Meşhur hikâyedir: Ormanın yeni kralını seçimle belirleme kararı alınır. Kurt da aday olur. Tilkinin yönlendirmesiyle kurt seçimin sosyal medya üzerinden yapılması gerektiğini düşünür ve oylama sosyal medyada gerçekleştirilir.
Tabii ki tilkiyi yanına alan kurt galip gelir.
Aslanın bütün bunlardan haberi yoktur. Kurdu tahtına yayılmış oturuyor olarak görünce, kurdu ve yardımcısı tilkiyi bir pençe darbesiyle yere serer.
14 Mayıs seçimleri bana bu hikâyeyi hatırlattı…
Sosyal medya üzerinden seçim yapanlar ve kamuoyu yoklamalarını bu mecradan yürütenler 14 Mayıs seçimlerinde yine ‘yanıldılar’.
Birkaç şirket haricinde sonuçları toplumla yanlış paylaşmış ve herkesi kandırmış olmalarına rağmen bazı ‘yoklamacılar’ pişkin pişkin sırıtıyorlar.
Kamuoyu araştırmaları eğer şartlarına uyulursa, objektif davranılırsa ve gerçek neticeyi elde etme amacı güdülürse % 100’e yakın netlikte netice verir.
Yolu, yöntemi bellidir…
2+2 gibi bir işlemdir araştırma yapmak.
Oysa ülkemizde, özellikle kritik seçimlerde hep yanıldı anlı şanlı kamuoyu araştırma şirketleri.
İnsanın aklına gelmiyor değil, bunlar toplumu yönlendirmek için mi yalan yanlış anketleri paylaştılar acaba, diye?
Bir Avrupa ülkesinde olsa toplumu ve tabii ki siyaseti yanıltan şirketler 15 Mayıs günü dükkânı kapatır, sırra kadem basarlardı.
Bizimkilerde böylesi bir ahlaki olgunluğu beklemiyoruz ama en azından çıkıp, özür dileseler ve ‘biz de tahmin edememiştik bunun böyle olacağını’ deseler her şeye rağmen belki ‘anlayabilirdik’.
Bunu yapmadılar, yapmayacaklar.
Fakat herkesi kandırmaya çalışmanın bir karşılığı olması da gerekiyor(du).
Seçimin galipleri yanıltıldı; mağluplar daha fazla yanıltıldı.
Seçmen, ülke içi ve dışındaki herkes kandırıldı.
Bunlar layüsel, kutsal Hint öküzü mü?
Demokratik bir toplumda kamuoyunu yanıltmanın da bir sorumluluğu bulunmalıdır.
Bir daha nasıl bakacaklar bu toplumun yüzüne?
Şu anda toplum 28 Mayıs’a odaklandığı için bu sorunun cevabı kısa süre içinde verilmeyecek.
Ancak seçimden sonra bu yönde bir sorgulama mutlaka yapılmalıdır; hem de kamuoyunun gözü önünde.
Bu şirketler sadece seçim zamanı araştırma yapmıyorlar. Sair zamanlarda bakanlıklar, belediyeler, şirketler, sivil toplum, hatta TÜBİTAK ve üniversiteler için de araştırma yapıyorlar.
Yani kamu kaynaklarıyla kamuoyu yoklaması gerçekleştiriyorlar.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu bu boyutu mutlaka araştırmalı, Sayıştay konuya ilişkin olayın mali boyutlarını ortaya koyan bir inceleme gerçekleştirmelidir.
Seçim döneminde doğru tahmin yap(a)mayan bir kuruluş, diğer dönemlerde ve farklı alanlara ilişkin araştırmalarında acaba hangi ölçüde objektif ve güvenilir bilgi verebilir?
Büyük ölçüde kamu kaynaklarıyla varlıklarını sürdüren bu kuruluşlar yapay bir algı oluşturarak resmen Toplum ve Siyaset Mühendisliği yapıyorlar.
Sosyal medyaya hiç girmedim bile…
14 Mayıs öncesinde ve akşamında oluşturulmaya çalışılan havayı unutmuş değiliz.
Toplumu kandırmanın da bir cezası olmalı...
‘Bunlar ticari şirketlerdir ve bizim görev alanımız dışındadır’, denilerek geçiştirilmesi mümkün değil.
Sonuçta borsa spekülasyonu yapıldığında nasıl birileri çıkarak soruşturma yapıyorsa, siyaset ve toplumsal veriler çarpıtıldığında da birileri çıkmalı ve hesabını millet adına sormalıdır.
Kamu kaynaklarını çarçur etmenin, kamuoyunu yanıltmanın bir karşılığı olmalıdır…