Yoldaşlar kelam ve kalem ehli, yol Anadolu; bu halde yolculuk da naif ve keyifli. Yol Amasya, yol Tokat; iki güzel Anadolu şehri. Yol arkadaşları; yazan, çizen, söyleyen, okuyan, okutan bir avuç gönül ehli. Tertipleyen de Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi olunca seyahatin kıymeti, değeri, güzelliği katlanmış oldu.
Seyahat, yola çıkmak, görüp bilmek, tanımak ve araştırmak hem bir inanç meselesi hem de çok mühim kültürel faaliyetlerden biri. İlmi ve akademik kaygılar şöyle dursun alimler, erenler, ozanlar, şairler, yazarlar ve çizerler sık sık yolculuğa çıkmış, heybesini kendi nasibince doldurmuş vakti gelince de heybedekileri kâh öyküye, kâh şiire, kâh resme müziğe dökmüş. Diğer yandan mazisi ve tarihiyle, coğrafyası ve kültürüyle envaiçeşit zenginlikler yurdu Anadolu köşe bucak seyahat edilmek için nasıl da mümbit ve münasip…
Dememiz o ki Anadolu’nun bu güzel köşelerinden ikisini biz de Yazarlar Birliği’nin davetlisi olarak ziyaret etme şansına sahip olduk. Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi ağustos ayının son haftası, çeşitli nedenlerle kısa bir ara verdiği gezi tertiplerine yeniden başladı. Bu vesile ile yazar, şair, tarihçi, akademisyen ve gazeteci dostların çoğunlukta olduğu güzide bir topluluk bu yolculukta bir araya geldi.
Yazarlar Birliği “Yazılacak çok şeyimiz var” diyor, doğru söylüyor. Bu ülkeye, bu coğrafyaya, bu toprakların insanına dair, aşka ve sevgiye dair, geçmiş ve geleceğe dair yazılacak pek çok şey var. Hele Anadolu hele yurdum, vatanım… Dün yazmışlar burada yaşayanlar; taşa toprağa yazmış, mimarisiyle yazmış, sanatıyla, zanaatıyla yazmış, kanıyla gözyaşıyla yazmış. Onlar yazmış ki bugün biz bu toprakların evladı yazılanları okumak için özgürce seyahat edebiliyoruz.
Kalem ehlinin, yazı erbabının yeri ve kıymeti hakkında söz sarf etmek beyhude kalacaktır. Yazarların, şairlerin, düşünürlerin taltif, takdir, tebrik edilmeleri her şeyden önce bulundukları cemiyet, vakit ve fikir dünyası ile ilgilidir. Bulunduğu çağa ve yarınlara sadra şifa ve gönle merhem sözler onların kaleminden çıkacaktır. Hal böyle olunca söz erbabına yapılacak hizmetin esasen “cemiyetin” kendisine yapılmış olacağı da derkenar olarak düşülebilir.
Velhasıl, Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi bu yıl “Amasya, Tokat’a Gidiyoruz” serlevhası ile üç günlük bir seyahat tertip etti. Gerek tarihi ve coğrafyası gerekse kültür birikimi ve gelenekleriyle iki güzel Anadolu şehrinin tercihi yerinde idi. Şahsım da dahil hemen herkes dönüş yolculuğunda bu tercih için ziyadesi ile memnun olduğunu ifade edecekti zaten.
Sabah saatlerinde başladı seyahat ve o saatlerde belli oldu yolculuğun nasıl keyifli ve dolu dolu geçeceği. Nezaket ve incelik “şükür” dönüş saatine kadar devam etti. Bu da bu cemiyete has olsa gerek. Yol arkadaşınız mürekkep yalamış, okumuş, yazmış, görmüş geçirmiş söz erbabı olunca sohbetin de tadı o cihette ilerliyor. An oluyor bir dörtlük yazılıp okunuyor, an geliyor kadim bir tarihe gidiyorsunuz. Bir güzel anıyla tebessüm ediyor, ikram edilen hoş bir türküyle hatıraları yad ediyorsunuz.
Yazarlar Birliği Konya Şubesi başkanı Ahmet Köseoğlu’nun açılış konuşmasıyla revan olunan yol samimi ve sıcak bir iklimde başladı ve öyle nihayet buldu. İnce ve güzel düşünülmüş birçok detay, yolu hafifletirken, zamanlama konusundaki hassasiyet ziyadesiyle tatmin ediciydi. Yolu kendine has ve nadir kılan şeyler az değildi; kadim beş başkanın da bu yolculukta bulunması bence bunların en hoş olanı idi.
