Gönül ki bütün sıkıntıların, gamın, kederin, üzüntünün yurdudur.
Bu kalp makamı, toprağın her şeyi saklayışı gibi kendini mekân bilir Hüzne
Gökyüzü, hâli nasıldır bilmez toprağın. Kederli mi vuslata gebe mi?
Yağmuru dokundurur yüzüne. Doluya esir eder. Fırtınaya bırakır toprağın filizlerini . Yıldırım olur düşer kalbine yeryüzünün. Sesini çıkartamaz toprak. Ağlayışını da, gürültüsünü de gazabını da sinesine çeker. Sonra güler gökyüzü. Yedi renge bürünür . Mavi keder alır sonra , güneş banyosuna bırakır kendini. Bulutlar da gölgelenir. Ne var ki toprak taşmak üzredir ne zaman ağlayacağı bilinmez gökyüzünden. O ki sel olur akar, nereye varacağını bilemez. Toprağın bendlerini yıkmakla kalmaz, yılların emeğiyle kendisine bir barış eli gibi uzanan dalları yer ile yeksan eder. Yemyeşil gözlerini kaybeder de toprak yine de sesini yükseltmez gökyüzüne. Bütün sıkıntılarına katlanır gökyüzünün. Ondan ne gelirse gelsin, ne düşerse düşsün üzerine hayır diyemeyeceğini bilir. Sabrıyla yön bulur kendine. İnsanın kalbi de toprak gibidir. Dost bildiklerinin her eziyetine her zulmüne, ayak oyunlarına sabreder. Bu kabulleniş sıkıntıların hafifliğinden değil kalbin acıyı kendine yurt edişinin sonucudur. Bilirsiniz ; bedenin başka hiçbir uzvu bu yükü kaldıramaz çünkü. Kalbin her an hareket hâlinde oluşu ve ve her çarpışı bir acıyla muhabbet ettiğinin işaretidir. Toprak gibi her an büyür. Başını yükseklere kaldırır bir ağaç gibi. Dost kucağını açıp hâlin nasıl olursa olsun yine de gel hele nefes al diyebilen insan yanımızdır. Biliriz ki hdostun cefasıyla hemhal olmanın dostu dost kılan en büyük erdem olduğunu hissedebilendir dost. Dostun işi dostunun kalbine kendini bırakabilmektir. İster hüzün olsun ister tebessüm; karşı kalbin nasılsa bu acıya ve sevince katlanabileceğini bilebilmektir. Böyle dostlar dost başına ... Kalın efendim sağlıcakla ...