Hepimizin gündemi sosyal medya. Elimizden telefon düşmüyor.Günde 150 kez telefona bakmadan duramıyoruz.Yeni mesaj, yeni post gelmemişse, takipçimiz artmamışsa bunalıma giriyoruz! Her gittiğimiz yerin, maçın, gezinin fotoğrafını çekiyoruz, oradaydım diyebilmek için. Mesele görünür olmak. Araç sosyal medya. Az ya da çok hepimiz bağımlıyız!
Sosyal medya platformlarının mantığında en büyük etken, algoritmalar. Her platform, kullanıcıya daha iyi bir deneyim sağlayabilmek için, algoritmaları devreye sokuyor. Algoritmalar sayesinde kullanıcının etkileşimde olduğu içerik, takip ettiği insanlar, ilgi alanı ve zamanlama gibi faktörlere göre postlar, “kişiye özel bir sıralama” sunuluyor. Herkesin sosyal medyası “kişiye özel”.
Çünkü herkesin ilgi alanı, zamanlaması ve davranış biçimleri farklı.
Kimseninki bir başkasıyla aynı olamaz, çünkü her davranış biçiminde, veri güncelleniyor. Güncelleştikçe de akış etkileniyor. Aynı yaşta, aynı cinsiyette, aynı hesapları takip eden iki insan, 99 şeyi aynı yapabilir ama tek bir şeyin farklı olması bile, veriye etki ediyor. Bu da akışta ve reklam deneyiminde farklılığa yol açıyor...
İlgi alanlarımız, yaşımız, etkileştiğimiz platformlar, sevdiğimiz kişilere ya da nefret ettiğimiz kişilere bakarak geçirdiğimiz süre... Tüm bunlar neyi etkiliyor?
Bütün akışı ve sunulan reklamları. İlgi alanlarında havyanlar, doğa, tasarım, edebiyat ve saat var... Son zamanlarda da otomobille daha fazla etkileşmeye başladın. O zaman önce, otomobil içerikleri sunulmaya başlıyor. Fakat sadece etkileşmek de değil, nasıl etkileştiğinin de önemi var...
Otomobille ilgilenen iki kullanıcı düşünelim. İki kullanıcı aynı hedef kitle içerisinde. Biri, otomobil içeriklerini beğeniyor ama otomobil satın almıyor. Diğer kullanıcı, otomobille etkileşime girmiyor ama o satın alıyor. Eğer reklam hedefi, “Etkileşim” (beğenme-yorum yapma) ise o zaman, reklamı ilk kullanıcıya sunuyor. Çünkü ilk kullanıcı hedeflenen aksiyonu yapma ihtimalin daha yüksek. Reklam hedefi, “satış” ise o zaman öncelik beğenen kullanıcıya değil, diğer kullanıcıya geçiyor. Çünkü o kullanıcının satın alma ihtimali daha yüksek...
Sosyal medyada (Instagramda, Twitterda, Facebookta vs) biraz daha vakit geçirelim ve markalarla iletişime geçelim diye! Sonuç itibariyle, bütün platformların amacı para kazanmak. Ne kadar ilgini çekerse o kadar vakit geçirirsin. Ne kadar fazla kullanıcı orada olursa ve vakit geçirirse o kadar fazla marka da orada yer almak ister. Markalar ne kadar yer almak isterse platformlar da o kadar para kazanır! Her şey, aslında markalar reklam versin diye.
Elbette! “Markalar reklam versin ki platformlar para kazansın!” diye. Olay bu. Teknoloji, evet hayatımızı kolaylaştırıyor ama hayır işi de değil! Sen ne kadar keyif alırsan, o kadar bağımlı olursun. Ne kadar bağımlı olursan, o kadar tüketirsin. Ne kadar tüketirsen, onlar da o kadar çok kazanır! Bu, bir medya tüketimi...
Ama artık buna itiraz edenler de var... Her zaman da olacak. Televizyon ilk çıktığında, insanların televizyon tüketimiyle ilgili endişesi oldu, bilgisayar çıkınca, bilgisayar tüketimiyle ilgili... Şu anda da mobil cihaz tüketimi gün geçtikçe artıyor. İnsanlar, telefonlarına yapışık yaşıyorlar. Bundan 10-20 yıl sonra başka bir medya tüketim örneği çıkınca muhtemelen onun için de endişeler başlayacak. Cep telefonu vs daha normal gelecek. Ama değişmeyen bir şey var: Teknoloji katlanarak gelişmeye devam edecek!
Bağımlılık seviyesinde olanlar, günde ortalama 150 kez! Yakında bu veriler, artık herkesin elinde olacak. Ekran zamanı özelliği ile telefonumuzu, günlük ve haftalık olarak, ne için, hangi uygulamalarda ve ne kadar kullandığımızı görebileceğiz. Hatta, istersek buna göre limit koyabileceğiz. Örneğin instagrama günde 2 saat kullanıyorsak, bu bize fazla geliyorsa, 1 saatle sınırlamak istiyorsak, 55 dakika kullanınca, bize 5 dakika kaldığını bildirecek. Sonrası bize kalmış...
‘Yankı çemberi’ sen A partilisin ve A partililerle dolu bir çevredesin. Hep onlarla etkileşime giriyorsun. Zaten sana sunulan içerikler, tıpkı diğer konularda olduğu gibi, senin etkileşime girebileceğin konular. O zaman senin akışında gördüğün içerik çoğunlukla A parti haberleri. Ve, sen yer gök A parti zannediyorsun! İşte buna “yankı çemberi” diyoruz. Etrafında B partililer de olabilir ama o insanlarla daha az etkileşime giriyorsan, sosyal medyada sana o içerikler sunulmuyor. Yani iki kesim de haberleri sadece kendi cephelerinden görüyorlar. Türkiye’deki objektif habercilik sorunu da buna tuz biber oluyor.
Seçim sonrası yanılgılarda sosyal medyanın da payı o kadar fazla etki var ki, sosyal medyanın büyük ölçüde olduğunu biliriz. Toplu hayal kırıklıklarında veya sevinçlerde kesinlikle var!
Dinlediğin veya izlediğin alanlara göre sana içerikler sunuluyor. Müzik uygulaması, sana şarkı listeleri yolluyor. Film ve dizi uygulaması, film ve dizi kapak fotoğraflarını sana göre sunuyor. Kategoriler, sevdiğin oyuncu gibi faktörler etkili oluyor.
Tüm bunlar gelecekte bizi daha fanatik yapacak, daha iyi kişiselleştirilmiş deneyim ve çok daha fazla tüketim!!!