An geçmiyor ki iletişim araçları tarafından mesajlara maruz kalmayalım. Evdeyken, adımımızı dışarı attığımızda, markette, kafede, okulda her yanımız artık mesajlarla çevrili. Yeni medya araçlarının gelişmesiyle bu mesaj bombardımanı daha da arttı. Her anımız iletişim mesajlarıyla abluka altında. Peki insan beyni bu kadar mesajı algılayıp yorumlayacak kapasiteye sahip mi derseniz tabi ki hayır. Aslında kapitalizmin de yapmaya çalıştığı tam bu noktada devreye giriyor. Maruz kaldığımız tüketim mesajları bizi bir süre sonra tepkisiz, sinmiş ve tek tip bireye çeviriyor. Biz mesajlara tepki veren değil artık her söyleneni kabul eden, kolay koşullanır hale geliyoruz. Çünkü kapitalist dünya böyle istiyor ve bunu da yaparken medyayı en büyük güç olarak kullanıyor.
Hepimiz ürünleri hizmetleri artık fonksiyonel faydasından değil sağladığı haz için tüketiyoruz. Bundan 15 yıl önce iPhone'suzluktan ölen bir hastaya rast gelmedik diye biliyorum. İşte bu noktada kapitalizmin bize ballandıra ballandıra sunduğu tüketim kültürü bizi sarıyor. Dünyadaki insanların beklentileri neden hep birbiriyle aynı oldu, neden hepimiz aynı şeylerden haz duyar ve haz duyduklarımızda ayrışır olduk. Çünkü tüketimin devam etmesi ve paranın dönmesi için egemen para kaynağı ülkeler bunu istiyor. Yoksa güç kaybolur ve hakimiyet gider.
Medya bir yandan tüketim kültürünü bize aşılarken bir yandan da eğlence kültürünü işliyor. Neticede biz çevremizde olup bitenlere tepkisiz, duyarsız sadece tüketmeye odaklanmış bireyler oluyoruz. Geçtiğimiz günlerde yapılan bomba saldırılarında kapitalizmin etkisini bir kez daha gördük. Gücü elinde bulundurmak isteyenler bir yandan ülkenin çeşitli yerlerinde bomba patlatırken bir yandan insanların korkularına karşılık tüketimi sunmaktan geri durmadılar.
İstanbul Beyoğlu'nda yapılan bombalı saldırının ardından insanlar evlerine kapandı ve günlerce dışarıya çıkmadı. Paranın dönmediğini gören sermayenin krize çözümü ise alışveriş merkezlerinin güvenli olduğuna yönelik açıklamalar yaptırmaları oldu. İnsanlara “dışarı çıkmayın ama alışveriş merkezlerine gidin, oralar güvenli” odaklı mesajlar gönderdiler. Tabi alışveriş merkezlerinin kampanyalarını da söylemeden geçemediler. Kısaca hem insanlarda korku yaratarak güçlerini gösterdiler hem de al bu korkunu alışveriş merkezinde tüketerek engelle, mutlu ol dediler. Peki çözüm ne? Çözüm medya şirketlerin güdümünde olduğu sürece bireysel farkındalıkla hareket etmek. Tabi bunu yapabilecek oran kaç orası da ayrı bir tartışma konusu.
AVM’ler kapitalizmin katedralleri. Bütün tüketim AVM’ler üzerinden dönüyor. Oralarda bombanın patlamama sebebi güvenlik kontrolünde olması değil, kapitalizmin kontrolünde olması. Onlara göre ülkelerde her ne olursa olsun ama insanlar tüketmekten asla vazgeçmesin.
Bakın, bugün markalar bizi tüketime öyle bir bağlı hale getirdiler ki tüketimin azalmasını sağlayacak en ufak bir şeye izin vermezler. Size markalara ne kadar bağımlı hale geldiğimizi anlatan son bir veri ile yazıyı noktalayalım. 2012 yılında dünyada bir saniyede satılan iPhone telefon sayısı saniyede doğan bebek sayısını geçmiş durumda. Saniyede doğan bebek sayısı 4.2 iken, saniyede satılan iPhone sayısı 4.6’ya ulaşmış durumda. Hal böyleyken kapitalist dünya tüketime zarar verecek bir eylem izin verir mi?