Polisiye filmlerin unutulmaz repliklerinden biriydi “kanun namına dur” emri ya da “seni kanun namına tutukluyorum” vurgusu. Yeşilçam sinemasında ne sık duyardık Cüneyt Arkın’dan ve ne kadar hoşumuza giderdi filmin sonunda kötü karakterin yakalanması.
Çok şey gibi filmler de değişti; çoğunlukla filmin kötü karakteri karşısında kahramanımız masumun, garibin, haklının yanında olur, onları korur kollar ve kanunu uygular idi. Şimdilerde filmin baş kahramanı kanun kural tanımayan, aykırı ve sıra dışı tiplerden oluşuyor. Bu karakterler “racon” kesiyor, posta koyuyor, ağır argo kelimeleri sanatmış gibi söylüyor, ulu orta adam vuruyor, olmadık yere kavga ediyor ve dahası…
Bıçkın ve uçarı tipler, öfkeli ve kontrolsüz kişilikler sözüm ona afili “racon sahneleri” ile çoğu gencin idolü ve rol modeli oluveriyor. Ayıpladığımız ve hor gördüğümüz birçok tutum ve davranış normalleştiği gibi özenilen yaşam şekli haline geliyor. Tarih boyunca haramiler, yol kesiciler, eşkıyalar oldu lakin bu çağda olduğu kadar bu tür kişi ve davranışlar taltif edilip güzelleme görmedi.
Yakın zamana kadar mahallede bir genç böyle bir yola tevessül etse, ona buna sataşsa ahali mustarip olurdu. Gencin kendisi de dahil olan biteni hoş görmez, ayıptır denilip örtülürdü. Kolluk kuvvetleri devreye girer o gencin ıslah ve terbiyesine bakılırdı. Reklam edilmezdi, hor ve hakir görülürdü. Genel geçer bir yargı oluşturmak niyetinde değilim lakin durumun bu minvalde olduğunu samimi vicdanlar teslim eder kanaatindeyim.
Televizyon ve sinemanın parlattığı bu kötü karakterlerin topluma yansıması ile ilgili derin bir sosyolojik araştırma ve tahlil elzemdir. Diğer yandan kanun namına dediğimiz şey gözle görünmeyen ama hem fiziksel hem manevi gücü bulunan bir kuvvet. Önce masumu korumak gibi bir ilkesi olduğu kesin sonra “kanun dışı” işleri yapanı yakalamak, ceza vermek ve rehabilite etmek gibi bir sorumluluğu da var. Mesele de burada başlıyor; her türlü kanun kural ve yasa… Bunları hiçe sayarak, pervasızca ve bile isteye bunların muhalifine davranmak “kanun namına” durmayı gerektiriyor.
Kanaatim diyerek ön alayım lakin son zamanlarda kanunu hiçe sayarak özellikle toplumsal yaşamda vurduğu vurduk, kırdığı kırdık hezeyanıyla dur durak bilmeyen bu racon delikanlılığı revaçta. Umarım bu tespit sadece benim şahsi kanaatim olarak kalsın. Öte yandan trafikten tutun da eğlence mekanlarına, sokaktan tutun da apartman hayatına kadar böyle kişiler çoğaldı gitti. “Dur” bilmiyor, “yapma” diyene kafa tutuyor, “bak kanun vardan” korkmuyor.
Güvende hissetmek insanın en çok ihtiyaç duyduğu duygulardan biri. Böylelikle toplumda bir huzur ve güven ortamı oluşur. Sınır tanımayan ve sadece kendini haklı gören, istediği her an şiddete başvurmayı çıkar yol gören bir yaklaşım en çok bu hissi zedeliyor.
Bunlardan daha tehlikeli ve vahimi ise bu “racon delikanlısı” abilerin yaptıklarını bir film kahramanı edası içinde tamahmış gibi övüne övüne anlatmaları. Polise kafa tutmanın, nezarette bir iki gün kalmanın, kavga ettiği adamı hastanelik etmenin reklam olduğu bir racon var şimdilerde. Nitekim “bu dizideki kahramanlar tamamen hayal ürünü” dense de taltif ve teşvik gördükleri de gerçek.