Kamu davranışı kontrolörü olarak STK’lar ve Sendikalar

Şenol Metin

Türkiye gibi ülkelerde siyaset bürokrasi ilişkisi her zaman netameli olmuştur. Siyasetin vesayet altında olduğu bir Türkiye devralan AK Parti, iktidarının başlarında bir çatışma dönemi yaşamış, 2007-2008’de zirveye çıkan bürokrasinin siyaset üzerindeki hegemon konumu ve siyaseti baskılama kapasitesi 2007-2008’den itibaren görece gerilemeye başlamış, 2010 referandumundan sonra bürokrasi kontrol altına alınmış,  15 Temmuz 2016 hain FETÖ kalkışması sonrasında ise bürokrasinin tam itaati sağlanmıştır. Ancak bizim gibi Kara Avrupa'sı ülkelerde bürokrasi çok güçlüdür. Ülkenin en nitelikli insan kaynağını kullanması ve devlet bilgisine sahip olması nedeni ile Bürokrasi, siyasetin karar alma mekanizmalarını etkilemekte hatta çoğu zaman doğrudan nüfuz etmekte, siyaset kurumunu baskılamaktadır. Siyaset kurumu, gerçekten egemen olmak istiyorsa bürokrasiyi dengeleyecek mekanizmalar kurmak zorundadır, bürokrasiden gelen bilgileri kontrol edecek, yeniden değerlendirilecek mekanizmalara ihtiyacı vardır. İşte alan STK’ları ve sendikalar burada devreye girmektedir. Özellikle memur sendikaları…

Sendikalar, bürokrasi ile benzer insan kaynağına sahiptir. Bürokrasiyi güçlü kılan devlet bilgisine erişebilme kapasitesine sendikalar da sahiptir. Bu sendikaları nevi şahsına münhasır bir STK olarak farklılaştırmaktadır.

Siyaset kurumu, bürokrasiden gelen bilgilerin kontrolünü STK’lar ve sendikalar üzerinden gerçekleştirerek bürokrasinin manipülasyon kapasitesini düşürebilir.

Asıl önem verilmesi gereken husus ise, siyaset kurumu, bürokrasiyi dengeleyecek mekanizmalar kuramadığı takdirde, askeri güç üzerinden olmasa bile yetenek, kapasite ve etkinlik üzerinden bürokrasi siyaseti baskılayacak, siyasetin statüsü ikincilleşecek, etkisizleşecek, bir süre sonra da siyaset itibarsızlaşacaktır. Bu durumda bürokrasinin hegemon konumu pekişecek, bu ise zaten doğasında var olan kibri büyütecektir.

Azgınlaşmış kibir ile siyasetin üretmiş olduğu meşruiyet alanını hoyratça kullanan bürokrasi, süreçte siyaseti yok sayan o kadar çok eylemde bulunur ki…

Medyaya manşet olan gösterişe dayalı harcamaların da, neopotizmin de arka planında bu kibrin ürettiği hoyratlık bulunmaktadır.

Yine bu hoyrat kibrin yönettiği bürokrasi, bazen makam odası için, bazen de makam aracı için şatafata, gösterişe dayalı harcamaları ‘itibardan tasarruf olmaz.’ söylemi ile meşrulaştırmaya çalışabilmektedir. Üstelik bu neopotizm ve şatafata dayalı harcamaların kamu vicdanında yarattığı infialin bedelini ne yazık ki siyaset kurumu ödemektedir. Bu bedel nedeni ile siyaset kurumu, bürokrasiyi dengeleyecek mekanizmalar kurmak zorundadır. Bu denge mekanizmalarının kurulmasında sendikalar ile alan STK’ları kritik rol üstlenebilir. Tabi bu rolün ifası için sendikaların ve alan STK’larının ‘Kamu Davranışı Kontrolörü’ rolünü içselleştirmesi gerekir. Bu rol çerçevesinde yanlış yapan, amme vicdanını yaralayan uygulamalara imza atan bürokrat ifşa edilmeli, yanlış uygulama deşifre edilmelidir.

Bu süreç ilk başlarda sendikalar ile bürokrasi arasında bir çatışma üretse de siyaset kurumunun bürokrasiyi dengeleyebilmesi için başka seçeneği yoktur.  Siyaset kurumunun bu süreci iyi okuması ve yönetmesi gerekmektedir. Siyaset kurumu süreci yönetebilirse alan STK’ları ve sendikaların baskı grubu gibi çalıştığı ve nispeten çatışmalı dönem ardından bürokrasi, birlikte çalışmayı öğrenecek ve birlikte çalışma kapasitesini geliştirecektir.

Alan STK’ların ve sendikaların kamusal davranış kontrolörü işlevini yerine getirirken yapmış olduğu açıklamaların medyada manşet olmasını, siyaset kurumunun negatif bir tavır olarak algılamaması önemlidir. Bu manşetlerin bürokrasiyi daha sağlıklı davranmaya iten bir baskı süreci olarak değerlendirilmesi halinde bürokrasi kendine çeki düzen verecek, siyaseti yıpratan uygulamalardan kaçınacaktır. Böylelikle toplumsal meşruiyeti artan siyaset kurumu, bürokrasi üzerinde tam bir hakimiyet kurabilecektir.

Bir ikaz;

İLKSAN gibi, 50D Araştırma görevlileri gibi pek çok sorun alanında bürokrasinin siyasete büyük maliyet ürettiğini biliyoruz. 2023 sonrası kariyer planlarının da etkisi ile bazı bürokratik aktörlerin, önümüzdeki dönemde daha büyük maliyetler üreteceğini ifade etmek kehanet olmayacaktır. Özetle;

Siyaset kurumunun, alan STK’ların ve sendikaların baskı grubu olarak çalışmasının teşviki ardından ikinci aşamada bürokrasinin alan STK’ları ve sendikalar ile birlikte çalışma zeminini, ortak aklın tecessüm edeceği mekanizmaları tesis etmesi gerekmektedir. Bu çerçevede yönetim kurullarında, denetim kurullarında, senatolarda sendika temsilcilerinin katılımının sağlanması katılımcılık, şeffaflık ve hesap verilebilirliği mümkün kıldığı gibi ayrıca iyi yönetişim örneği olacaktır.

Son söz;

Bürokrasinin meşruiyet hassasiyetini en çok taşıyan kesimi, islami kimliği belirgin bürokratlardır. Buna rağmen kötü örneklerde olmuyor değil. İslami kimliği belirgin bürokratların neopotizmi, şatafata dayalı harcamaları ve kibri amme vicdanını yaralamakta, ADİL DÜZEN iddiamızı örselemektedir. Ve hiç kimsenin bu iddiamızı örselemeye hakkı yoktur.