Allâh için birbirini sevenlerin en büyük hasetçisi şeytandır.

“Kullarıma söyle, en güzel olan şeyi konuşsunlar, şüphesiz ki şeytan aralarını açmaya uğraşıyor.”

(İsrâ Sûresi / 53. Âyet)

Oysa kardeşlik hukukunda selam vermek, yardımda bulunmak ve iyilik yapmak sevaptır. Çünkü sonunda muhabbet olur.

Hediye vermek sevaptır, kalpleri yumuşatır.

Bu hukuk çerçevesine baktığımız zaman, terazinin öbür kefesinde dostluğu, muhabbeti, kardeşliği, sevgiyi sarsacak şeyler de günahtır.

İnsanoğlu sevapları bir kenara bırakıp günah işlemeye ne kadar da meyilli ve bu konuda da ne kadar inatçıdır. Gıybet günah, iftira daha büyük günahtır. Dedikodu yapmak, birisini çekiştirmek, iki kardeşin arasını açmak ve bunun üzerine kafa yormak da ancak iblisliktir.

Kusursuz dost arayan dostsuz kalır

Dünya üzerinde kusursuz hiçbir fert yoktur. Aynı zamanda mutlaka birtakım yanlışları da vardır. Bakış açımızı, Allâh için sevmeyi başarırsak değiştirebiliriz. Aksi takdirde sürekli kusur ararız. Hata ve kusur düşünmek, bulmak ancak münafıkların meşguliyetidir. Bir Müslüman kardeşi için kalbinde daima iyilik ve güzellik bulundurur ve o yönde düşünür, hürmet, sevgi besler.

Toplumumuza baktığımızda insanlar menfaat meselesinden dolayı birbirine adeta düşman olduklarını görüyoruz. Elbette ki olumlu örnekler de var ancak öyle bir vahşi mücadelenin içerisindeyiz ki, insanlık kargaşa içinde yuvarlanıp gidiyor.

Farklı ideolojiler insanlara hiçbir şey katmadığı halde bu ideolojik mücadeleler maalesef devam ediyor. İnsanları sadece menfaat çizgisinde buluşturan bu ideolojiler bireyde ve toplumda bir içtenlik oluşturmadığı için çabuk dağlıyor, düzen bozuluyor ve (toplumda derin yaralara sebep olan, toplumun enerjisini boşa harcatan) çatışmalara sebebiyet veriyor.

Memleketimizde kardeşi kardeşe düşman ettiler. Oysa biz bu âlemlere rahmet olarak gönderilen son Peygamber’in etrafındaki Müslüman topluluğuyduk.

Acaba bu memleketin bu hale gelmesine sebep olan nedir?

Bunun yegâne sebebi Allâh’tan uzaklaşmak, ahireti ve kardeşlik hukukumuzu unutmaktan başka bir şey değildir.

Allâhu Teâlâ bizi yolunda daim eylesin, birbirimizle muhabbetli eylesin. Gönüllerimizi birbirimize cem ve telif eylesin. Günahlardan uzak daima rızasına kazanacağımız sevaplı işlerde ve fiillerle ömrümüzü geçirmeyi nasip eylesin.

Âmin.

Saygı ve duâ ile…