İstikamet Amasya ve Tokat olunca sohbetin rengi, muhabbetin tadı da bu çizgide oluyor. Tarih kokuyor, gelenek görenek kokuyor, sanat oluyor baktığınız yerler, mimaride bir detay, bir konakta hat, diğerinde taş baskı ve dahası…
Amasya bir yanda Tokat diğer yanda; tarihini bir kalem ehli, sanatını bir akademisyen anlatıyor. Türküsünü bir şair söylüyor hikayesini bir yazar dile getiriyor. Baktım durum bu minvalde, ben de “fotoğrafçı gözüyle baksam ne kalırdı bize” sualine cevap aradım. Şahsımızı tanıyıp aşina olanların malumudur; nitekim fotoğraf sanatı ile meşguliyet var serde.
FOTOĞRAFÇI GÖZÜYLE AMASYA VE TOKAT
Şehzadeler Şehri Amasya
Şüphesiz bir şehri diğerlerinden ayıran en önemli iki şey; tarihi ve coğrafyasıdır. Bu iki hususiyet mimariden giyimine, ikliminden kültürüne derin izler ve tesirler bırakır. Amasya, belki de Yeşilırmak demektir, en azından görsel anlamda bir fotoğrafçının dikkatini ilk çekecek şey budur. Daha şehre girince fark ediyorsunuz Yeşilırmak’ın şehre kattığı karakteri. Bir yerde su varsa suya göre şekil alırsınız, en azından fotoğraf çekiminde böyledir.
Su yansıtır, gece başka gündüz başka siluetler verir. Durgun olduğunda rengi farklı coştuğunda değişmiştir. Bir de suya yansıyan objeler tarihi ve kültürel varlıklarsa fotoğrafçı için bulunmaz hazine olur. Amasya tam da böyle bir yer. Yeşilırmak boyunca uzanıp giden Yalıboyu Evleri günün farklı saatlerinde çok hoş pozlar veriyor izleyene. Işıklandırılma sayesinde geceleri suya vuran yakamozlar hele bir de mavi saatlerde fotoğraflanacak olursa enfes kareler çıkıyor.
Gerek Amasya gerekse Tokat oldukça eski yerleşim yerleri ayrıca birçok devlete, beyliğe başkentlik yapmış, serhat ve sancak olmuş. Belki de bu yüzden cami, medrese, han, hamam gibi büyük eserlerin yanında konaklar, evler, mescitler inşa edilmiş. Hazeranlar Konağı olarak bilinen klasik Osmanlı evlerinden olan ve müze olarak ziyarete açık yapının da biz fotoğrafçıları heyecanlandırdığı muhakkak.
Amasya’da fotoğraf makinenizle birlikte Yeşilırmak boyunca birçok tarihi mekâna yürüme mesafesinde ulaşmanız mümkün. Bunların başında 2. Beyazid Külliyesi görsel anlamda bolca fotoğraf verecektir. Zira hemen yakınında mevcut Arkeoloji Müzesi, Maket Müzesi sizi bekliyor olacak. Irmak boyunca farklı tarihlerde farklı tekniklerle inşa edilmiş köprülerin hepsinden yürümek hoş olacaktır. Kral Kaya mezarları, Kızlar Sarayı ve Harşena Kalesi de fotoğraf anlamında ender yerler.
Şehir meydanında sizi karşılayan saat kulesinin tarihini ve hikayesini öğrenmeden geçmeyin derim. Diğer yandan Amasya, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı bir şehir olarak yakın tarihimizin de canlı şahitliğini yapıyor. Millî Mücadele müzesini de bu bilinçle ziyaret etmek yerinde olacaktır. Yol üzerinde Bimarhane olarak hizmet vermiş Anadolu’nun ilk darüşşifası Sabuncuoğlu Şerafeddin Tıp ve Cerrahi müzesine uğramak ufuk açacaktır. Tüm bu ziyaretler esnasında Ferhat ve Şirin’in sevda hikayesini de hatırlamaktan kaçınmayın.
