İş hayatı iki iklimden oluşur. Bu iklimlerden biri kamu sektörü, diğeri de özel sektördür.
Her iki iklimin de iki temel unsuru vardır: İşveren ve işgören.
Kamu sektörünün işvereni, mâlumunuz olduğu üzere devlettir. İşgören ise memurdur, işçidir, sözleşmelidir ve geçici personeldir.
Özel sektörün işvereni ise özel bir kişi ya da kuruluştur. İşgöreni ise işçidir.
Yazımızın bundan sonraki bölümünde hem kamu sektörü hem de özel sektör işgöreni için ‘insan’ kavramını kullanacağız.
Şunu baştan ifade edeyim ki, aşağıda yer vereceğim hususlar, bütünüyle şahsi kanaatimden ve bireysel tecrübeden ibarettir. Yer verdiğimiz hükümler hiçbir bilimsel çalışmanın ürünü değildir.
Kamu ile özel sektörü, bütün yönleriyle kıyaslamaya bu sütunlar elbette yetmez ama birkaç kavram ile sınırlı olarak kıyasa başlayalım.
Kamu sektörü, insanın vaktini satın alır.
Özel sektör ise, insanın emeğini ve kâbiliyetini satın alır.
Kamu sektörünün satın aldığı zamanın sınırı bellidir ve belli bir değeri vardır. O değer biçilerek insanın maaşı belirlenir.
Kamu sektöründe emek ve kâbiliyete kıymet verilmez.
Hatta diyebiliriz ki, emeğini bütünüyle ortaya koyan bir insan, diğer insanlar için kötü bir örnektir ve kamu sektöründe buna müsaade edilmez. Bunlar, istenmeyen(!) insanlardır.
Kamu sektörüne sadece vaktini satan insanın, emeğine kıymet verilmediğini görmesi, bütün gayretini uzun süre sergilemesine imkân bırakmaz.
Gayretini esirgemeyen insanın zihnini, ‘elâlemin enâyisi ben miyim’ sorusu, kısa süre içinde işgal ve iğfal eder. Vaktini satanın gözü saatte iken, emeğini ortaya koyan insanın gözü zamanla eserden uzaklaşır ve onun da gözü saate kayar. Kadranda kayan akrep ve yelkovan, onun için zamanla sevince dönüşür.
Kamu sektörünün satın almadığı, yani para vermediği, iltifat etmediği bir diğer kıymet kâbiliyettir.
Kâbiliyet, kamuda husumet celbeder ve düşmanlık sebebidir. Kâbiliyetlinin kıdem alması, pek rastlanılan bir durum değildir. Kâbiliyetli insana, kâbiliyetini kullanarak kurumuna kuvvet vermesine müsaade edilmez.
Buna rağmen, yine de kâbiliyetini kullanmaya çalışırsa insan, haddini bildirmek için sıraya geçenleri saymaya vakit bulamaz ve yaptığı yanlışın(!) farkına varır.
Kıymet verilmeyen kâbiliyet zamanla alışkanlığa mahkûm olur ve üzeri küllenir.
Düşmanlık celbeden kâbiliyet, küllenmeye niyetli değilse, kamudan uzaklaşır ve hürriyetine kavuşur.
Kamuda vakit, her şeyin önündedir. İşgören vakit satar, işveren vakit alır. Devlet, satın aldığı vaktin karşılığını az ya da çok öder. Vaktin karşılığı olan maaşın, bir gün bile şaşması vaki değildir, maaşlar vaktinde ödenir.
Özel sektör, işgörenin vaktine değil, emek ve kâbiliyetine para verir. Verdiği para, emek ve kâbiliyetin karşılığı mıdır, bu tartışılır ama özel sektör vakte para vermez.
Kimi zaman vaktinde de para veremez. Maaşların geciktiğini söylemeyen işçi var mıdır?
Kamu sektörünün satın aldığı vaktin, belli bir sınırının olduğunu söylemiştik. Özel sektörün satın aldığı emek ve kâbiliyetin ise sınırını çizebilmek o kadar kolay değildir. Sınırı belli olmayan emek ve kâbiliyete değer biçmek mümkün değildir.
Özel sektör işvereni, geçen zamana değil, ortaya çıkan esere göre değerlendirme yapar. Eserin oluşumunda emek ve kâbiliyetin olduğunu bilir ve işyerinde gayretli ve kâbiliyetli insanları istihdam eder.
Özel sektör, emek ve kâbiliyetin karşılığını verir mi?
Vaktine para vermediği insanın maaşını vaktinde verir mi?
Cevapların yönü bellidir ama bu yazının yönü o cevaba dönük değildir.
Tespitimizi tekrar edelim: Kamu sektörü, insanın vaktini satın alır ve maaşını vaktinde öder. Özel sektör ise, insanın emek ve kâbiliyetine para verir ve zaman zaman vaktinde maaş vermez, veremez.
Hükmümüzü de verelim: Vaktin, emek ve kâbiliyet ile kıymetli olduğuna inanan insanlar, vakitlerini boşa geçirmek istemiyorlarsa, kamu sektörüne vakitlerini satmamalıdırlar. Bu insanlar, Merhum Mehmet Zahid Kotku (r.a) Hocamızın tavsiyesi olan, “kamuda çalışmaya talip olmayın, ayın on beşinde aldığınız maaşlar, sizin, Allah’a olan inancınızı zayıflatır” düsturunu da zihinlerinin bir köşesine yerleştirmelidirler.
Emek ve kâbiliyetine yeterli karşılığı alamadığını düşünen insanlar ise ne kamu sektöründe ne de özel sektörde işgören olmamalı; bunlar kendi işlerini kurmalıdırlar.
Ne zaman ki, kamu sektörü, insanın vaktine değil emek ve kâbiliyetine kıymet vermeye başlarsa; ne zaman ki, özel sektör, vaktine kıymet vermediği insanın emek ve kâbiliyetine yeterli karşılığı vaktinde vermeye başlarsa, bizi bekleyen günler, düğün bayram günleri olacaktır.
Kurtuluşumuz buradadır.