KAN VE ZULÜM GÖLGESİNDE BAYRAM

Gökhan Darılmaz

Mısır halkının uğradığı, 3 Temmuz’ da başlayıp giderek artan zulüm, Ramazan Ayını farklı hislerle geçirmemize neden oldu. Dualarımıza açlıkla, savaşla, ölümle imtihan edilen kardeş bir Müslüman ülkeyi daha ekledik.

Özelde de Mısır’da yaşanan hadiseye yabancı değiliz. Onların halinden bizim kadar anlayacak başka bir millet herhalde yoktur. Nede olsa Cumhuriyet tarihimizde defalarca darbe, pek çok muhtıra gördük. Seçimle başa geçenler, silah zoruyla indirildi. Bir başbakanımız arkasındaki milyonlar hiçe sayılarak darağacına gönderildi

Kısacık demokrasi tarihimizde post moderninden siviline kadar her çeşit girişimle karşılaştık. Bu nedenle Mısır’da ki olayların Türkiye’yi bu denli etkilemesini yadırgamamak lazım. Gerçi insani değerlere sahip olan, bir parça vicdan taşıyan herkes konuya duyarlı olmalıdır.

Fakat tepkiler ve diğer ulusların yaklaşımı tam tersi boyutta. Bütün dünyanın seyrinde “darbe” yaşanmasına karşın, gören gözlere inat susan diller  bir türlü “darbe” diyemedi.

Onların bu denli duyarsızlığı Mısır’ı büyük bir istikrarsızlığa ve belirsizliğe itti.  Şiddet günden güne artarken demokrasiye el koyan ordunun huzur ve güveni sağlamaktan daha önemli işleri olduğunu da gördük.

Darbeden hemen sonra Refah sınır kapısı kapatıldı. Arkasından da Filistin’i dış dünyaya bağlayan tüneller ordunun eline geçti.

Mısır’da yaşananlara dair altını çizmemiz gereken diğer bir konu da Mursi’ye karşı yapılan eleştirilerin ve protestolarında darbe yiyerek meşruluklarını ve geçerliliklerini kaybetmesidir. Çünkü seçilmiş bir yönetime karşı hiçbir eleştiri ya da protesto, o hükümete karşı darbeyi meşrulaştıran neden olamaz.

Ayrıca Mursi’nin bir yıllık iktidarı sırasında meydana gelenler incelendiğinde darbenin alt yapısının hazırlandığı görülecektir. Sık sık elektrik ve gaz kesintileri yaşanarak benzin kuyruklarının oluşturulması, ekonomideki belirsizlik ve işsizlik gibi birçok etmenle halk bunaltılmıştır. Darbeden sonra ise sanki sihirli bir değnek değmiş gibi bu sıkıntılar hemen çözülmüştür.

Her şey bu kadar netken tüm dünya üç maymunu oynaya dursun Mısır genelde  insanlık için özelde de Müslümanlar için adeta bir turnusol kağıdı görevini yapmıştır.

 Yapılan tartışmalarda da hadisenin ahlaki- insani boyutunu tamamen dışarıda bırakarak “ihtimallere göre” yorumda bulunmuşlardır.

Batı Dünyası ise kendi neden olduğu bu karışıklığa Müslüman Aleminin duyarsız kalmasından son derece hoşnut. Nede olsa onlar, iktidarlarını şekillendiremediği ülkeleri farklı planlarla  güdümlerine almak istiyorlar.

 Eskiden bunun için sadece silahlı kuvvetleri, kalemşorları ve  “monşerleri” kullanıyorken şimdilerde halkın bir kesimini farklı gerekçelerle kışkırtarak hatta ellerine silah vererek diğer mazlum halka yada kolluk kuvvetlerine saldırtıyorlar.

Şöyle bir incelediğimizde tablo ne kadar tanıdık değil mi?. Çünkü bugün Mısır’da dün ise İstanbul’da yaşananlar  aynı yöntemin farklı versiyonlarıdır.

Mısır’da katliamın başı Sisi rahatlıkla halkı kışkırtıcılığa, şiddete davet edebiliyor.  Bizde de Gezi Parkı olaylarında polise uygulanan “ORANTILI !” saldırıyı gerçekleştirenler ve buna alkış tutanlarda aynı yöntemi kullanmışlardır.

Mazlumların çığlıkları gök kubbede yankılanırken elbette ki insanlık tamamen ölmemiş tüm değerlendirmeler ve tavırlar gayri insani, ilkesizce ve vicdansızca yapılmamıştır.

Başından beri duruşunu net bir şekilde sergileyen başta Sayın Başbakanımız ve bazı diğer siyasi parti liderleri gereken hassasiyeti göstermişlerdir.

Yaşananlar karşısında Kitab-ı Kerim’in uyardığı ve bizlerin sık sık tefekküre sürükleyen ayette de çarenin kendimizden başkasında( Rad suresi 11. Ayet )olmadığı belirtilmiştir. Üstelik sadece dua etmek, temennilerde bulunmak yeterli değildir.

Konuyu gündemde tutmak ve insanlara hatırlatmak adına  bir yerlerde yazı yazmak, medyadan özellikle de sosyal medyadan faydalanmak da kafi gelmeyecektir.

Bizlere düşen mazlumların acısının sonlanacağı güne kadar her gün artan bir dirençle Müslüman kardeşlerimizin yanında olup, maddi ve manevi  olarak kol kanat germektir.

   İnancım ve beklentim şu ki hiçbir zulmün ebedi kalmadığı gibi Mısır’daki darbede ilelebet sürmeyecektir. Hatta Mısır halkının duruşu Arap baharıyla diktatörlükten kurtulmuş olan Müslüman ülkelere de örnek olacaktır. Ancak bundan öncekilerde olduğu gibi, bu saldırganlığın hesabı bir gün Ortadoğu halkları tarafından sorulacaktır.

Orucun , iftarın, sadakanın ve daha nice güzelliklerin bayramla birleşmesine sayılı günler hatta saatler kaldı. Yardımlaşmanın arttığı bu günlerde fitre ve zekatlarımızı dağıtırken  İhvanı unutmayalım.

Bende bu vesileyle tüm okuyucularımın Ramazan Bayramını kutlayarak hayırlı bayramlar diliyorum. Temennim başta Mısır olmak üzere tüm Müslüman dünyasından alacağımız  güzel haberlerle bayram  yapmamız.

Hayırlı işlerinizde başarılar diliyorum.