İpek Yolunun Güzel Şehri Tokat
Anadolu’nun, tarihi en eski yerleşim yerlerinden biri Tokat. Yemyeşil doğası, bereketli toprakları ve İpek Yolu’nun en önemli buluşma noktası. Dağı, ovası, suyu, havası bir yanda tarihi, kültürü, sanatı diğer yanda. Türkülere, şiirlere, öykülere, filmlere konu olmuş bu güzel şehir fotoğrafçılar açısından da eşine az rastlanır zenginlikte.
Yazarlar Birliği ile bir gün de olsa Tokat’a gelmek elbet çok özel ve anlamlı. Diğer yandan eğer Tokat’ı fotoğrafın güçlü diliyle anlatmak istiyorsanız bir iki güne sığmayacağı kesin. Binaenaleyh fotoğraf konusu olacak çok farklı mekanlar, mimari yapılar var lakin asıl mevzu Tokat’ta halen icra edilmeye devam eden el sanatları. Birçok şehirde kadim zanaat işleri, el sanatları artık ustaları ile birlikte kaybolup gittiler. Oysa yöreye has taş baskı işi devam ediyor. Tek başına taş baskı ve tekstil işleri bile fotoğraf anlamında bulunmaz bir kültürel hazine. Bedestende ve Taşhan olarak bilinen tarihi mekânda atölyeler, dükkanlar uğranılası yerler.
Tokat, uzun ve köklü bir maziye sahip. Hal böyle olunca şehre hâkim olan kim varsa kendinden eseler bırakmış. Yağıbasan Medresesi, Taşhan, Tokat Kalesi bunlardan sadece birkaçı. Özellikle mimaride detay fotoğrafları çekmek isterseniz Ulu Camii ve Mahmut Paşa Camii süslemeleri, taş işçilikleri, mihrap ve minberleriyle çok estetik görüntüler sizi bekliyor. Tokat merkezdeki Meydan Camii kapı girişi detayları ise başlı başına görsel bir zenginlik.
Tokat; erenler, ermişler dervişler şehri aynı zamanda. Bu bağlamda Mevlevihane’yi görmeden dönmeyin derim. Ayrıca kitabesi acımasızca kazınmış olsa da Tokat Saat kulesini kadrajınıza alın mutlaka. Eski Tokat sokaklarının ıslah esilmesi tarzında aslına uygun olarak tekrar şehre kazandırılan Bey Sokağını, Latifoğlu Konağını, Ulu Camideki kuş evini de fotoğraflamak isabetli olacaktır. Tarihi dokusuyla ihya edilmeye çaba sarf edilen Sulu Sokak iklimiyle sizi içine alacak. Şehir müzesinde tüm bu gezdiğiniz yerlere ilaveten şehrin tarihi seyrini örneklerle ve gerçek halleriyle görme şansınız da var.
Gün boyunca anca gidebileceğiniz yerlerden sonra eksik kalacaktır pek çok şey. Buna rağmen Yeşilırmak köprüsünü karşınıza alıp, çağlayan su sesi yanında bir bardak demli çay içmek yorgunluğunuzu alacaktır. Bu sırada çektiğiniz fotoğrafları incelerken “bu yetmedi, tekrar gelmek lazım Tokat’a” deme ihtimaliniz oldukça yüksek. Kısa gezi programında her iki şehrin de sadece merkezdeki yerlerini ziyaret şansımız olduğu düşünülürse, bu kısa vakte öyküsü uzun hatıralar kaldı.
Gerek Amasya gerekse Tokat, dün olduğu gibi bugün de cazibesini, şirin Anadolu şehri olma vasfını koruyor. Seyyahların, yazarların, çizerlerin, yönetmenlerin, tarihçilerin uğrak yeri olduğu kadar fotoğrafçıların da iştiyakla gelmek isteyeceği iki güzel şehir…
Bu vesile ile Türkiye Yazarlar Birliğine, tüm emeği geçenlere Konya Şubesi Başkanı Ahmet Köseoğlu Bey’in şahsında teşekkür etmeliyim. Fotoğraf ve yazı adına çok güzel iki gün geçirdim. Elbet yol arkadaşlarımızın, büyüklerimizin ve dostların yola kattığı değer nadide ve özeldir. Tadında, kıvamında, kıymetinde bir seyahat oldu doğrusu. Nitekim Tokat’ta gönlümüz kaldı.
AMASYA SAAT KULESİ
DEVECİLER HANI
TAŞ BASKI
TOKAT
TOKAT SAAT KULESİ
TOKAT ULU CAMİİ
YAĞIBASAN MEDRESESİ
YALIBOYU KONAKLARI AMASYA