Kardır yağan üstümüze geceden,
Yağmurlu, karanlık bir düşünceden,
Ormanın uğultusuyla birlikte
Ve dörtnala dümdüz bir mavilikte
Kar yağıyor üstümüze, inceden.
Kış bastırdı, tertemiz bembeyaz kar güzel ülkemizin dört bir yanını annesinin kucağına yapışan evlatçasına sarıp sarmaladı.
Güneşli günler çoktan geride kaldı. Ne yazıktır ki insanoğlu güneşli günler için bugün hava güzel ifadesini kullanırken karlı günlere güzel demezler. Rabbin gönderdiği kar nimetini şehrinde gördüğüne şükretmez; Mersin, Antalya,Adana gibi deniz seviyesindeki sahil şehirlerine kar yağmadığını bilmez.
Üniversiteye başladığım ilk yılı hatırlıyorum. Öyle bir kar yağmıştı ki, Adana'da yaşayan ve karla henüz bu yaşına kadar tanış(a)mamış arkadaşlarım sevinçten çığlık atmışlardı. Onların kar izlerkenki coşkusu bizim onları izlerkenki şaşkınlığımızla aynıydı.
Bilimsel açıdan baktığımızda kar, kristal çeşidi olmasına rağmen hepsi altı köşelidir. Kar tanelerinin kristal yapıları birbirinin tıpa tıp aynısı değildir. Mikroskopla büyütülen kar taneleri üzerinde yapılan araştırmalarda, kristal yapıları birbirinin aynı olan iki kar tanesine rastlanmamıştır. Kar kristalleri üzerinde ilk araştırmaları yapan Amerikalı Wilson Bentley, gördüğü muhteşem sanat karşısında adeta büyülenmiş ve elli yıl boyunca sürekli kar kristali fotoğrafı çekmiştir. Elde ettiği 6000 resim içinde kristal yapıları birbirinin aynı olan iki kar tanesine rastlayamamıştır. Daha sonraları diğer bilim adamlarının sürdürdüğü çalışmalar neticesinde şimdiye kadar kar tanecikleri arasında aynı büyüklükte, aynı şekilde ve aynı sayıda su molekülü ihtiva eden iki kristal bile bulunamamıştır.
Ne kadar etkileyici değil mi? Birbirine hiç benzemeyen sonsuz sayıda tanecikler gökyüzünden yeryüzüne iniyor. Hem birbirlerine hiç çarpmıyor hem de her birini bir melek indiriyor. Üstelik üzerine yağdığı bölgede hiçbir boşluk bırakmıyor. Titiz bir sanatkar eliyle aynı mekanda her yere aynı kalınlıkta; sokak lambasının üstünden evlerin sarnıçlarına kadar kuş yuvalarının içinden her bir yaprak tanesinin üstüne kadar her yeri örtü gibi örtüyor. İlahi güçten başka kimin kudreti yeter böylesi bir olaya? Bembeyaz karı seyre doymak tefekkürün en güzel örneği değil de nedir?
Gökten inen kar tanesi yere inene kadar diğerleriyle birleşse başımıza kaya gibi düşse nice olurdu halimiz? Ya beyaz olmasa da siyah olsa her yer kapkara olsa kimin içi açılırdı? Tanecikli ve birleşmeye uygun yapısı olmasa çocuklar kış eğlencesi kar topu savaşı yapabilir, kardan adam önünde poz verebilir miydi?
Yazımın epigrafına kondurduğum Ahmet Muhip Dıranas şiirinin bir diğer kıtası şu şekilde:
Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam!
Uyandırmayın beni, uyanamam.
Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,
Allah aşkına, gök, deniz aşkına
Yağsın kar üstümüze buram buram…