Dünya Kadınlar Günü 8 Mart olarak kabul edilmiş. Bu günlerin kimin teklifi ve hangi kurumun onayı ile kabul edildiğini merak ediyor değilim. İlgilenenler ilgili sitenin arama çubuğuna konuyu yazarak meraklarını giderebilir.
Özel bir gün varsa o konuya dikkat çekmek istenildiği muhakkak. Son zamanlarda buna “farkındalık yaratmak” diyorlar. İnsanların meseleye hassas davranmaları beklenmekte, böylelikle daha sonraki zamanlar için olumlu bir süreç yaşanması hedeflenmektedir.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü muhtemelen “kadın” olmanın zorlukları ve kadınların cinsiyetleri yüzünden karşılaştıkları muamelenin sorunlu yönleri ile ilgili bir “düzeltme” isteniyor. Düzelmesi beklenen bir durum ya da problem varsa bozulmuş olması düşünülür.
Dünya Kadınlar Günü adı üzerinde tüm dünya kadınlarıyla ilgili bir çember çizmektedir. Bu gün bahsi edilen “kadın” dünyanın hangi bölgesindeki kadındır? Afrika’da kabilesi arasında kendi coğrafyasında kendi kültürünce yaşayan bir kadının “Dünya Kadınları” arasında yeri neresidir?
Modern dünyanın kadın algısına göre Afrika’da yaşayan kadın ilkten ve peşinen kurtarılması gereken bir hayat yaşıyor. Sahi modern ve çağın gereğince yaşadığını iddia eden insanın kendi gibi yaşamayan bir başka insanı “kurtarılması gerekenler” sınıfına koyması nasıl izah edilecek? Harcamak ve tüketmek üzerine kurulmuş, konfor ve hızın ölçü olarak algılandığı, ezici bir rekabetin yaşandığı gökdelenler dünyasında yaşayan kadın, kendine ve hilkatine münasip düşmeyen kıstaslara göre değerlendiriliyor.
Batı insanı, kara kıta ve onun gibileri kamerası karşısına alıp belgesel tadında çekimlere başladığı andan itibaren bu kıta ve insanını geri kalmış, ezilmiş olarak göstermeyi başardı. Bu zihniyet önce “olanı” “fena” göstermeyi ve güya bu fenalığı gidermek için kampanyalar düzenlemeyi çarkın işlemesi için gerekli gördü.
İnsanın insanı yiyip bitirdiği, kendi çıkar ve rahatı için gerekirse ötekinin ezilmesi gerektiği gibi bir anlayışın, kendini huzurlu hissetmesi ve vicdanının rahatlaması için yağdanlık vazifesini bu günlere yüklemiş oldu. Diğer yandan günümüz dünyası da gündelik hayatın inşasında erkek ve kadın olarak iki ayrı cinsin özelliklerine göre değil bireye göre bir düzenden yana tavır aldı. Değerlerimize göre değil de maddi ve fiziki ölçülere göre ölçüp biçildiği için “kadın” konusu da modern dünya için sınıfta kalmış oldu.
Kadına bakışın ve Kadınlar Günü algısının herkesin kendine göre şekillendiği bir gerçek. Birisi eline aldığı pankartlarla sokağa çıkıp özgürlük naraları atıyor, diğeri bu nara atanları televizyon karşısında izliyor. Televizyon karşısında oturanların bir kısmı “vah bunlara” diyor diğer bir kısmı “kanalı değiştir, yemek tarifi alacağım” diyor.
Sanırım asıl mesele kadın ya da erkek olmanın zorluklarını görüp çözüm üretmekten ziyade insan olarak birbirimize karşı bakış açımızın ve yüreklerimizin hakikatle hidayete erebilmesi olsa gerek.