Çok garip bir ülkede yaşıyoruz. Bir zamanlar Uğur Mumcu, bir mizah dergisinden nakil yaparak; “Türk vatandaşı; İsviçre Medeni kanununa göre evlenen, İtalyan Ceza Yasası'na göre cezalandırılan, Alman Ceza Muhakemeleri Usul Hukukuna göre yargılanan, Fransız İdare Hukukuna göre idare edilen, İslam Hukukuna göre gömülen kişidir” tanımını yapmıştı. Biz bu tanımın başına “Sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okuyarak doğduğunda İslam kuralları uygulanan” cümlesini de ilave edebiliriz.
Bugün benim vatanımda ezan ve kametle adı Hasan, Yusuf ve Süleyman konan insanımızın bir kısmı ömrünün sonuna kadar Hans, Joseph ve Salamon gibi yaşar. Kur’an ayetleriyle ve Rasûlullah ile alay eder. Öldüğünde de cami avlusuna getirilir ve kenarda bekleşen yakın akrabalarının bakışları altında bizim saf Müslümanlar tarafından cenazesi kılınarak İslam kurallarına göre Müslüman mezarlığına defnedilir.
Bir zamanlar “Tanrıyı da insan yaratmıştır” diyen, Yargıtay başkanlığı yapmış olan ve 1 Mayıs 1969’da ölen kemalist, laik, ateist İmran Öktem bile Ankara Maltepe cami avlusuna getirilmişti. Onun zındıklığını bilen vatandaşlar “Bu Allahsızın namazı kılınmaz” diyerek karşı çıkması üzerine imam Ali Güran namazını kıldırmayınca, o imama soruşturma açıldı. Bunun üzerine orada bulunan İsmet İnönü’nün ısrarına rağmen namaz kıldıracak hoca bulunamamış ve namazı Adalet eski bakanı Abdullah Pulat Gözübüyük’ün ağabeyi İzzet Gözübüyük kıldırmıştı.
Bu zındıktan sonra da Allah’a, Peygamberine ve İslam’ın mukaddeslerine hakaretler yağdıran daha niceleri aynı şekilde kâfirce hayat sürüp Müslümanca defnedilmişlerdir.
Geçtiğimiz günlerde Yalova Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi öğretim görevlilerinden Doç. Dr. Ebubekir Sifil, TELE1 programcısı Cüneyt Akman ile Sözcü yazarı gazeteci Yılmaz Özdil için Diyanet’e çağrıda bulunarak, “Öldüklerinde cesetleri camilerimize sokulmasın, cenaze namazları kılınmasın” dedi.
Daha sonra Ayasofya'nın "Baş İmamı" olan Prof. Dr. Mehmet Boynukalın da Twitter hesabından konuyla ilgili ayetleri paylaşarak Ebubekir Sifil’e destek verdi. Mehmet Boynukalın, Özdil ve Akman'ın Allah'ın ayetleriyle alay edip "küfre” girdiğini belirterek şöyle dedi: “Allah ile onun ayetleriyle, Peygamberiyle alay eden küfre girer; tövbe etmediği sürece... Küfrünü açıkça ortaya koyan tövbesini de açıkça ilan etmelidir. Dolayısıyla Ebubekir Sifil hoca doğru söylemiş. Ancak bendenizi asıl düşündüren şudur: İslâm diyarı olmasıyla övündüğümüz şu ülkede birilerinin İslam'a kolayca dil uzatabilmesidir. Allah Müslümanları aziz eylesin!"
Evet, İslam’ın bir izzeti vardır. İslam’a hakaret eden, O’nu alaya alan hiçbir mahlûkun leşi cami avlusundan kaldırılmamalıdır. Çünkü Yüce Allah, Hayat Kitabımızda şöyle buyurmaktadır: “Onlardan ölen birinin namazını sakın kılma, mezarı başında da durma! Çünkü onlar Allah'ı ve Peygamberini inkâr ettiler ve yoldan çıkmış olarak öldüler.” (9Tevbe:84).
Kur’an’da bu kadar ifade net olduğu halde Cüneyt Akman ve Yılmaz Özdil, dedeleri İmran Öktem’in yolundan giderek Allah’ın ayetleri ve Peygamberi ile alay edip İslamî değerlerle hayat tarzı kurmak istemeyi yobazlık ve gericilik olarak görmesi ve bunu bir inanç haline getirerek ömür boyunca dile getirip tevbe etmeden, imanını tazelemeden gitmesi durumunda yapılması gereken, yukardaki ayetin buyruğu doğrultusunda hareket etmektir.
Hiç kimse İslam’a inanmak zorunda değildir. “Gerçek, rabbinizden gelendir. Artık dileyen iman etsin dileyen inkâr etsin” (18Kehf:29) ayeti gereği, ahiretteki neticesine katlanmak şartıyla isteyen inanır, isteyen inanmaz. Kişilerin cehenneme girme özgürlükleri de vardır. Ama insanlar dürüst olmalıdırlar. Müslüman olduğunu, Müslümanlığın kimsenin tekelinde olmadığını söyleyenler, Peygamberle, Kur’an ayetlerinin bir kısmını kabul edip bir kısmını reddederek ve alaya alarak Müslüman kalınamayacağını bilmek zorundalar. İnkârın en âdicesi, en alçağı alaya alarak inkâr etmektir. Biz bu tür inkâr şeklini deist, ateist, laik kemalist kesimin ezici çoğunluğunda görüyoruz.
Müslümanlar da artık “Bu adamın cenaze namazı kılınmaz. Moskova’ya gönderin Lenin kıldırsın” diyerek İmran Öktem’in cenazesindeki gibi tavır koymalıdırlar. Küfrün önde gidenlerinin, Allah ve Peygamberiyle ve Kur’an ayetleriyle alay edip bunların çağın gerisinde kaldığını açıkça ilan eden bilumum yazar, çizer, sanatçı, bürokrat, politikacı kim varsa hepsinin cenaze namazını kılmayarak duyarlılığını göstermelidir. İmamlarımız da, “Tanrıyı da insan yaratmıştır” diyen tescilli ateist-kâfir İmran Öktem’in cenazesini kıldırmayan Ali Güran hoca gibi cesur yürek olsunlar. Önlerine getirilen kişinin küfrünü açıkça biliyorlarsa, Tevbe suresi 84. Ayeti kerimesi gereğince cenaze namazlarını kıldırmasınlar. Korkmasınlar bu onurlu tavırları, onların ecelini de öne almaz, rızıklarını da daraltmaz. Hiç değilse kâfirlere karşı bu kadar tepkimiz bari olsun.
Dolayısıyla Yalova Üniversitesi İslamî İlimler Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ebubekir Sifil hocaya, aynen Ayasofya Camii Baş İmam-Hatibi Prof. Dr. Mehmet Boynukalın gibi biz de destek veriyoruz. Bu melun adamların cesetleri cami avlusuna alınmasın, cenazeleri kılınmasın. Zaten Yılmaz Özdil yazdığı cevabi yazıda “Camiden kaldırmazsanız kaldırmayın, cem evinden kaldırırlar” diyerek safını belirledi. Camiye getirmesinler de cem evine mi götürürler, kiliseye mi götürürler, havraya veya Hindu tapınağına mı götürürler nereye götürürlerse götürsünler.
Bütün ömürlerini İslam ve Müslüman düşmanlığına adayanların cesetlerinin camiden kaldırılması, başka bir ifade ile kâfirce hayat sürüp Müslümanca defnedilmeleri de ayrı bir garabet ve utanmazlıktır. İkiyüzlülük ve arsızlıktır.